Yılın ilk üç ayında 2 milyon 904 bin turistin gezdiği İstanbul, dünya genelinde pandemi sonrasında en fazla turist ağırlayan şehirlerin başında geliyor. İslam mimarisinin nadide siluetine ev sahipliği yapan şehir, pek çok dinden insanı aynı cami avlusunda buluşturuyor, aynı kubbe altında İslam ile tanıştırıyor. Kültürlerarası İletişim Merkezi Vakfı Süleymaniye Camii’ni camileri ziyarete gelen turistlere müslümanların misafirperverliğini göstermeyi kendine görev bilen gönüllülerden oluşuyor. Cami gönüllüleri, yılın her günü şehrin bu nadide eserlerini ziyarete gelen turistlere güler yüzle eşlik ediyor, ziyaretçileri adeta kendi evlerindeymiş gibi bir misafirperverlikle ağırlıyorlar. Aynı zamanda farklı dilleri konuşabilen bu gönüllüler, “Cami Gönüllüsü” yaka kartlarıyla, cami içerisindeki kitap standının yanıbaşında, kendilerine sorulan soruları içtenlikle cevaplıyorlar.
Vakfın koordinatörü Emine Sevde Gökdemir, altı yıldır Kültürlerarası İletişim Merkezi Vakfı’nda gönüllülük faaliyetlerine katılmakla birlikte son bir yıldır da vakfın koordinatörlüğünü üstleniyor. “Dilinin zekatını vermek üzere” üstlendiği bu görev ile pek çok turiste İslam’ı anlatıyor, tanıtıyor ve hatta o samimiyete erişirse onu İslam’a davet ediyor. Gökdemir, son bir yılda müslüman olan turistlerin sayısının giderek artmaya başladığını ve her hafta en az on kişinin müslüman olduğunu görmeye başladıklarını söylerken ben de o anlardan birine şahit oluyorum. Gökdemir ile vakfı ve faaliyetleri konuşmak üzere vakıf binasının sevimli, küçük arka bahçesinde otururken yanımıza gelen bir gönüllü, az önce tanıştıkları Kanadalı arkadaşın müslüman olmaya karar verdiğini söylüyor. Gönüllünün ardından bahçeye çıkan Kanadalı turistin yüzünde kocaman bir gülümseme ve mutmainlik ifadesi var. Şehadet getirmek üzere olan Kanadalı arkadaşımızı anın büyüsüyle orada yalnız bırakıp biz konuşmak üzere vakfın Süleymaniye’ye bakan odasına çıkıyoruz.
Emine Sevde Gökdemir, “Süleymaniye’nin şöyle bir güzelliği var, Sultanahmet Camii ve Ayasofya’yı gezen turistler ‘Fotoğraf çekeyim, gideyim’ diyerek gidiyorlar oraya ama Süleymaniye’ye gelen insanlar o yokuşları çıkıp buraya kadar geldiyse gerçekten camiyi görmek istedikleri için geliyorlar. Biz böyle ilgili insanlar varken camiyi boş bırakmak istemiyoruz. Yazın da kışın da, camiye üç turist girerken dahi burada gönüllü bulundurmaya çalışıyoruz” diyor. Sabah 9’da ziyarete açılan cami, 19’a kadar turistleri ağırlamaya devam ediyor. Camide turistler olduğu müddetçe, gönüllüler onlara eşlik ediyorlar. Gökdemir, “Yaz bizim en yoğun dönemimiz, özellikle pandemi sonrasında büyük bir artış yaşandı turist sayısında. Normalden çok daha fazla gönüllüye ihtiyacımız oldu. Elhamdulillah, gönüllülerimiz yoğunluğu görünce daha da şevkli oluyorlar. Bizim ihtiyacı dile getirmemize gerek kalmadan kendiliğinden koşuyorlar camiye” diyor.
Meraklı ve ilgili gözlerle camiyi izleyen bir turist gördüklerinde “İslam hakkında bilgi vermemi ister misiniz?” gibi sorularla turistlerle iletişime geçen gönüllüler, zaman zaman çekingen turistlerle karşılaşabiliyor. Gökdemir, “İnsanlar konuşmaya çekiniyorsa, cami içerisinden bir şey gösterip örneğin; ‘Cami içerisinde neden halı var biliyor musunuz?’ gibi sorularla insanı konuşmaya teşvik etmeye çalışıyoruz” diyor.
