Öfke-düşmanlık ve saldırganlık eğilimi en yüksek bölge Güneydoğu Anadolu bölgesi olurken; en düşük bölge ise Trakya ve Orta Karadeniz oldu.
Araştırmayı yürüten Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, şunları söyledi:
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile içi şiddet suçunun önlenmesi için üniversite olarak bugüne kadar birçok çalışma yürüttüklerini belirterek İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile konuya ilişkin bir işbirliği protokolü imzaladıklarını söyledi. Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi (ŞİDAM) Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ise şiddete uğrayan kadınların karakollarda karşılaşacağı görevlilerin bu konuda eğitimli olması ve hatta onların da kadın olması gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan "Kadına yönelik aile içi şiddet konusu tüm dünyada artmış durumda. Amerika'da acillere başvuranların yüzde 17'si aile içi şiddet kurbanı insanlar. Biz üniversite ve ŞİDAM (Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi) olarak İstanbul emniyeti ile gerçekleştirdiğimiz protokolle şiddet kurbanları veya sanıkları konusunda ciddi bir veri tabanı oluşturacağız. Bu sayede nedenleri daha sağlıklı belirleyip önlemek için hangi aksiyonların alınması gerektiğine dair veriler elde edeceğiz. Hem kurbanların hem saldırganın rehabilite edilmesi gereken bir konu şiddet. Aile içi şiddetin hem ülkemizde hem dünyada artmasının nedenlerinden biri de kadının özgürleşme hareketi. Kültürel olarak buna hazır değiliz. Devlet bu kadınlara sahip çıkmak için adımlar atsa da yeterli değil. Kadının ve erkeğin evde eş rolleri topluma doğru bir şekilde öğretilmeli. Gelişmiş ülkelerde gençlere erken ergenlik döneminde pozitif psikoloji değerleri öğretilerek aile içi şiddetin önüne geçilmeye çalışılıyor. Şiddetin bir hak arama tekniği olarak görülmemesi için ortaokul sıralarından eğitime başlanması şart" diye konuştu.
Prof. Dr. Sevil Atasoy kadın cinayetlerinin kriminoloji alanında daha farklı bir konumu olduğunu, kadınların çoğunlukla güvendiği kişilerce, (eş, baba, ağabey vb) ve en güvendiği ortamda şiddete maruz kaldığını belirtti. Şiddet eğiliminin genetik temellerine de dikkat çeken Prof. Dr. Atasoy, şunları söyledi:
Kontrolsüz öfke ve buna bağlı şiddet eğilimi kadınlarda yüzde 24, erkeklerde ise yüzde 27 oranında çıktı. Doç. Dr. Sayar, erkeklerdeki şiddet eğiliminin daha yıkıcı sonuçları olduğunu vurgularken kadınlarda bu eğilimin daha gizli kalabileceğini vurguladı.
Doç. Dr. Sayar, ekranlardaki dizi veya filmler yoluyla evlere giren şiddet görüntülerine ilişkin şunları söyledi:
Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar ve Psikoloji Bölümü'nden Dr. Hüseyin Ünübol öncülüğünde yürütülen çalışmaya katılanların yüzde 49.8'i kadın, yüzde 50.2'si erkeklerden oluşuyor. Katılımcıların yüzde 54'ü üniversite, yüzde 26'sı lise, kalan yüzde 20'si ise ilköğretim veya yüksek lisans mezunu. Araştırma analizlerini yorumlayan Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, "hostiliteye" etki eden faktörleri "genç yaş, duyguları tanıma ve ifade güçlüğü, negatif duyguların çokluğu, tütün ve madde kullanımı şeklinde özetledi. Sayar, "Daha genç yaşlarda eğilim daha fazla oluyor. 18-23 yaş grubunda hostilite eğilimi kadınlarda yüzde 8.4; erkeklerde ise yüzde 9.08. 39 yaş ve üzerinde bu eğilim ortalama yüzde 6'lara düşüyor. Yine kadınlarda lise mezunu, erkeklerde ortaokul mezunu katılımcılarda eğilim oranı artıyor" dedi. Kontrolsüz öfke ve şiddet eğiliminin daha çocuklukta başladığını anlatan Doç. Dr. Sayar, "Yeni nesil ebeveynlerin çocuklarının her istediğini gerçekleştirme davranışı da ileride bu çocuklarda kontrolsüz öfkenin ortaya çıkmasını tetikliyor. Çünkü bu çocuklar sabırsız ve her istediklerini anında elde edebilme beklentisiyle büyüyor" diye konuştu.