Şair Sezai Karakoç'un adına Mona Roza şiirini yazdığı, Cemal Süreya'nın uğruna soyadından bir harf eksilttiği 94 yaşındaki Muazzez Akkaya, 70 yıl sonra sessizliğini bozdu. Yaşama veda eden iki şairin hafızalara kazınan aşk şiirlerinin baş kahramanı Akkaya, açıklamalarıyla hem o döneme ışık tuttu hem de Cumhuriyet'in ilk 10 yılında doğan, 1950'lilerin Türkiye'sinde maliye ve hukuk eğitimini tamamlayarak, kendi ayakları üzerinde durma gücünü gösteren Muazzez'in bilinmeyen yönlerini anlattı. Akkaya, "Üzüldüğüm bir şey var, Sezai Karakoç'u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki... Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim." dedi.
Mülkiye Mektebi'nin 1950'li yıllardaki öğrencileri Cemal Süreya ve Sezai Karakoç, gönlünü sınıf arkadaşları Muazzez Akkaya'ya kaptırdı.
Aynı zamanda yakın arkadaş olan, birbirlerine Akkaya'ya yazdıkları şiirleri okuyan iki büyük şair, genç kadın için kaybeden tarafın soy isminden bir harfi eksilteceği iddiaya bile tutuştu.
'Mona Roza' 70 yılı aşkın süre gizemini korudu
Yaşama veda eden iki şairin hafızalara kazınan aşk şiirlerinin baş kahramanı, şimdilerde 94 yaşına basan, evlatları ve 6 torunuyla mutlu bir yaşam süren Muazzez Akkaya ise uzun yıllar sonra sessizliğini bozdu.
Akkaya, açıklamalarıyla hem o döneme ışık tuttu hem de Cumhuriyet'in ilk 10 yılında doğan, 1950'lilerin Türkiye'sinde maliye ve hukuk eğitimini tamamlayarak, kendi ayakları üzerinde durma gücünü gösteren Muazzez'in bilinmeyen yönlerini anlattı.
"Genç Cumhuriyet'in çocukları, gururlu bir nesildik"
Geyve'de 1930'da dünyaya gelen, yakın zamanda yaşamı Emine Öte tarafından "Mahrem Şiir: Mona Rosa" ismiyle kitaplaştırılan Akkaya, babası Hamit Akkaya'nın Kurtuluş Savaşı'nda görev aldığını, İstiklal Madalyası'nın bulunduğunu belirterek, ailesinin Cumhuriyet'in kıymetini bildiğini ve okumak isteyen kız evlatlarına hep destek olduğunu vurguladı.
Ciddi yokluk ve zorluklarla mücadele etmiş bir aile olduklarını söyleyen Akkaya, "Bizler İstiklal Harbi'nden yeni çıkmış genç Cumhuriyet'in çocukları, gururlu bir nesildik. Genç kızlara, kadınlara değer veren Cumhuriyet'le birlikte çok mutluyduk." dedi.
Mülkiye'nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci
Kandilli Lisesi'ni bitirmesinin ardından 1949'da Mülkiye Mektebi'nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci olduğunu ama o dönem kız yatakhanesi olmadığı için okula evden gidip geldiğini anlatan Akkaya, ilk senesinde iki kız olarak başladıkları üniversite yıllarında zorlanmadığını, sonrasında 8 kız öğrenci arkadaşıyla güzel anılar biriktirdiklerini ifade etti.
"Cemal Süreya cebime şiirler koyardı"
Muazzez Akkaya, Sezai Karakoç ve Cemal Süreya'nın kendisine olan sevgisine ilişkin, "Cemal Süreya daha çok cebime şiirler koyardı. Sonra sınıfa girince aynı şiiri tahtada da görürdüm. Şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendim. Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim." diye konuştu.
