AK Parti İstanbul Milletvekili Markar Esayan, seçim öncesi başlayan ittifakın devam ettiğini söyledi. Hürriyet gazetesi tarafından hedef gösterilmesinin bunun bir tezahürü olduğunu belirten Esayan, “Sadece bana saldırmıyorlar. Bu bir sürek avı. Bu sürek avının asıl hedefi Cumhurbaşkanımız'dır. İttifaklar değişse de, amaç ülkeyi halk iradesine bırakmamak” dedi.
Seçim öncesi ittifaktan farklı bir şey değil. Hürriyet ve HDP'nin bu kadar yan yana gelmesi aslında bu ittifakın bir sonucu. Röportaj da onun tezahürlerinden bir tanesi. Tabii AK Parti'yi yalnızlaştırma operasyonunda bir Ermeninin, bir Kürdün, bir Alevinin, bir beyaz Türkün dikotomiyi bozmasına çıldırıyorlar.
Sadece bana saldırmıyorlar. Bu bir sürek avı. A'ya bir şey söylüyorsun, darbe güya A'ya düşman olan B'den geliyor. Ülkeyi formatlamışlar. Bu sürek avının asıl hedefi Cumhurbaşkanımız'dır. Sayın Erdoğan'ın uğradığı haksızlıkları, itibarsızlaştırmaları, Danıştay suikastlarını, AK Parti'ye dönük kapatma, bölme ve parçalama denemelerini gördük. İttifaklar değişse de, amaç halk iradesine bırakmamak bu ülkeyi. AK Parti'ye, Sayın Erdoğan'a, Sayın Davutoğlu'na ve AK Parti'nin yaklaşık yüzde 50'lik muhafazakâr kitlesine dönük, şeytanla pazarlık yapıldı. Bu kitleyi bu siyaseti hareketi bölüp parçalamak için ve bu ülkeyi yönetme kabiliyetinden uzaklaştırmak için şeytanla pazarlık yaptılar.
Bütün ilkeler çiğnenerek, milli veyahut Türkiye'nin iyiliği ile ilgili sınırlar ihlal edilerek beş benzemezler yan yana geldi. Zıvanadan çıktılar ve ülkenin tamamını tehlikeye atacak tavırlara savruldular. Bu geçmişte hiç olmamıştı. Bunun tek hedefi 7 Haziran seçimlerinde AK Parti'nin bu ülkeyi yönetebilmesine dönük kabiliyeti indirgemekti. Türkiye'nin değişmesini, demokratlaşmasını isteyen ve bunun için AK Parti'yi verdiği oylarla aktör yapan yüzde 50'ye yakın bir kitle. Buna yönelik hamle yapıldı ve karşısında yer aldılar. HDP de 'koçbaşı' olarak burada yer aldı.
Şimdi en azından bir fetret devri başlatmanın peşindeler. Buna sonuna kadar direneceğiz. Yeni Türkiye'ye karşı oluşturulan ittifakın önemli aktörlerinden biri de yerli/yabancı medya gücü. HDP de bunların ciddi anlamda malzemesi oldu, bu böyle okunmalı.
AK Parti'yi, Erdoğan'ı ve Davutoğlu'nu siyaseten hal etmek çok zor. Bunu çok denediler, 13 yılda birçok örneğini verebiliriz bunun. Bu yüzden Gülen örgütü üzerinden, siyasi olmayan bir kanattan saldırdılar. 17-25 Aralık, 'yolsuzluk susturucusu' takılmış siyasi bir darbedir. O yüzden yolsuzluk tartışmalarına yaklaşırken dikkat etmek gerekir. Ciddi bir akıl var orada. Oturuyor, planlıyor, içerideki aktörlere hakim.
Tabii tabii. Erdoğan'a ve Davutoğlu'na DAEŞ yaftası yapıştırıyorlar. Bu medya organlarının, bugün HDP ile flört etmeleri, HDP'yi bu kadar ortaya çıkarmaları, garipsenmiyor. Çünkü algı operasyonunu başarıyla yapıyorlar.
HDP araçsal bakıyor. Yoksa yeni Türkiye'nin onurlu kurucularından olacaklardı. Bence tarihin onlara bahşettiği en büyük fırsattı. Ki Kandil bunu hak etmemişti. Türkler, Kürtler, Çerkesler; Müslimler, Gayrimüslimler hep beraber yeni bir Türkiye modeli ortaya koyacaktık. Bununla birlikte hareket etmek Kürtler için HDP için çok büyük bir avantaj ve kalıcı olan da buydu. Ama HDP bunu seçmedi.
HDP üzerinden konuşmak da ne kadar doğru bilemiyorum. Çünkü kendi iradesi yok. Üst akıl Kandil'den PKK üzerinden talimat gönderiyor ve Türkiye'nin içi siyasetini dizayn ediyor. Çözüm sürecini Türkiye'nin bütünlüğünü tehdit edecek bir projeye dönüştürdüler. Bir Truva atı gibi çözüm sürecinin içini boşaltıp Türkiye'nin çok büyük risklerle karşı karşıya gelmesinin aracı haline getirdiler.
