Teknolojinin gelişmesiyle birlikte modern eğitim tekniklerinin hızla yayıldığı günümüz dünyasında geleneksel sanatlar, usta çırak ilişkisini hala devam ettiriyor. Geleceğin Ustaları 5. Geleneksel Sanatlar Tasarım Yarışması'nda birinciliği elde eden sanatçılar, ustalarının yolunu düstur edindiklerini söyleyerek bu sanatları geleceğe taşımak istediklerini ifade ediyor. Medeniyetimizi sanatlarıyla yükseltecek sanatçıları ustalarıyla çalıştıkları atölyelerinde ziyaret ettik.
Geleceğin Ustaları yarışmasında kalemişi sanat alanında birinciliği elde eden Ayşegül Ayla, "Kalemişinden önce tezhip sanatıyla uğraşıyordum. Bu alanda farklı yerlerde dersler de verdim. Kültür Bakanlığı'nın yarışmalarında sergileme ödülleri kazandım.Tezhibi ve kalem işini çok seviyorum. Bu yarışmada geometrik form üzerine çalıştım. Kalemişi de tezhip de sabır, sevgi ve dingillik veriyor. Kafanızdaki olumsuz düşünceleri söküp atıyorsunuz. Osmanlı nakkaşhanelerindeki usta çırak ilişkisi gibi biz de Semih hocamla çalıştık. Rahmetli Süheyl Ünver hoca, 'Kendinizi bana borçlu hissediyorsanız, hissetmeyin. Öğrenci yetiştirin, bana borcunuzu anca o zaman ödersiniz" dermiş. Ben de hocalarıma olan borcumu bu şekilde ödemek istiyorum' şeklinde konuşuyor. Kalem işinin geleneksel sanatlar içinde en fonksiyonel sanatlardan biri olduğunu ifade eden Semi İrteş ise "Kalem işi eğitimimiz çok güçlü değil. Sadece belirli ustalar tarafından veriliyor. Ama bu sanata olan ilgi de arttı. Yarışmalara kalem işiden daha fazla eserler katılıyor. Ayşegül hanım da geleneksel sanatlara 25 yılını verdi. Bu da onun bu sanata ne kadar gönül verdiğini gösteriyor. Burada bizlerin görevi de hocalarımızdan kalan sistemi aynı şekilde geleceğe taşıyabilmek" diye konuşuyor.
Usta çırak ilişkisiyle günümüze kadar varlığını devam ettiren geleneksel sanatlar, bugün de aynı metodla gerçekleştiriliyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte modern eğitim tekniklerinin hızla yayıldığı günümüz dünyasında gelenekten kopmayan bu sanatlar, düzenlenen yarışmalarla da topluma daha fazla tanıtılıyor. Zeytinburnu Belediyesi'nin Albayrak ana sporluğunda düzenlediği Geleceğin Ustaları 5. Geleneksel Sanatlar Tasarım Yarışması da bunlardan biri. Geçtğimiz hafta ödüllerin sahiplerini bulduğu bu yarışmada Havva Yağcı cilt, Salih Sarıçam çini, Ayşe Gül Demir ebru, Muhammet Nuri Çelikkaya hat celi sülüs, Ahmad Ali Namazi hat sülüs, Sevim Şirikçi hat talik ve celi talik, Ayşegül Ayla kalem işi, Esvet Özgöl Doğan kat'ı, Tanja Hamşioğlu minyatür ve Emine Burçin Yılmaz ise tezhip alanında birinciliği elde etti. Biz de yarışmada birinci olan sanatçıları atölyelerinde ziyaret ederek ustalarıyla nasıl çalıştıklarını, yollarının nasıl kesiştiğini ve bu sanata gönül verme hikayelerini dinledik
10 yıldır hat sanatıyla uğraştığını ifade eden Sevim Şirikçi, "Hat bana haddini bilmeyi öğretti. Her şeyde bir edep, sınır ve çizgi olduğunu öğretti. Allah'ın kelamını kaleme almak çok önemli bir şey. Bu zamana kadar farklı yarışmalarda da dereceler elde ettim. Hoca talebe ilişkisine her zaman önem verdim. Şimdi ben de dersler veriyorum" diye konuşuyor. Şirikçi'nin hocası Tahsin Kurt ise düzenlenen yarışmalarla bu sanatların gelecek kuşaklara aktarıldığını ifade ederek "Hat sanatı ve bunları icra edenler hakkında çok şey bilinmiyor. Birkaç tanınan ismin anlatımında kalıyor bu sanat. Bu nedenle sadece onların yönlendirmeleriyle oluyor bazı şeyler. Bu da maalesef tekelleşmeye neden oluyor. Diğer isimler gölgede kalıyor. Bu önemli sorunumuz. Osmanlı döneminde hat sanatı padişah ve onun etrafındaki kimselerin desteğiyle gelişmiş. Yani devlet desteği oldukça önemli. Bir de hat sanatının sırrı hocanın üretiminde gizlidir. Talebe hocasına ne kadar bağlı olursa talebe o kadar hızlı ilerler. Sevim hanım da bu hususta en iyi talebemdir" şeklinde konuşuyor.