"Sezai Karakoç benden küçüktü, ilk handikap oydu"
Sezai Karakoç'un ise daha ısrarcı bir tavrının bulunduğunu vurgulayan Akkaya, o dönem yaşananları şu sözlerle dile getirdi:
"Soy ismindeki harfi bizi aynı masada gördüğü için sildirdi"
Cemal Süreya'nın soy isminden bir harfi eksilttiği olaya da ilk kez açıklık getiren Akkaya, şöyle konuştu:
"Tercih yapmayı hiç düşünmedim, eşimle mutlu bir hayatım oldu"
Sezai Karakoç'la da detaylı hiçbir diyaloğunun olmadığını vurgulayan Akkaya, "Üniversite 2. sınıftaydık. Yazdığı şiirleri bana vermek için çok uğraşıyordu, ben mecburen tekrar ısrar etmesin diye alıyordum. Ama dediğim gibi o zamanlar okuldan biriyle arkadaş olmayı, ikisinden birini tercih etmeyi hiç düşünmedim. Okul sonrası seçtiğim eşim, o da Mülkiye mezunu olan rahmetli Orhan Giray'la çok mutlu bir hayatım oldu, 4 güzel evlat yetiştirdik." ifadesini kullandı.
"Keşke o şiirleri saklasaydım, bunun için üzülüyorum"
Karakoç ve Süreya'ya yakınlık gösterecek, umut verecek bir davranışta da bulunmadığının altını çizen Akkaya, üniversitede sosyal, enerji dolu bir öğrenci olduğunu ve pinpon oynamayı çok sevdiğini aktardı.
Muazzez Akkaya, "Bana yazılan şiirleri zaman içinde ne yazık ki kaybettim, buna gerçekten üzülüyorum. Evlenirken problem olmasın diye düşünerek ablamın evinde bir yere koymuştum. Sonra da eşimle bir sorun yaşamayalım diye geri almadım. Maalesef orada da şiirler zamanla telef oldu. Buna gerçekten üzülüyorum, keşke o şiirleri saklasaydım." şeklinde konuştu.
"Sezai Karakoç'u vefatından bir ay önce sahilde gördüm"
Muazzez Akkaya, ömrü boyunca evlenmemeyi tercih eden Karakoç'a ilişkin, şunları kaydetti:
"Eşimin bana yazdığı şiir hep hatırımda"
Akkaya, edebiyat tarihinde adına şiir yazılan çok fazla kadın olduğunun da altını çizdi.
"Hayatımın kitaplaştırılmasından onur duydum"
Hayatının Emine Öte tarafından kaleme alınan, "Mahrem Şiir: Mona Rosa" isimli kitapta bir araya getirilmesinden mutluluk ve onur duyduğunu ifade eden Akkaya, "Emine Hanım, torunlarımdan birinin edebiyat öğretmeniydi. Torunum benden bahsedince o da hayatımı kitaplaştırmak istedi. Bu vesileyle tanıştık, sağ olsun güzel bir kitap yazdı." diye konuştu.
Mülkiye'nin ardından hukuk okuduğunu, 30 yıl boyunca Hazine avukatlığı yaptığını ve bir yandan da dört çocuk büyüttüğünü belirten Akkaya, tüm zorluklarına karşın işini bırakmayı hiç düşünmediğini söyledi.
Yanına aldığı, maddi zorluklar içerisindeki bir genç kızın desteğiyle çocuklarını büyüttüğünü vurgulayan Akkaya, bugünün kız çocuklarına da "Kız çocuklarının muhakkak eğitimlerini alması, çalışmaları ve kendi ayakları üzerinde durmaları lazım." önerisinde bulundu.
Zaman içerisinde dört evladından birini kaybettiğini, İstanbul'da yaşadığını, torunlarıyla vakit geçirmeyi ve kitap okumayı çok sevdiğini aktaran Akkaya, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında görev aldığını, sosyal yaşamdan hiç kopmadığını ve hayatını renklendirmek için çabaladığını sözlerine ekledi.
"Kitabımı Cumhuriyet'in 100. yılında Türk kadınlarına armağan olarak çıkarttım"
Yazar Emine Öte de Cumhuriyet'in 100. yıl dönümünde okuyucuyla buluşan "Mahrem Şiir: Mona Rosa" kitabına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:
Öte, kadınların hayatın her alanında, yönetim kademelerinde ve siyasette daha çok var olması temennisinde bulundu.