Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesindeki vatandaşlar, ayrı ülkelerde de olsa aynı kültürü paylaştıkları Tel Abyad halkıyla yeniden kaynaşıyor. Özellikle Akçakaleli kadınlar ile Tel Abyad kadınlarının giyim tazları birbirine çok benziyor.
Nüfusundan daha fazla Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığı için "ensar şehir" olarak anılmaya başlanan Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesindeki vatandaşlar, Tel Abyad halkıyla aynı kültürü yaşatıyor.
Türkiye'nin en çok sığınmacıyı ağırlayan kentlerinden olan Şanlıurfa'nın Suriye sınırında bulunan ilçesi Akçakale, sınırların, toprakların yanı sıra yaşanmışlıkları ve kültürü de ikiye böldüğü yerlerden biri. Sınırın diğer tarafındaki Tel Abyad kenti ile komşu olan Akçakale, yaklaşık 40 bin civarındaki nüfusunun iki katı kadar sığınmacıya kucak açıyor. Özellikle terör örgütü PYD'nin bölgeyi kuşatması ve Esed rejiminin baskılarının ardından soluğu Türkiye'de alan Tel Abyad halkı için Akçakale'nin farklı bir anlamı daha bulunuyor. Yakın akrabalık ilişkilerinin bulunduğu Akçakalelilerle, Tel Abyad'daki özellikle kadınların giyimleri, günlük hayatlarındaki benzerlikler dikkati çekiyor.
Sınırın her iki tarafında yaşayan Arap kökenli kadınların en belirgin ortak özelliği ise kıyafetleri. Renkli ve uzun elbiseler giymeyi tercih eden yöre kadınlarının baş örtülerini takma şekilleri de hemen hemen aynı. El, ayak ve yüzlerinde dövmeler bulunan kadınların birbirinden lezzetli yemekleri ve yaşam biçimleri de adeta sınırların ayırdığı ortak hayatların birer kanıtı durumunda.
Akçakaleli kadınlardan Hapşe Güçlü (63), Akçakale ile Tel Abyad'da yaşayan insanlar arasında yoğun bir akrabalık ilişkisinin bulunduğunu söyledi. Yıllar önce sınır çizgilerinin çekilmesiyle iki kentin insanlarının ayrı düştüklerini, sadece bayram gibi özel günlerde bir araya gelebildiklerini ifade eden Güçlü, "Bizlerin birbirimizden ayrı düşünülmesi imkansız. Biz hem akrabayız hem de hak katında kardeşiz. O yüzden Suriyeli kardeşlerimize bu zor günlerinde kapımızı açtık." dedi. Suriye'den gelen misafirlerle hemen her alanda yaşamlarının benzerlik gösterdiğini anlatan Hapşe Güçlü, Suriye'ye huzurun gelmesiyle misafirlerinin büyük ölçüde ülkesine döneceğini ancak ilişkilerinin daha önce olduğu gibi her zaman bütünlük arz edeceğini kaydetti.
Suriye kadınlardan Selva Nureddin (44) de yaklaşık 4 yıl önce iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığındıklarını ve Akçakaleli bir hayırseverin kendilerine açtığı evlerinin bir odasında yaşadıklarını belirtti.
Akçakale'de kendilerini evlerinde gibi hissettiklerini anlatan Nureddin, şöyle konuştu:
"Bizim yüzümüzdeki dövme de aynı, kaynattığımız yemekler de konuştuğumuz dil de. Zaten babam bize hep anlatırdı, zamanında bir arada yaşadığımızı. Her zaman Türkiye'yi çok özlediğini, Türkiye'de kalan akrabalarıyla bir araya gelmek için can attığını bize anlatırdı. Biz babamın o hikayeleriyle büyüdük. Şimdi de bizim hikayelerimizde olan insanların yanındayız. Bize kendi kardeşleri gibi bakıyorlar. Allah, Akçakalelilerden de Türkiye'den de razı olsun. Eğer bize kapılar açılmasaydı, büyük çoğunluğumuz bugün ölmüş olabilirdik."