Klasik sanatlarla ilgili 10 yıldır çalışmalar yapan Esvet Özgöl Doğan'ın eşi de hat yazıyor. Geleneksel sanatlara ebruyla başlayan Doğan, "Ebrudan sonra tezhibe yöneldim. O dönemde hocamın teşvikiyle kat'ıya başladım. Şimdi Safiye Morçay hocamızla devam ediyorum. Bu sanatlarımız, emek sabır ve fedakarlık istiyor. Hepsi insanı bir terbiyeye koyuyor. Ruh da incelip bir şekle bürünüyor. Bu sanatlarla birlikte dünyaya ve doğaya bakışımız değişiyor. Doğada artık kat'ıyı ve tezhibi görmeye başladım" diyerek devam ediyor: "Geleceğin Ustaları yarışmasına katıldığım eseri 6 ayda tamamladım. Diğer sanatlarda olduğu gibi kat'ıda da usta çırak ilişkisi çok önemli olduğunu biliyorum. Hocamız bilgisini hiçbir zaman eksik etmedi, manevi desteği çok oldu. Ben de gençlere bu sanatı öğretmek istiyorum" Uzun yıllar kat'ı sanatıyla uğraşan Morçay ise bu sanatın diğer sanat dallarından çok farklı ve dikkat çekici olduğunu belirterek "Kat'ının içinde hem tezhip hem de minyatür var. 8 yıl içinde bu sanatın kurs sayısında ciddi bir artış yaşanıyor. Bu sanatının yarışmalara dahil olması da ilk defa Kültür Bakanlığı'nın bünyesinde 2013 yılında gerçekleşti. İnce ve çok teferruatlı bir sanat dalında Esvet hanımın da altyapısı sağlam olduğu için çok güzel ilerledi" şeklinde konuşuyor.
Yıllardır mimar olarak pek çok projede yer alan Tanja Hamşioğlu, yüksek lisans eğitimini restorasyon üzerine yaptığı için minyatür sanatına yabancı olmadığını söylüyor. 8 yıldır minyatür sanatıyla uğraşan Hamşioğlu, "Taner hocam, sanatımı başkalarının da görmesi gerektiğini söylerdi. Bu nedenle yarışmaya katıldım. Minyatür dışında bilimsel bitki ressamlığı ve tezhiple de uğraşıyorum. Tezhibi minyatürün içinde kullanıyorum" diyor. Eski motifleri yeniye uyarladığını ifade eden Hamşioğlu, "Mimar Sinan, Matrakçı Nasuh zamanında yapacağını yapmış ve aynısını taklit etmemize gerek yok. Ben bu sanatı icra ederken mimari alt yapımı kullanıyorum. Minyatüre perspektif de katıyorum" şeklinde konuşuyor. Geleneksel sanatlar içerinde en hızlı minyatürün geliştiğini söyleyen Taner Alakuş ise "Çalışmalarımda akademik disiplini ve müfredatı, usta çırak yöntemiyle harmanladım. Tanja da işini önemseyen ve mimar olduğu için disiplini minyatüre uygulayan biri. Öğğrencilerim kendi alanında bir marka olsun istiyorum. Esas hadise bu" ifadelerini kullanıyor.
