Marmara Üniversitesi’nde Türk İslam Edebiyatı alanında doktora öğrencisi Nihal Çağman Türkmen, ders sunumu için Atatürk Kitaplığı’nda çalışırken, Mevlid’den başka eseri olmadığı düşünülen Süleyman Çelebi’ya atfedilen bir esere ulaştı. Yıllardır Atatürk Kitaplığı envanterinde bulunan kitap, “Ahlak ve mev’izeden bahseden bir risale” başlığıyla kayıtlı. Bu zamana kadar kimse tarafından çalışılmayan eser, yaklaşık dört asır sonra günümüz Türkçesine kazandırılmış oldu. Hiper Yayın etiketiyle çıkan kitabı Yeni Şafak araştırdı.
Yazar, kitabın Çelebi’nin Ulu Camii’nde imamlık yaptığı dönem verdiği vaazlardan oluşmuş olabileceğini söyledi. 2020 yılında ders sunumu için Atatürk Kitaplığı’nda çalışırken eserle karşılaşan Türkmen, süreci şöyle aktardı: “Atatürk Kitaplığı’nın kataloglarını incelerken kitabı keşfettim. Derste kısa bir tanıtım yaptım. Sonra ilgilenmeye vaktim olmadı. 2021’de kitaba geri döndüm. 103 yapraklık bir Osmanlıca el yazmasıydı. Kitabı baştan sona tekrar tekrar okudum. Böyle güzel bir eser bilinsin ve okunsun diye yola çıkarak dilimize aktardım. Eserde namaz, tekbir, bir Müslümanın ahlaki olarak nasıl donanması gerektiği, kanaat, tevekkül, haram-helal gibi meseleler ele alınıyor. Peygamber hikayelerinin farklı anlatımları yapılıyor.”
Yazar, el yazmasının Süleyman Çelebi’ye ait olduğunu eğitimci, yazar ve kütüphaneci, Muallim Cevdet İnançalp’in kitaptaki notlarından anlaşıldığına işaret etti. Türkmen; “Muallim Cevdet bir katip tarafından 1677-1678 yılları arasında istinsah edilen (bir yapıta bakarak örneğini elle yazma) bu eseri buluyor. Muhtemelen bir sahafta bulup, inceledi; Süleyman Çelebi’ye ait olduğuna karar verdi. Daha sonra bu fikrini İsmail Saib Sencer’e söyledi. Onun da fikri aynı olunca eserin Süleyman Çelebi’ye ait olduğunu yazdı. Kitabın sonuna da Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin Müdürü İsmail Saib Sencer’in tasdik ettiğini not düştü” dedi.
Eserin Süleyman Çelebi’ye ait olduğuna dair başka kanıtlar da olduğuna dikkat çeken Nihal Çağman Türkmen, kitabın sonunda yer alan beyitleri örnek verdi: “Kitap, mevlidin sonunda yer alan şu beyitlerle bitiyor: ‘Dahı her kime irişür bu kitâb/ Kılmaya bize hatâsi-çün itâb/Hem Süleyman hakīre rahmet it/ Yoldaşun îmân yirüni cennet it.’ Burada geçen isim, kitabın yazarını belirler. Kitabı istinsah eden kişi de ‘Süleyman Efendi’nin kitabının yazımı bitti’ diye not düşmüş. Eserde isim Süleyman Çelebi olarak geçmiyor fakat yazıldığı dönemi düşündüğümüzde başka bir Süleyman olmayınca, bulgular Süleyman Çelebi’yi işaret ediyor. 40 yaşından itibaren yazdığını düşünürsek; 1410-1422 arası kaleme alması muhtemel. Elimizdeki nüshanın yazıldığı tarih ise 1677-78’e denk geliyor ama istinsah tarihi geç olabilir.”
Eserin Süleyman Çelebi’nindir demenin büyük bir iddia olduğunu söyleyen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslam Edebiyatı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Karataş, kitabın başka bir Süleyman’a ait olma ihtimaline dikkat çekti. Karataş, kitapta önemli iki ismin notunun büyük delil olduğuna işaret ederek, “Alanın uzman hocaları bir yazarın kitabını bir başkasının şiiriyle bitirmeyeceğini söylüyor. Sencer’in Süleyman Çelebi’nindir demesi ihtimali güçlendiriyor. Bunu akademisyenler tartışmalı” açıklamasını yaptı.
İstanbul Kültür Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Mehmet Fatih Köksal, eserin Süleyman Çelebi’ye ait olma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Köksal, eserin döneme ilişkin dil başta olmak üzere çeşitli özellikleri muhafaza ettiğine değinerek, kitabın bu zamana kadar fark edilmemesini şu şekilde yorumladı: “Kitabı bilmek mümkün değil, çünkü kayıtlarda ne Süleyman Çelebi’nin adı var ne de eserin adı. Muğlak isimle kütüphanelerde yüzlerce binlerce eser var. Muallim Cevdet’in notu olmasa, tahmin edilmesi güç olurdu. Eserin sonuna doğru Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ine uygun düşen dört beyit gördüm. Sondaki ve içerideki beyitler benzeşince netleşmiş oldu.”
Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Bilal Kemikli ise eserin 15- 16. yüzyıl dil özelliklerini taşıdığını fakat bunun önemli delil olmadığına işaret etti. Kemikli, “Süleyman Çelebi meşhur olduğu için ondan etkilenip alanlar da var. İhtiyatlı yaklaşmak lazım. Ama eğer doğrudan onun eseri olsaydı, dönemin tarihçi ve alimlerinden Gelibolulu Ali ve Aşık Çelebi ondan bahsederdi” yorumunda bulundu.