“Cami içerisinde yer alan ayetler ve Allah’ın isimlerini anlatırken dolaylı yoldan onlara İslam’ı ve Allah’ı anlatmış, tanıtmış oluyoruz” diyen Gökdemir, çoğu turistin ön yargılardan bir şekilde uzak İslamla ilk tanışmasının o anda olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Çok az insan, ‘Teşekkür ederim, ben anlattıklarınızla ilgilenmiyorum’ diyor. Bizimle konuşmak istemeyenler için cami içerisinde bir kitaplığımız var. Kitaplığın içerisinde camiyi ve İslam’ı anlatan broşürler var.” Kitaplıkta yine 14 farklı dilde Kur’an-ı Kerim mealleri bulunuyor. Turistler talep ettiklerinde bu stanttan ücretsiz olarak faydalanabiliyorlar.
mosferin ve huzurun çok başka olduğunu söyleyen Gökdemir, “Buraya giren herkes ister müslüman ister gayrimüslim olsun bu huzuru çok net bir şekilde hissedebiliyor. Bazen turistleri cami içerisinde meditasyon yaparken görebiliyoruz. Eğer bir turist bizimle konuşuyor ve çok ilgiliyse onunla cami içerisinde konuşmaya devam ediyoruz. Çünkü onu etkileyen ortam bu ortam. Önce bu ortamda imanımızın altı şartı ile tanışıklık kazanmasını önemsiyoruz. Sonrasında derin konuşmalar yapılacaksa, soracak soruları var ise onu vakfımıza davet ediyoruz” diyor.
“Gökdemir, cuma namazını merak eden turistlere namaz izlemeyi teklif ettiklerini de anlatıyor: “Bu onlar için eşsiz bir tecrübe. Namaz sırasında onlara bütün hareketlerin anlamlarını açıklıyoruz ve birazdan duyacağı şeyin Allah’ın kelamı olduğunu söylüyoruz: ‘Duyduğun şey Allah’ın kelamı ve direkt sana konuşacak. Bunu imamın ağzından duysak da arada hiçbir aracı yok’ diyoruz. Bu onların çok alışık olduğu bir durum değil, genelde dinlerinde Tanrı ile aralarında bir aracı olmasını bekliyorlar. Bu iletişimden etkilenen ve cuma namazı sonrasında müslüman olmak isteyen çok insan oluyor.”
“Gönüllülüğümüz daha çok camiye gelen turistlere dinimizi anlatmayı ve medyada oluşan ön yargıları kırmayı amaçlıyordu. Fakat son bir senedir Müslüman olmak ister misiniz?’ sorusunu sorabileceğimizi fark ettik. Sorduğumuz kişilerde de evet cevabını alabiliyoruz” diyen Gökdemir, geçmişte İslam’a çok yaklaşan kişilere bu soruyu sormadıkları için pişman olduklarını söylüyor ve ekliyor: “Din bizim için kutsal ve özel bir şey bu nedenle insanlara bu soruyu sormak çok kişiselmiş gibi geliyor. Aslında düşününce, bu insanların bir daha bu kadar konuşmaya açık bir müslümanla ne zaman karşılaşacakları meçhul.” İnsanlar, müslüman olup ülkelerine geri döndüklerinde, buradaki kardeşlik hissini yeniden hissetmek veya İslami bilgilerini güçlendirmek için zaman zaman Türkiye’ye dönüyorlar. Böyle bir imkanı olmayanlar için kişinin müslüman olmasına vesile olan gönüllü kim ise o aralarındaki bağı sürdürmeye devam ediyor.
Cami gönüllülerinden biri de Brezilya’dan gelen Abdul Majeed. Onun diğer gönüllülere nazaran farklı bir hikayesi var. Ülkesindeyken arkadaş edinmek için girdiği online bir platformda müslüman arkadaşlar edinen Majeed, her gün onlarla konuşmaya, sohbet etmeye başlamış. Sohbet arkadaşları arasında Suudi Arabistanlı bir müslüman varmış. Diğer tanıştığı müslümanların aksine bu arkadaşı ona İslam’ı tebliğ etmeye başlamış. Adam uzun uzun İslam hakkında konuşmuş ve anlatmasını bitirdiğinde Majeed’i şaşırtarak ona, “Müslüman olmak ister misin?” diye sormuş. İslam hakkında pek çok soru soran Majeed, aldığı cevaplar karşısında ikna olmaya başlamış ve iman etmeye karar vermiş.
