Tevhit eşitliğin göstergesidir

04:0026/04/2024, Cuma
G: 26/04/2024, Cuma
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

İslam dininin, birlik ve beraberlik içinde yaşamak için vazgeçilemez ilkelerinden biri tevhitdir. Tevhit ilkesi doğuştan hakların eşitliği yanında, bütün insanların sosyal hayat ve hukuk önünde eşit olduğunun da bir göstergesidir.

İslam dininin, birlik ve beraberlik içinde yaşamak için temel ilkeleri vardır. Bu temel ilkelerden biri de Tevhittir. Bu ilke vazgeçilemez ve terk edilemez bir ilkedir. Doğuştan kazanılmış, hak edilemez bir ilke olan Tevhit ilkesi, bütün insanların, insan olarak, doğuştan kendilerine verilen hakların eşitliği esasına dayanır. Tevhit ilkesi doğuştan hakların eşitliği yanında, bütün insanların sosyal hayat ve hukuk önünde eşit olduğunun da bir göstergesidir.

CAMİDEKİ SAF DÜZENİ ÇOK ŞEY ANLATIR

Tevhit ilkesi, İslam dininin birlikte yaşam projesinin asli ilkesidir. Vahyin yeryüzüne doğrudan veya dolaylı müdahalesi, bu tevhit esasına dayanır. Hz. Peygamber de tevhit ilkesini esas alarak sorumluluğunu ifa etmiş ve bütün insanlığa genel bir çağrı yapmıştır. Tevhit ilkesiyle üstünlüğün ancak ve ancak Allah’a ve insan hakkına saygı duymaktan geçtiği ifade edilir. Esen takva da her türlü rüzgara karşı şekil değiştirmeden sabit kadem olmaktır.

Tevhit ilkesinin zorunlu şartı, bireyler ve toplumlar arasında sınıfsal ayrıcalıklara son verilmesini emreden bir akide olmasıdır. Bu akidenin pratik uygulanışı, camideki saf düzeninde kurulur. Vahyin bu saf düzeni bizlere sosyal hayatta da her türlü sınıfsal ayrıcalıklara son verilmesini emreder. Peygamberimiz döneminde sosyal hayattaki Tevhit ilkesinin pratik göstergesi de sınıfsal ayrıcalıkları reddetmekle başladı. Tevhit ilkesinin zorunlu şartı, bütün insanların doğuştan kazandıkları haklarının ihlali ve ihmaline son verilme çağrısıydı. Akıl sahibi insanlar arasındaki üstünlüğün ise ancak ve ancak düşünmek ve insanlığa faydalı işler yapmakta olduğu temel ilkesi benimsendi.

HİÇBİR SINIFSAL FARK YOK

Öyle ki bu tevhit ilkesinin sosyal hayattaki icrası, camideki ibadet hayatındaki saf düzeninin, sosyal hayattaki hakların, ‘adl’ ve ‘kısd’ düzeninin pratik göstergesi olsa gerektir. Oysa mümin, kelimeyi tevhidin lafzını söyleyerek Müslüman olmaktan ziyade, manasına inanan ve pratiğe yansıtan insan demektir.

Sosyal hayattaki tevhit ilkesinin pratikte uygulamasına gelince; tevhit; kadın ile erkek, emek ile sermaye, zengin ile fakir, işçi ile işveren, devlet ile vatandaş, efendi ile köle gibi insan olma özelliğinden kaynaklanan, doğuştan kazanılmış ve vazgeçilemez bir hak terazisinin sosyal hayatta da denk tutulması anlamına gelir.

Sonuçta Tevhit ilkesiyle, sosyal hayatta haklar konusunda bu terazinin de (ibadetlerdeki saf düzeninde olduğu gibi) hiçbir sınıfsal ayrıcalığa imkan tanınmadan denk tutulması akidesi yerleştirilmiştir. Ne yazıktır ki Peygamberimizden ve Emeviler ile Abbasiler dönemlerinden sonra cahiliye adetlerine geri dönüldü.

ALLAH MÜDAHALE EDER

Yeryüzünde bu ilke ihmal edilince Allah yeryüzüne Peygamberler aracılığı ile müdahalelerde bulunur. Allah’ın yeryüzüne bu müdahaleleri, genellikle toplumların zihinsel tefessüh etmiş olmalarından, ibadetlerine de bidat karıştırdıklarından gerçekleşmiştir. Allah’ın yeryüzüne son müdahalesi de Hz. Muhammed (sav) aracılığı ile bu tevhit ilkesinin yerleştirilmesi için yapılmıştır. Peygamberimiz Mekke’de bu mücadeleyi verdiği için imtiyazlı Mekke müşrikleri bu Tevhidî ilkeyi kabul etmeyerek inkar ettiler. Mekke müşrikleri kendilerini imtiyazlı insanlar gördüklerinden bu rahatlıklarından vazgeçmek istemediler.

Öyle ki Mekke müşrikleri sınıfsal ayrıcalığı hayatlarında saygınlık olarak kabul etmişlerdi. Kendilerinin dünya nimetlerindeki üstünlüklerini bir ayrıcalık olarak görmüşlerdi. Bâtılı hak gören bir anlayışa saptıkları, yaşadıkları gibi inanmaya başladıkları bir ortam kurmuşlardı. Sonuçta mağdurlar ve mazlumlar çoğalmış, zayıf olanlar ezilmiş, haklar ihlal ediliyordu. Güçlü olanların haklı oldukları inancına sahip bir toplum yapısı oluşmuştu. Mekke müşriklerinin zihinleri tefessüh etmiş olduğundan yeryüzüne tekraren Kur’an ile son müdahale yapıldı. Bu müdahale, yeryüzündeki bütün insanlığa yapılmış son Tevhit çağrısıdır.

MODERN KÖLELEŞTİRME!

Tarih boyunca Allah’ın yeryüzüne müdahalesi hep bu zihinsel/itikaden tefessüh etmiş toplumların akidesini düzeltmek için olmuştur. Bugün bu gerçeği göremediğimiz sürece (Mekke’de Peygamberimizin yaptığı gibi) önce ilkelerimizi belirlemediğimiz sürece hep sürüneceğimiz anlaşılmaktadır. Bunun için önce Allah akidevi Tevhit ilkesini temel ilke olarak emretmiş, bu temel ilke olmadığı sürece hayatın hiçbir anlamı olamayacağına vurgu yapmıştır.

Tevhit mücadelesi, tarihten günümüze özgürlük ve kölelik mücadelesi olarak da görülebilir. Tarihten günümüze kölelik müessesesi bir şekilde devam ettirilmekte. Oysa tarihten günümüze analarının hür ve eşit olarak doğurduğu insanları, köle yaparak, sosyal hayatta eşit haklarla mücadele etmelerinin önü sürekli kesilmiştir. Zamanla insanlar tekrar cahiliye adetlerine geri dönerek, insanlar modern şekilde köleleştirilerek sömürü düzenlerini devam ettirmişlerdir. Bugün dünya anayasalarında eğitimde, iş hayatında, kanun önünde, sosyal hayatta fırsat eşitliği yazılsa da pratikte hiçbir ülkede bu eşitlik/Tevhit maalesef henüz sağlanamadı.



#İslam ve İnsan
#Din
#Aktüel