Yaklaşık 4 yıldır ebru sanatıyla uğraşan Ayşe Gül Demirli, iki yıldır Firdevs Çalkanoğlu ile çalışıyor. Arapça öğretmenliği yapan Demirli, "Ebruya başladıktan sonra kendimi çok daha huzurlu hissetmeye başladım. Daha önce çalıştığım ebru hocamız bu sanatın antidepresan etkisi gösterdiğini söylerdi. Firdevs hocamla birlikte kurallara aykırı olmadan ebruda farklı şeyler deniyoruz. Bu yarışmada da ebruda daha önce hiç denememiş vanilya ortancası çiçeğini uyguladım" diyor. Demirli'nin hocası Çalkanoğlu ise "Ebru, kitaplardan ya da videolardan öğrenilecek bir sanat değil. Bu işte ilk olarak gönül birliği kurulmalı. Tüm geleneksel sanatlarda olduğu gibi çırak hocadan çok şey öğretir. Bu öğrenim süreci uzun sürer. Öğrendim ve bitti diye bir şey yoktur. Ayşe Gül hanım da yetenekli ve çalışkan bir talebe. Öğretilen bilgiyi sadece derste bırakmayıp kendi atölyesinde de çalışmalarını sürdürüyor. Yıllardır ebruda yeni tasarımlar üzerine çalışan bir sanatçıyım. Öğrencilerimi de bu konuda destekliyorum" diye konuşuyor.
Geleceğin Ustaları yarışmasında kalemişi sanat alanında birinciliği elde eden Ayşegül Ayla, "Kalemişinden önce tezhip sanatıyla uğraşıyordum. Bu alanda farklı yerlerde dersler de verdim. Kültür Bakanlığı'nın yarışmalarında sergileme ödülleri kazandım.Tezhibi ve kalem işini çok seviyorum. Bu yarışmada geometrik form üzerine çalıştım. Kalemişi de tezhip de sabır, sevgi ve dingillik veriyor. Kafanızdaki olumsuz düşünceleri söküp atıyorsunuz. Osmanlı nakkaşhanelerindeki usta çırak ilişkisi gibi biz de Semih hocamla çalıştık. Rahmetli Süheyl Ünver hoca, 'Kendinizi bana borçlu hissediyorsanız, hissetmeyin. Öğrenci yetiştirin, bana borcunuzu anca o zaman ödersiniz" dermiş. Ben de hocalarıma olan borcumu bu şekilde ödemek istiyorum' şeklinde konuşuyor. Kalem işinin geleneksel sanatlar içinde en fonksiyonel sanatlardan biri olduğunu ifade eden Semi İrteş ise "Kalem işi eğitimimiz çok güçlü değil. Sadece belirli ustalar tarafından veriliyor. Ama bu sanata olan ilgi de arttı. Yarışmalara kalem işiden daha fazla eserler katılıyor. Ayşegül hanım da geleneksel sanatlara 25 yılını verdi. Bu da onun bu sanata ne kadar gönül verdiğini gösteriyor. Burada bizlerin görevi de hocalarımızdan kalan sistemi aynı şekilde geleceğe taşıyabilmek" diye konuşuyor.
Yarışmada hat sülüs alanında birincilği elde eden Ahmad Ali Namazi, bu sanata çok küçük yaşlarda gönül vermiş. 2010 yılında İran Urmiye'den üniversite eğitimi için Türkiye'ye gelen Namazi, "İlkokulda hat derslerimiz olurdu. İran'da yazı çeşitleri Türkiye'den farklıydı. Orada ilk sırada talik, ikinci sırada şikeste yazılar gelir. Sülüs, divani yazıları çok yazılmaz. Baktığmız zaman Türkiye'de geleneksel sanatların daha çok geliştiğini görüyoruz" diyor. Namazi'nin hocası Ferhat Kurlu ise Namazi'nin bu işin çilesini çektiğini söyleyerek "Namazi, hattın peşine düşüp Türkiye'ye geldi. O gayretli ve mütevazi biri. Geleneksel sanatlar bizim öz sanatlarımız. Bizi biz yapan değerler. Yıllarca uzaklaştırıldığımız bu sanatlarımızda eski şaşalı günlerimize dönmemize az kaldı. Sanatımızın ve bize ait olan kültürün daha çok yaygınlaştırılması lazım. Binlerce yıllık kültür mirasının üzerinde yaşıyoruz. Aslı muhafaza edildiği sürece bu sanatlarımızın geleceğinden de ümitliyim" ifadelerini kullanıyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Cilt Ana Sanat Dalı'nda yüksek lisans yapan Havva Yağcı, lise eğitimini de aynı dalda tamamlamış. Bu sanat dalıyla 1997 yılında tanışan Yağcı, "O dönemlerde geleneksel sanatlar hiç bilinmiyordu. Cilt dışarıdan bakıldığında basit zannediliyor. Ama aslında oldukça zahmetli ve kadınların yapması da bir o kadar güç. Önceden erkekler daha egemendi ama artık kadınlar da yapmaya başladı. Tezhip ve minyatür dışında cildi de keşfetmeye başladılar. Ciltte tasarım yapabilmek için de tezhip bilmek gerekiyor" diyerek şöyle devam etti: "Bizim sanatlar sürekli istişare ile yürüyor. Bu nedenle hoca talebe ilişkisi çok önemli. Cilt sanatının da tezhip hat ve minyatür gibi daha bilinir olamsını umut ediyorum. Geleneğimizi ileriye seviyelere taşımak için çalışacağım" Cilt sanatının 18.yüzyıldan sonra teknolojiye yenik düştüğünü söyleyen Gürcan Mavili, ise "Dünyada İslam yazmaları eserleri ciddi anlamda ilgi görüyor. Biz de yavaş yavaş eksiklliklerimizi gideriyoruz. Cilt sanatına yoğun bir ilgi var. Yeni ustalar yetişiyor. Bugün eski klasik eğitim sistemi bitse de Batı'da bile usta çırak ilişkisi devam ediyor" diyor.