Majeed, yavaş yavaş okumaya ve İslam’ı daha iyi öğrenmeye başlamış. Daha sonra Müslüman olmasına vesile olan arkadaşı onu Mısır’a ramazanı birlikte geçirmeye davet etmiş. Mısır’da bir süre kaldıktan sonra Türkiye’ye yerleşen Majeed, ilk zamanlar Türkiye’de de kalacak yer gibi sorunlar yaşasa da bir arkadaşı vasıtasıyla Kültürlerarası İletişim Merkezi Vakfı’yla tanışmış. Uzun zamandır vakıfta gönüllülük yapan Majeed, burada kendi gibi yabancı turistlere İslam hakkında bilgilendirme yapmaya çalışıyor. Konuştuğu kişilere daima eskiden Brezilyalı bir Hristiyan olduğunu ve İslam’ı seçtiğini daima söylediğini ifade eden Majeed, bunun insanları hem şaşırttığını hem de güven verdiğini söylüyor ve ekliyor, “Geçmişte ben de konuşmanın davet edilen tarafındaydım. Bu yüzden onları çok iyi anlıyorum. Merak ettikleri, sormaya çekindikleri şeyleri tahmin ederek onları anlayarak konuşuyorum.”
Üniversiteden mezun olduğu dönemde vakıfla tanışan Kübra Solmaz, “Birçok genç gibi mezuniyetin ardından geleceğe dair birçok sorum ve kafa karışıklığım vardı. Tam bu bocalamaların ortasında sanki Allah’ın bir lütfu gibi tanıştım bu gönüllülük faaliyetiyle” diyerek anlatıyor vakıfla tanışmasını. Üniversitede İngilizce eğitimine ek olarak İspanyolca öğrenen Solmaz, bu gönüllülük faaliyetleri sayesinde İspanya’dan Latin Amerika’ya birçok insanla İslam üzerine konuşma fırsatı yakaladığını söylüyor. Solmaz, İspanyolca konuşan yabancı ziyaretçilerin, cami içerisinde kendi dillerinde bilgi verecek birilerini buldukları zaman adeta gözlerinin parladığını söylüyor. Özellikle cuma günleri camide olmaya özen gösterdiğini söyleyen Solmaz, “Hem Cuma namazına katılmış oluyorum hem de bu özel günü hayra vesile olacak şekilde geçirmiş oluyorum gönüllülük faaliyetleri sayesinde. Böyle bir gün benim için gerçek anlamda bir bayram havasında geçiyor” diyor.
Solmaz, camide geçirdiği unutulmaz günlerden birini şöyle anlatıyor: “O gün camide İspanyol bir çiftle oturmuştuk. Ben onlara sordukları bazı soruların cevaplarını veriyordum. Ama gözlerinden ‘Hadi bitir de gidelim’ gibi düşündükleri o kadar belliydi ki. Ben de şevkimi yitirmiştim açıkçası o anda. Tam onlar kalkıp gidiyorlardı ki arkamı döndüğümde bir kadının arkamda oturduğunu ve bir önceki konuşmamı dinlediğini fark ettim. Benim o çifte anlattıklarım onların ilgisini pek çekmemişti belki ama belli ki ben zaten o cümleleri zaten Perulu Maripola duysun diye anlatıyormuşum. Yanına gittim, ‘İspanyolca konuşuyorsunuz sanırım’ diyerek sohbeti başlattım. ‘Evet, ben çok uzun zamandır İslam’ı araştırıyor, okuyorum ama ilk defa Müslüman birinin benim kendi ana dilimde bunları anlattığına şahit oldum’ dedi. O gün uzun uzun oturduk, konuştuk. Aklındaki her soruyu sordu, ben de elimden geldiğimce cevaplamaya çalıştım. Gün sonunda İslam’a dair tüm konuşmalarımız üzerine zaten bu dine inandığını ama bunun farkında olmadığını söyledi.”