Çözüm Süreci Türkiye'nin birliği bütünlüğü içinde demokratik ülke ve eşit vatandaşlık tesis etmektir. Bundan asla geri adım atılmaz. Ama muhatabınızı düşman gibi görüp arkasından vurursanız süreci suistimal ettiğiniz ortaya çıkar. O zaman başka formüller yaratarak Kürt halkıyla ülke demokratik yürüyüşüne devam eder. Çözüm Süreci PKK'nın ülkeyi rehin alması veya ülkede üst akla ameliyat yaptırmak demek değildir.
Burada HDP ve Kandil bir karar vermek zorunda kalacak ve Türkiye onlara şunu diyecek; uzatmalar bitti! Çekilmenin dışında PKK'nın vereceği cevap olduğunu düşünmüyorum artık. Vatandaşlarımız bunu görmekte. Propagandanın etkisi bir yere kadar sürer.
O işin bir parçası. Burada olmak yüz yıldır hasretle beklediğimiz demokratik devrimin AK Parti'den gelmiş olmasından. Ben, daha 6 ay önce 52 insanın ölümüne neden olmuş bir partide nasıl olabilirdim, kendimle çelişirim. Varlık vergilerini çıkaran, Ermenilerin vakıflarının mallarına el koyan CHP'ydi. AK Parti bunu kaldırdığında yasa Kemal Kılıçdaroğlu imzasıyla Anayasa Mahkemesi'ne götürüldü. Ben böyle bir CHP'de nasıl yer alabilirim? Benim amacım ne olursa olsun vekil olmak değildi ki! Ben Yeni Türkiye heyecanıyla bu teklifi kabul ettim.
Herkesin bir alt kimliği var. Ben Hıristiyan bir Ermeniyim. Üst kimliğimiz ise Türkiyeliliktir. Bunları birbirinden ayıramazsınız. Vatanımı, komşularımı çok seviyorum. İyi ki bu ülkede doğmuşum, iyi ki Türkiyeliyim. Bana bu sözleri söyleten AK Parti'nin sessiz devrimidir. Çünkü dün bunu böyle hissedemiyorduk.
BAHÇELİ TEHLİKEYİ FARK ETTİ
Meclis Başkanlığı seçimiyle, ortaya çıkan sonuçların daha aklıselim değerlendirildiği günleri yaşıyoruz. Meclis Başkanı seçimine kadar yüzde 60'lık blok ve AK Parti'siz bir Türkiye yorumları yapılıyordu. Olmadı. AK Parti, siyasetin olmazsa olmazı yerini korudu. Haliyle ondan sonra da üçlü bir koalisyon, bir devr-i sabık yaratmak istediler. 12 yıllık reformların tamamen belini kırıp, Türkiye'yi bir daha ayağa kalkamayacak şekilde eskiye döndürmek için CHP, MHP ve HDP'den oluşan bir koalisyon istediler.
MHP tutarlı davrandı. Zaten Devlet Bahçeli böyle bir tehlikenin farkında olmalı ki, daha ilk günden 'ben asla böyle bir işte olmayacağım' şeklinde bir açıklama yaptı. Çünkü seçim öncesi yeteri kadar yakın görünmüştü, bundan hemen uzaklaşmak istedi ve HDP'den keskin bir şekilde ayrıldı.
İLK TURDA KOALİSYON BELLİ OLUR
İyi niyetle bakanlar bunu bir temenni olarak söylüyor. Lakin arkasının nasıl gelebileceğini iyi hesaplamak lazım. Bir kısmı da AK Parti'yi buna itmek istiyor. CHP ile AK Parti koalisyonunun Türkiye'yi normalleştireceği savının abartılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü AK Parti'nin CHP'yi millileştirecek, onu demokratlaştıracak sihirli bir değneği yok. CHP zaten 13 yıldır Türkiye'yi normalleştirmemek üzere anti siyaset yapıyor. Başbakanımız süreci çok iyi yönetiyor. Yüksek bir kurmay zekaya sahip ki, kimse kusura bakmasın diğer liderlerin kapasitesinin çok üstünde. Koalisyon görüntüsü altında AK Parti'yi teslim alamazlar. İlkelerimiz ve liderlik kalitemiz buna müsaade etmeyecektir. Koalisyonun nasıl olacağını turlarda göreceğiz.
Seçim yapılalı bir ay oldu. Hükümet turları daha yeni yapılacak. 45 gün de öyle devam edeceğiz. Başkanlığın ne kadar gerekli olduğunu görüyoruz. Daha sonra hükümet kurulursa bile kabinenin açıklanması, güven oylaması vs, en az iki üç ay hükümetin kurulması sürüyor. Kurulamazsa Kasım'da tekrar seçim yapılacak. Sonra yine böyle bir süreç yaşayacağız. Halk bunu görmez olur mu? Bedeli atıp tutan muhalefet liderleri değil, halk ödeyecek çünkü.
Başkanlık sistemi bu anlamda çok iyi. Seçimi yapıyorsun ertesi gün hükümet kuruluyor. Bu AK Parti için, Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu için lazım olan bir şey değil. Bizden sonraki nesiller için lazım olan bir şey.