Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı ve orijinalinin yakıldığı bilinen Kur’an-ı Kerim Meali’nin yeni bir nüshası “Akif’ten Emanetler” ismiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı. Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babasının eşyalarının arasından çıkan bu nüshayla, diğer iki nüsha arasındaki farkı, mealleri yayına hazırlayanlarla konuştuk. Birtakım düzeltmeler haricinde bir fark olmadığını söylediler ve her bir nüshanın hikâyesini anlattılar.
İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’un Kur'an meali, vefatından beri tartışılmaya devam ediyor. 1925’te Diyanet İşleri Başkanlığı ile sözleşme yaparak Kur'an meali çalışmasına başlayan Milli Şairimiz, bu meali hiçbir zaman yayınlamadı. Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Akif’in babası İhsan Efendi’ye “Mısır’a dönmezsem yakın” diyerek bıraktığı Kur'an mealinin iki buçuk cüzünü evindeki dosyalarının arasında bularak yayınladı. Fatma Şen ile kaleme aldığı Yapı Kredi Yayınları’ndan “Akif’ten Emanetler” ismiyle çıkan kitapta, Akif’in mealinin bir bölümünün yanı sıra Ersoy’a dostlarından gelen 28 mektup, İstiklal Marşı’nın el yazısıyla orijinali ve Safahat’ın 7. cildi Gölgeler’in müsveddeleri yer alıyor.
Mehmet Akif Ersoy’un daha önce de yayınlanmış iki meali bulunuyor. Biri 2012 yılında Asım Cüneyd Köksal ile Recep Şentürk’ün Mustafa Runyun’un daktilo ettiği 10 cüzlük meal. 2012 yılında Mahya Yayınları’ndan çıkan eser, Haziran ayında Ketebe Yayınları’ndan yeniden yayınlandı. Bir diğeri ise Büyüyen Ay Yayınları’nın neşrettiği, Necmi Atik’in Elmalılı Muhammed Hamdi beyin terekesinden elde ettiği iki cüzlük meal. Şimdi akıllardaki soru şu, bunların arasındaki fark ne ve mealin tamamına ulaşma imkânı var mı?
BİR KÖY EVİNDE YANAN MEAL
Mehmet Akif, resmi olarak 1929’a kadar sürdürdüğü meal çalışmalarını tamamlasa da yayınlanmasına müsaade etmedi. Hastalığı sebebiyle 1936’da Türkiye’ye dönerken, Mısır’daki en yakın arkadaşlarından Ekmeleddin İhsanoğlu’nun babası Yozgatlı Müderris İhsan Efendi’ye, tamamladığı Kuran Mealini emanet ederek, bir daha dönmezse bunları “yakmasını” istedi. İhsan Efendi meali kendisi yakmadı fakat 1961 yılında vefat etmeden hemen önce 17 yaşındaki oğluna vasiyet etti. Ekmeleddin İhsanoğlu da İbrahim Sabri Bey, İsmail Hakkı Şengüler, Ali İhsan Okur ve Osman Saraç’la birlikte, Kahire’nin dışında bir köy evinin balkonunda hem Akif’in el yazısıyla temize çektiği nüshayı hem de babasının temize çektiği nüshayı yaktı. İki nüsha yakılsa da uzmanlar başka nüshaların da olabileceğini konuşuyor. Biz de yayınlanan mealleri hazırlayanlara üç farklı nüshanın arasındaki farkı sorduk.
AYNI METİNDE DÜZELTMELER VAR
Ekmeleddin İhsanoğlu, “Akif’ten Emanetler” kitabında üç tercümeyi de mukayeseli bir şekilde yayınladı. Sistematik ve ilmi bir şekilde üçünü de ele aldığını söyleyen İhsanoğlu, “Üç nüsha var, bu üç nüshanın niye üç olduğunu ve aralarındaki farkı izah ediyoruz. Bunun sonunda aynı meal üç nüsha şeklinde hükmünü veriyoruz. Bütün tartışmaları sona erdiriyoruz. Metin aynı metin, düzeltmeler, çıkarmalar, değiştirmeler var. Farklı terekelerden çıktığı belli” dedi.
Ketebe'den çıkan meali hazırlayanlardan Asım Cüneyd Köksal, durumu şöyle özetledi: “Mehmet Akif Bey sözleşmeyi feshetmeden önce 10 cüzlük kısmını yapıp her bir cüzü bitirdikten sonra hem Diyanet’e hem de Elmalılı Hamdi Efendi’ye gönderiyordu. Bizim neşrettiğimiz metin, muhtemelen Akif Bey’in Diyanet İşleri’ne mukaveleyi feshetmeden önce gönderdiği, kendi el yazısı metinlerden daktilo edilmiş hali. Ama Diyanet’in kütüphanesinde bunların aslı metinlere ulaşamadık. Biz neşrettikten sonra ‘Ona ait değil’ diyenler oldu. Ancak 2016 yılında Necmi Atik Bey, Elmalılı’nın terekesinde bulunan iki cüzlük kısmı yayınlayınca, bizim iki cüze tamamen uyduğunu gördük ve böylece Mehmet Akif Bey’e ait olduğu kesinlik kazandı.”
TÜRKÇE İBADETTE KULLANILACAĞINDAN ŞÜPHE ETTİ
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın terekesinden çıkan iki cüzlük nüshayı yayınlayan Necmi Atik ise Akif’in bu meali yazmak istemediğini, ancak ısrarlar sonucunda tercüme değil de “meal” yani yaklaşık mânâ denilmesi üzerine kabul ettiğini söylüyor. Hazırladığı meali yayınlamama sebebini ise, “O süreçte Türkçe ibadet konuları hız almaya başlamıştı. Mealin Türkçe ibadette kullanılacağından şüphelenince vermek istemedi. İhsan Efendi de kuvvetle muhtemel bunun basılabileceği ortamı bekliyordu. Akif Ersoy, 6 yıl kadar bu mealin üzerinde çalışmış. Müsveddeler daha fazla olabilir. Yakılan iki nüsha var, ama Mustafa Runyun Efendi daktilo ettiği gibi başka çoğaltmalar da olabilir. Runyun Efendi’nin İhsan Bey’in yanındayken bunları daktilo ettiğini tahmin ediyorum” diye anlattı.