Cemil Meriç’in “hür tefekkürün kalesi” olarak tanımladığı edebiyat dergileri, yaşayan edebiyatın en canlı damarı olduğu gibi edebiyat tarihçiliğinin de temel kaynaklarındandır. Tanzimat’tan itibaren edebiyatın gündemini belirleyen, çeşitli konular etrafında gelişen tartışmalara sahne olan ve yeni yazarların/şairlerin yetişmesi için okul kimliği kazanan dergiler, çoğunlukla merkez coğrafyalarda işlevini sürdürür. Ancak taşrada yayımlanan ve pek çok imkânsızlığa rağmen merkezle boy ölçüşecek derecede nitelikli içeriğe ve işleve sahip olan edebiyat dergilerinden de söz etmek mümkündür. Merkez edebiyat ekseninde kurgulanan edebiyat tarihçiliğinde ihmal edilen bir alan olan taşra dergileri, merkezden uzak coğrafyada üretilen edebi ürünleri içermekle beraber daha sonra merkez dergilerde yazmış pek çok şair/yazarın da eserlerine ulaşmak için başvurulacak kaynaklardandır. Merkezin dışında kalsa da kendi içerisinde yeni bir merkez oluşturacak nitelikte edebi verimliliğe sahip olan bu tür dergilerin gün yüzüne çıkartılması, edebiyat tarihinde ihmal edilen isimlerin, anlayışların ve yönelimlerin dikkate alınması ve tarihsel sürecin yeniden şekillenmesi bakımından son derece kıymetlidir.
Bu çerçevede yeni Türk edebiyatı tarihinde taşrayı yeni bir merkeze çeviren, yolları burada kesişen bir öncü uşağa da ev sahipliği yapan Kahramanmaraş, 1950’li yıllardan itibaren Demokrasiye Hizmet, Gençlik, Engizek, Kahramankent, Işık, Aksu, Manşet gibi gazetelerin sanat-edebiyat sayfaları şehrin kültürel atmosferini zenginleştirirken Gonca, Dost, Dört Mevsim Düşünce, Ötüken, Anadolu, Cemre, Gündönümü, Bezek, Mavi, Ay Işığı gibi okul dergileri genç edebiyat heveslilerinin ve geleceğin yazarlarının buluşma yeri olur. Gazetelerin kültür-sanat sayfaları ve okul dergilerinin dışında Edik, Açı, Kelam, İkindiyazıları, Dolunay, Evvelbahar, Genç Adım, Gülbang, Failatün, Hale, İnsan Saati, Yalnızardıç, Kıvılcım, Dört Mevsim Maraş, Tomurcuk, Otağ, Sentez, Altın Külah, Alkış, Usare, Güzlek, Vesselam, Yeni Hasat, Edebiyat Yaprağı, Yeni Edebiyat Yaprağı, Yeni Ufuk, Yitiksöz, Evelâhir gibi edebiyat dergileri de 1950’lerden bugüne uzanan çizgide Maraş’taki edebiyat ortamının hareketliliğini gözler önüne serer. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, şehrin edebiyat verimliliğinin bilinciyle, alışılageldik belediye anlayışından farklı şekilde kültür belediyeciliği misyonuyla hareket etmekte, bünyesinde yayımlamayı sürdürdüğü kitap ve dergilerin yanı sıra geçmişte Maraş’ta yayımlanan ancak bugün pek çok kütüphanede tam takımına ulaşmakta güçlük çekilen dergileri tıpkıbasım yoluyla yeniden okurların dikkatine sunmaktadır. Daha önce İkindiyazıları’nı yayımlayan Büyükşehir Belediye Yayınları, bu yıl da 1950’lerde bir okul dergisi olan ancak zamanla merkez edebiyatın da dikkatini çekerek adından bahsettiren Hamle dergisini gün yüzüne çıkarttı. Her ikisi de şair/yazar Duran Boz’un emeği ve titizliğiyle okura sunulan dergiler, Maraş’taki edebiyat ortamının hareketliliğini göstermesinin yanı sıra taşradaki edebi verimliliğe de yeniden dikkat çekmesi bakımından önem arz etmektedir.
