Son asrın Türk Edebiyatı

04:0015/06/2024, Cumartesi
G: 14/06/2024, Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Basın Tarihi, İstanbul Eğleniyor, Öykülerde İstanbul, Evvel Zaman İçinde İstanbul gibi kitaplarla Cumhuriyet’in yüzüncü yılında kültür, basın ve edebiyat tarihinin farklı açılardan değerlendirilmesine imkân sağlıyor. Ahmet Bozkurt’un Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Edebiyatı kitap da bunlardan biri. Ancak bu önemli çalışmanın eksik yanları da var.

Erdem Dönmez

Cumhuriyet’in yüzüncü yılı münasebetiyle yayın dünyasında pek çok çalışma arka arkaya neşredilmeye devam ediyor. Edebiyattan sinemaya, siyasetten tarihe, sosyolojiden düşünce tarihine uzanan geniş bir alanda ve pek çoğu ortak katılımla hazırlanan bu kitaplarda 100 yıllık Cumhuriyet tecrübesinin sanata, edebiyata, siyasete, düşünceye, kültüre ve topluma yansımaları çeşitli boyutlarıyla ele alınıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de İstanbul Basın Tarihi, İstanbul Eğleniyor, Öykülerde İstanbul, Evvel Zaman İçinde İstanbul gibi kitaplarla Cumhuriyet’in yüzüncü yılında kültür, basın ve edebiyat tarihinin farklı açılardan değerlendirilmesine imkân sağlıyor. Son olarak Ahmet Bozkurt’un editörlüğünde hazırlanan Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Edebiyatı adlı çalışmada, Türk edebiyatının son asrı dönemler, akımlar, yazınsal türler, kavramlar, yönelişler ve yaşam alanları kapsamında geniş bir çerçevede ele alınıyor. Dört bölümden oluşan kitap, birbirinden bağımsız değerlendirilebilecek yazılardan oluşsa da bölüm tasnifleri ve konu başlıklarıyla son yüz yılın edebiyatını merkeze alan bir edebiyat tarihi hüviyetinde.

FARKLI ORİJİNDE BİR EDEBİYAT TARİHİ

Ahmet Bozkurt, kitabın “Dikotomik İnşa: Edebiyatımızın 100 Yılı İçin Kavşak Noktaları” başlıklı giriş yazısında öncelikle Türk edebiyatının son yüz yılına nasıl bakılması gerekliliğine dair tespitlerini sıralıyor. Modern Türk edebiyatının politik, toplumsal ve dilsel bir olgu olduğunun unutulmaması gerekliliğini vurgulayan Bozkurt, mevcut edebiyat tarihlerindeki sığ ve sınırlı bakışı, göreceli dönemleştirmeleri, sathi hareketler ve manifestolar üzerinden yapılan tasnifleri tenkit ediyor. Ona göre edebî hassasiyetlerden ziyade akademik endişelerle hazırlanan bu tür eserler, edebiyatın gerçek tarihini ortaya koymak bakımından yetersiz kalıyor. Çalışmanın bölümleri, editörün bu eleştirilerinin akabinde daha anlamlı hale geliyor. Buna göre türler tarihi olarak tasnif edilen ve roman, şiir gibi edebi türler dışında eleştiri ve mizah tarihini de edebiyat tarihi kapsamında ele alan çalışmada ayrıca farklı dönemlerdeki edebiyat olayları, tartışma ve polemikler, edebiyat mahfilleri, dergicilik faaliyetleri gibi pek çok edebiyat tarihinde ihmal edilen alanlar, konuların uzmanları tarafından değerlendiriliyor.

Bozkurt, Türk edebiyatının yüz yıllık birikiminin genel görünümü çizdiği giriş yazısında, özellikle siyasi bilincin gölgesinin her dönemde varlığını hissettirdiğinin ve söz konusu durumun edebiyata son derece geniş bir izlek alanı sunduğun altını çiziyor. Ardından politik çatışmalardan küçük insana, köy gerçekliğinden merkez-taşra çatışmasına, kent soylu yabancılaşmadan doğa ve tarih sevgisine uzanan tematik derinliği sıralıyor. “İnsan-mekân geçişlerinden, bireyin en derin açmazlarına yönelerek bilinçaltını keşfeden yeni bir dille birey-toplum çatışmasını gündelik yaşamın olağan akışı içerisindeki duygu ve düşünce yoğunluklarına havale eden çok katmanlı, uzun erimli bir biçim arayışının, anlatım olanaklarının alabildiğine sınırsız bir şekilde denendiği bir edebiyat coğrafyasından bahsediyoruz artık. Dünya edebiyatındaki her yeniliğin ve biçemsel arayışın sıkı takipçisi olan ve hep bir arayışın motor gücüyle harekete geçen bir edebiyat özcülüğü söz konusu. Son düzlükte artık edebiyatımızın somut, plastik, gerçekçi, şiirsel, fantastik ve alabildiğine kendi farklılığı içerisinde yeni formlar üretmeye teşne bir edebiyat olduğunu söyleyebiliriz” ifadeleriyle Bozkurt, Türk edebiyatının son yüz yılda kazandığı biçimsel ve tematik zenginliği özetliyor.