Günde en az 6 saat tezhip çalıştığını söyleyen Emine Burçin Yılmaz, "Yarışmaya katıldığım eserimi yaklaşık 4 ayda tamamladım. Hayatımdaki her şeyi tezhibe göre ayarlıyorum. Evime gelecek misafirden tutun da çocuğumun okul saatine kadar her şeyde sanatıma uygun olarak plan yapıyorum. Ben de Emel hocamın yolundan gidip kendimi bu sanatta ileri seviyelere taşımak istiyorum" diye konuşuyor. 28 yıldır tezhip sanatıyla uğraşan Emek Türkmen, "90 lı yıllardan bugüne baktığımızda zaman o dönemlerde yaptığımız sanatı insanlara anlatmamız çok zordu. Tezhibi sadece Kur'an süslemeleri şeklinde izah ediyorduk. Fakat şimdi öğrenci yetişmesini destekleyen kurumlar geliştikçe bu sanatlarımız daha bilinir oldu. Geleneksel sanatlar altın sanatını yaşıyor diyebiliriz" diyerek devam ediyor: "En büyük sıkıntımız okuldan yeni mezun olanların atölye açıp ders vermek istemesi oluyor. Ama bu iş pişmeden olmaz. Bu sanata gönül verenlerin bunu bilmesi gerekiyor. Emine Burçin ile 2006 yılında tanıştık. O her zaman disiplinli çalışan birisiydi. Bu sanata gerçekten gönül verdi. Daha önce Dubai'de düzenlenen uluslararası yarışmada da dünya 5'incisi oldu. Bu yarışmalarla genç sanatçılarımız kendilerine bir hedef koyuyor ve bu sanatı daha iyi bir şekilde icra etmeye çalışıyorlar."
2014 yılında yine Geleceğin Ustaları Yarışması'nda ikincilik elde eden Muhammet Nuri Çelikkaya bu yıl da hat celi sülüs dalında birincilik elde etti. 16 yıldır bu sanatla iç içe olduğunu söyleyen Çelikkaya, "Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde hattat olarak çalışıyorum. Sanatıma Erzurum'da başladım. İslam sanatlarının hepsi çok kıymetli ama hat, Kur'an'ı Kerim'i yazımı olduğu için ayrı bir öneme sahip. Hat çalışırken en iyi şekilde yazmaya çalışıyorum.
Üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum. Dedelerimizden ve büyüklerimizden aldığımız bu sanatı layıkıyla ilerilere taşımak istiyorum" ifadelerini kullanıyor. Çelikkaya'nın hocası Özçay ise Çelikkaya'nın hem ahlaki hem sanatındaki titizliği yönünden en iyi talebelerinden biri olduğunu söyleyerek "Talebe ve hoca arasındaki usta çırak ilişkisi ömür boyu devam eder. Belli bir süresi yoktur. Ben de bu sanata 82 yılında başladım. O dönemlerde bu sanatla uğraşan insan sayısı bir elin 10 parmağını geçmezdi. Malzeme ve mürekkep bulmakta zorlandık. Bugün ise yüzlerce kişi bu sanatlarla uğraşıyor. Bu sanatın günümüzde artık sektörü var" diyor.