Kasım 1952-Nisan 1958 arasında 22 sayı yayımlanan Hamle dergisi, Sezai Karakoç’un “Kasaba Edebiyatı” başlıklı yazısında işaret ettiği merkez dışındaki edebi hareketliliğe örnek teşkil etmektedir. İlk olarak Maraş Lisesi’nin yayın organı olarak S. Sabri Aytemiz’in sahipliğinde ve Abdürrezzak Doğuç’un mesuliyetiyle yayın hayatına başlayan Hamle’nin, “Yıllardan beri arzu edilen fakat kâfi derecede bir teşebbüse geçilmeyip gerçekleşemeyen gazete çıkarmak fikrinin tahakkukunun verdiği sevinç içindeyiz. Hamle[nin] lügat manası sadece atılış demektir. Ama devri edebiyatta her kelimenin sadece lügatteki manasıyla yetinecek değiliz ya. Onu kendimize göre tefsir edip şümullü manasını anlamak lazımdır” ifadeleriyle başlayan V. Cengiz imzalı çıkış bildirisinde, aydınların cemiyetin ahlaki düşüklüğünü giderme ve mazinin gücünü geleceğe taşıma görevleri vurgulanır. Mecmuaların toplumu yönlendirici gücünü merkeze alan bildiride Hamle’nin bu bağlamda yüklendiği sorumluluk ve misyon tarihsel bilinçle de birleşerek okuyucunun dikkatine sunulur. Derginin ilk sayısında başlatılan “Maziye mi yoksa atiye mi bağlanmalıdır?” başlıklı fikir münakaşası, başlangıcından itibaren yerel sınırları aşan ve ulusal edebiyata eklemlenen bir yayın politikası benimsendiğini gösterir. Şiir, öykü, deneme, eleştiri türlerinde yazılara yer veren dergide sanatın gayesi ve temelleri, ulusal edebiyat ortamının gündemi, güncel kitapların ve edebiyat dergilerinin değerlendirilmesi, edebiyat tarihindeki farklı yönelimler gibi çok çeşitli meselelere temas edilir. Bu çerçevede derginin merkeze uzanan bir sese/güce sahip olduğu söylenebilir.
Hamle’nin altı senelik yayın hayatında zaman zaman aksamalar görmek mümkündür. Derginin sahip ve sorumlularının da sıklıkla değiştiği dikkat çeker. On birinci sayısı Nuri Pakdil’in yönetiminde çıkan dergide belirgin değişiklikler öne çıkar. Pakdil’in dokunuşları gelecek sayılarda da derginin içerik ve şekil bakımından özgünlüğünde kendini gösterir. Öyle ki Nuri Pakdil’in 10 Kasım 1954 tarihli on ikinci sayıda yayımladığı “Günlük”ü merkez edebiyatın dikkatini çeker; Nurullah Ataç Türk Dili’nin Aralık 1954’te yayımlanan sayısında bu yazıdan geniş biçimde bahseder ve Hamle’den övgüyle söz edip Birsen Göker’in “Sular” başlıklı şiirinin bir kısmını da Türk Dili’nin sayfalarına taşır. 15 Nisan 1955 tarihli on yedinci sayıda Yakup Kadri, Yaşar Nabi, Samim Kocagöz ve A. Mümtaz Kısakürek’e yöneltilen soruşturmanın cevaplarına yer verilir. Buna göre bir okul dergisi olarak yayın hayatına başlayan dergi, artık ulusal edebiyata hitap eden bir görünüme kavuşmuştur. Hamle’nin son sayılarına doğru Ali Kutluay, A. Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Sait Zarifoğlu, Cahit Zarifoğlu, Alaaddin Özdenören imzaları öne çıkmaya başlar. Yazı kadrosu genişleyen derginin yeni bir kuşağın doğuşuna kaynaklık ettiği de söylenebilir.
Hamle dergisinin tıpkıbasımını hazırlayan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, kültür belediyeciliği ve yayıncılığı noktasında örnek teşkil etmektedir. Bu tür yayınlar, taşradaki edebi verimliliğin gündeme gelmesi ve merkezin tahakkümündeki edebiyat tarihçiliğinin sınırlarının genişlemesi bakımından mühimdir. Dileğimiz, bu kapsamda yürütülen faaliyetlerin ve belli bölgelerde/kütüphanelerde kalan yayınların kültür hizmeti maksadıyla bugünün okuruna kazandırılmasına yönelik çalışmaların artmasıdır.