AKIM KURMAK MI, TAKIM TUTMAK MI?

Ahmet Bozkurt, kendi imkân ve gerçekleri ekseninde gelişen Türk edebiyatının dışarıdan ithal edilen akım ve dönemlere göre tasnif edilmesini de eleştiriyor. Çalışmanın birinci bölümünün ilk yazısı da tam olarak bu iddiayı aydınlatır nitelikte. Edebiyat tarihine/tarihçiliğine orijinal buluş ve yorumlarıyla özgün katkılar sağlayan Metin Kayahan Özgül’ün kaleme aldığı “Cumhuriyet Sonrası Türk Edebiyatında Akımlar ve Takımlar” başlıklı yazıda, edebiyat tarihlerinde sık sık karşılaşılan dönemlerin, adlandırmaların, yönelimlerin akım mı, takım mı olduğu sorgulanıyor. Özgül, yazısının başında öncelikle Dadaizmden Postmodernizme Batı menşeili akımların Türk edebiyatında neden ve nasıl eğreti durduğunu tartışıyor. Devamında da tarihlerde edebi kalkışma olarak tanımlanan ancak esasında bir takım olmaktan öteye gidemeyen yönelimleri tenkit ediyor. Bu kapsamda Millî edebiyat, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler, İkinci Yeni gibi dönemleştirme ve adlandırmalara karşı çıkan yazar, bu tür takımların düşünce ve edebiyattan ziyade sosyal reflekslerle ilişkilendirilmesi gerekliliğini vurguluyor.

TÜRLER TARİHİ

Çalışmanın üçte birlik kısmını oluşturan “Edebiyatın Seyir Haritasında Yazınsal Türler” başlıklı ikinci bölüm, türlerin tarihini merkeze alıyor. İlk kısımdaki edebi akım/topluluk eleştirilerinden sonra yüz yılın edebiyat tarihini türler üzerinden tasnif etmek tutarlı bir tavır olarak dikkat çekiyor. Bu kapsamda Baki Asiltürk şiir, Ali Ömer Türkeş roman, Necip Tosun öykü, Hilmi Zafer Şahin tiyatro, M. Emir İlhan folklor, Alphan Akgül eleştiri, Sedat Sever gençlik edebiyatı ve Ali Ömer Türkeş mizah tarihi merkezinde kapsamlı yazılarıyla yüz yılın birikimini ortaya koyuyor. Söz konusu yazılarda önceki bölümlerde reddedilen tutumların, akım ve dönemlerin sürdürüldüğünü, editöryel faaliyetlerde bu türden çelişkili durumlarla karşılaşmanın muhtemel olduğunu, bu meselenin de edebiyat tarihi yazımı bağlamında tartışılması gerekliliğini de eklemek gerek.

Tarih yazımı elbette doğrudan ya da dolaylı olarak kişisel tercihlere dayanmaktadır. Yüz yılın edebiyatını değerlendirirken bazı isimleri inceleme dışında tutmak elbette zorunludur. Ancak bu seçimde belli düşünce ve eğilimlere ağırlık verilirken bir kısmını tamamen görmezden gelmek, akademik tarihçilik açısından sorunlu bir tutum olarak kabul edilebilir. Benzer bir durum, çalışmanın sonundaki kronolojide de görülmektedir. Yüz yılın edebiyatının yıllara göre kronolojik bir seyirle verildiği bu ilginç ve verimli bölümde edebiyat olayı olarak görülen bazı meselelerde kişisel tercihlerin, ideoloji ve siyasi etkilerin yönlendiriciliği açık şekilde hissedilmektedir. Böylesi kapsamlı ve emek mahsulü bir çalışmanın politik hassasiyetlerle sınırlanmasının akademik okurun heyecanını zayıflattığını da belirtmek gerek.



#Edebiyat
#Aktüel
#Hayat