Yeni Şafak

Sultanahmet'in ünlü mimarı

Şükran Çifci
22:0021/01/2012, Cumartesi
G: 21/01/2012, Cumartesi
Yeni Şafak
Sultanahmet'in ünlü mimarı
Sultanahmet'in ünlü mimarı

Bu hafta mimarların en hası Mimar Sinan'ın küçük ama çok yetenekli öğrencisini konuk ediyoruz. Sultanahmet Camii'nin ünlü mimarı, devrinin mimarbaşı, aynı zamanda büyük sedef sanatçısı bu ismi tanıyor musunuz? İyi okumalar…

Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatının son senelerinde, Rumeli'nden devşirilerek İstanbul'a getirildi. Beş sene Acemi Ocağında kaldıktan sonra, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nde bahçe bekçiliği görevi verildi. İşte tam da burada başladı o büyük sanatçının hikâyesi. Bir gün bahçede ona seslenen odabaşı bir türlü çocuğu bulamıyordu. Etrafa bakan odabaşı, gitgide meraklanmaya başlamıştı. Ama aklına çocuğun gideceği son bir yer kalmıştı. Son olarak oraya da bakmaya gitti.

Evet, gerçekten de küçük oğlan avlunun en küçük penceresinin önüne gizlenmiş, kulağını yaslamış, içerideki mühendislik dersini dinliyordu. Arada da eğitim alan talebelere bakıyor, onlar ne yapıyorsa onu çizmeye çalışıyordu. Odabaşı, dersi bu kadar merakla takip eden çocuğu rahatsız etmeden izlemeye karar verdi. Bir süre kulağını pencereye dayayan çocuk, dinlediklerini defterine not alıyor, zaman zaman bir şey çiziyor, beğenmiyor; onu silip yenisini çiziyor; o da olmazsa en güzelini yapana kadar çizmeye devam ediyordu. Odabaşı onun bu merakına çok şaşırdı. İlerleyen günlerde de çocuğun aynı saatte, aynı yerde, aynı dikkatle dersi dinleyip not aldığını gördü. Artık bu çocuğun mühendisliğe büyük ilgisi olduğuna emindi.

Odabaşı bu durumu hocalarla da paylaşıp gördüklerini, çocuğun yaptıklarını birbir anlattı. Hocalar çocuğu derhal yanlarına çağırdı. Küçük, zayıf yüzlü bu çocuk, kocaman gözleriyle hocalardan hiç korkmadan ne sorarlarsa biliyor, hatta yaşından çok daha üstün çizimler yapabiliyordu. Hocaları kendine hayran bırakan bu çocuk, bir de sınava tabii tutuldu. Sınav sonunda küçük çocuk bütün soruları tam yanıtlayarak mühendislik talebesi olmaya hak kazandı. Üstün yeteneği sayesinde kısa zamanda talebeler arasında da kendini gösterdi.

1570'den 1589'a kadar Mimar Sinan'ın öğrencisi oldu. Aynı zamanda askeri alanda da kendini geliştirerek sadrazamın emirlerini yerine getirmekle görevli Muhzırbaşılığa yükseldi. Burada yirmi sene Mimar Sinan, Mimar Davud, Mimar Dalgıç Ahmed Ağalardan mimarlık ve sedefkârlık dersleri aldı. Sedef işlerindeki fevkalade eserleri sedefkârlık halifesi olmasına sebep oldu. Mimar Sinan'ın tavsiyesiyle Sultan Üçüncü Murad'a sedef işlemeli bir rahle hediye ederek, padişahın takdirini kazandı. Bu dönemde Mısır'a ve Arabistan'a da gitti. Buralardaki seyahatlerinde İslam sanatının en mükemmel eserlerini inceleme fırsatını buldu. İstanbul'a döndükten sonra kendisine Rumeli'ndeki kaleleri teftiş vazifesi verildi. Osmanlı Devletinin Avrupa kıtasındaki bütün kalelerini dolaştı. İzlenimlerini Sultan Üçüncü Murad Han'a anlattı. Daha sonra İstanbul Kadılığı Muhzırbaşılığına getirildi. Kapıkulu süvarileri arasına katılan genç adam, Hüsrev Paşa'nın hizmetine girerek doğu ve Şam bölgelerindeki sanat eserlerini inceleme fırsatı da buldu.

1597'de şehrin suyolları nazırlığına getirildi. Sekiz yıl çalıştığı bu vazifesinde, çok başarılı hizmetlerde bulundu. Su Nazırlığı, Mimarbaşılıktan önceki son vazifesiydi.


Sultanahmet Camii'nin büyük Mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa

11 Ekim 1605 günü Dalgıç Ahmed Ağa'dan boş kalan Hassa Mimarbaşılığına getirildi. O sırada Sultan Birinci Ahmed Osmanlı padişahıydı. Mehmed Ağa'nın mimarbaşılıkta ilk vazifesi peygamberimizin Kabr-i şerifinin tamiratıydı. Bu görevin ardından 1612'de İstanbul'a döndü. İkinci görevi Sultan Birinci Ahmed'e muhteşem bir cami yapmaktı. Yer belirlendikten sonra 9 Kasım 1609'da temel atıldı. Temele ilk kazmayı Padişah vurdu ve; "Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul-ı dergah eyle!" diye dua etti. Temel atma merasimi münasebetiyle fakirlere sadaka dağıtıldı. Caminin inşaasına büyük dikkat ve itina sarf eden Mehmed Ağa, Camiden başka İstanbul'da birçok yapının inşaasını da devam ettiriyordu. Sultanahmed Camii'ni yedi yılda bitirdi. Caminin çinilerinde mavi rengin hâkim olması sebebiyle, Avrupalılar tarafından bu camiye 'Blue Mosque' denir. Caminin bitmesinden kısa bir müddet sonra 1618'de vefat eden Mehmed Ağa'nın hayatını yazan Cafer Çelebi, Risale-i Mimariye isimli eserimde(Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndedir) ondan mütevazi, kendini övmeyi sevmeyen ve o derece de maharetli, sanatkar birisi diye bahseder.



Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.