Tedavi edilen böbrek taşları 5 yıl içerisinde tekrarlayabilir. Genetik yatkınlık, soy, ırk, erkek cinsiyeti, coğrafi bölge, iklim, meslek ve beslenme taş oluşumunda önemli faktörleri oluşturuyor.
Tanısının çoğu kez başka bir sebeple istenilen batın ultrasonografide tesadüfen ortaya çıktığını belirten Koç, “İki ana belirtisi vardır. Lomber ağrı ve hematüri. Lomber ağrı künt vasıflı veya kolik tarzında şiddetli olabilir. Taş hastalığında ağrı, genellikle kaburgaların altından başlayıp sırttan öne, kasıklara doğru vuran şiddetli ağrı şeklindedir. Genellikle hastayı kıvrandıracak kadar şiddetlidir. Çoğunlukla bulantı kusma da görülmektedir. Taşın lokalizasyonu alt üriner sistemdeyse idrarda yanma, sık idrara çıkma, aniden idrara sıkışma, az miktarda idrar yapma veya hiç idrar yapamama gibi belirtilerde verebilmektedir” dedi.
Üriner sistem taş tanısını kesin koyabilmek için radyolojik yöntemlere başvurulduğunu ifade eden Op. Dr. Koç, “Böbrek, üreter, mesane radyografileri incelemenin başlangıcında yapılan ilk rutin radyografilerdir. DÜSG’de taşlar yüzde 85-90 oranında görülür. Çoğunlukla DÜSG ve USG kombinasyonu tanıda yeterlidir. Ancak daha ayrıntılı incelemelerde IVP ve tomografi kullanılmaktadır. Taş hastalığında tedavi çok farklılık göstermektedir. Bazı hastalara hiçbir şey yapılmazken, bazı hastalara taş kırma ya da acil olarak cerrahi tedavi uygulanabilir. Taş cerrahisinde uygun yönteme karar vermek için taşın yerine, taş boyutuna ve yüküne, hastanın genel durumuna, taşın yapısına, radyoopak oluşuna, üriner sistemin durumuna, eldeki teknolojik imkanlara ve cerrahın becerisine bakılır” şeklinde konuştu.