
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi üzerine çalıştığını makalelerinden bildiğimiz Prof. Dr. Uğur Demir “Rüyadan Matbaaya/ Evliyâ Çelebi Seyâhatnâmesi’nin Tarihi"kitabıyla okurla buluştu. Demir, seyahatnamenin Mısır’da yazılış öyküsünü ve Evliya’nın vefatından sonra İstanbul’a getirilişini anlatıyor.
Evliya Çelebi, Osmanlı coğrafyasını baştan başa dolaşan ve ortaya koyduğu dört bin sayfadan uzun seyahatnamesi ile sadece Osmanlı’nın değil aynı zamanda dünyanın da en büyük seyyahıdır. Evliya’nın yarım asır boyunca Asya, Avrupa ve Afrika coğrafyasında gezip gördüğü yerleri etraflıca anlattığı seyahatnamesi bir gezi kitabı olmasının ötesinde tarih, edebiyat, halk bilimi, musiki, topografya, sanat tarihi, tasavvuf ve dinler tarihi sahasında kaynak niteliğine sahip eşsiz bir eserdir.
Her ne kadar kıymeti geç anlaşılsa da artık bir dünya klasiği olan Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi üzerinde şimdiye kadar çok sayıda çalışma yapıldığı gibi gerek orijinal metin gerekse transkripsiyon, sadeleştirme ve seçkileri onlarca kez yayımlandı. Ancak 17. yüzyıl Osmanlı dünyasını son derece detaylı ve renkli bir üslupla anlatan Evliya Çelebi’nin, esrarengiz dünyasının hâlâ çözülemeyen pek çok gizemi bulunmaktadır. Vatikan Kütüphanesi’nde yıllarca saklanan ve geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen İslam Sanatları Bienali’nde sergilenen Evliya Çelebi’nin çizdiği Nil haritası bunun güncel bir örneğidir.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN DÜNYASI
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi üzerine yıllardır çalıştığını yayımladığı makalelerden bildiğimiz Prof. Dr. Uğur Demir’in, seyahatnamenin yazılmasından yayımlanışına giden tarihi süreci anlattığı yeni kitabı raflarda yerini aldı. Yeditepe Yayınları’ndan okura ulaşan kitabında Demir, yazma nüshaları ve arşiv belgeleri ışığında seyahatnamenin rüyadan matbaaya uzanan serencamını konu ediniyor. Ayrıca kitapta, seyahatnamenin nasıl ve ne kadar sürede yazıldığından iç düzenin nasıl inşa edildiğine; Evliya Çelebi’nin vefatından sonra seyahatnamenin kimin sayesinde Kahire’den İstanbul’a getirildiğine, nasıl istinsah edildiğine, eserin Hammer tarafından nasıl keşfedildiğine, ilk ne zaman basıldığına ve neden yasaklandığına dair pek çok sorunun cevabı kitapta ele alınıyor.
Kitaba, Evliya Çelebi seyahatnamesinin müellif nüshalarını tespit etmeye yönelik tartışmalardan bahsederek giriş yapan yazar, eserin Evliya nezaretinde bir kâtip tarafından kaleme alındığını, kendisinin ise müstensihin temize çektiği nüshaya yazdığı notlarıyla müdahil olduğunu söylemektedir. Daha sonra eserin telif sebebini anlatarak seyahatnamenin nasıl yazıldığına temas etmektedir. Seyahatnamenin içerisinde Evliya Çelebi’yi arayan Demir, derkenar notlarını takip ederek Çelebi’nin metne ilavelerde bulunurken aceleci davrandığına, çünkü öleceğini düşündüğüne dikkat çekmektedir. Nitekim Evliya Çelebi, eserinin dördüncü cilde kadar ilaveler yapabilmiş sonrasını tamamlamaya ömrü vefa etmemişti.
Uğur Demir, seyahatname üzerinde dikkatle çalışmış, derkenar notlarını ve eser içerisinde önceki ciltlere yapılan atıfları inceleyerek satır aralarında saklanmış bilgileri ortaya çıkarmaktadır. Böylece eserin telif süreci, cilt planı, varak ve sayfa düzeni, kâtipleri ile seyahatnameye yazıldığı dönemde verilen isimlerden okur haberdar edilmektedir. Bununla birlikte yazar, Evliya Çelebi’nin seyahatname dışında bir eseri olmadığına da dikkat çekmektedir.
Seyahatnamenin Mısır’da yazılış öyküsünü ve Evliya’nın vefatından sonra yaşananlardan söz edilen kitapta, 1742’de eserin İstanbul’a getirildiğini ve Hacı Beşir Ağa’ya hediye edildiğini belirtilmektedir. Hacı Beşir Ağa seyahatnameyi alır almaz hemen birkaç takım halinde istinsah ettirmişti. 18. yüzyıl boyunca bu nüshalar başka pek çok kişinin eline geçmiş, böylece yeniden istinsah edilmişti. Bu durumun bir sonucu olarak kısıtlı da olsa bir okur kitlesine sahip olan seyahatname zaman zaman bazı araştırmacılar tarafından kaynak olarak kullanılmıştır.
Bunlar arasında en önemlisi seyahatnameyi “bütün Doğu yazmaları arasında en ilginç olan ve en çok mutlu kılan buluş” nitelendirmesiyle ilim alemine tanıtan Avusturyalı şarkiyatçı Joseph von Hammer’dir. 1804 yılında eserin bir kopyasını gören Hammer, 1814’de seyahatnameyi tanıtan bir yazı kaleme almıştı. Yazısında Hammer, seyahatnamenin kolay bulunmadığı ve oldukça nadir olduğunu şöyle anlatmaktadır: “Bu pek değerli eserin tamamı mevcut olmakla birlikte son derece nadirdir, ancak çok yüksek bir fiyata satın alınabilirdi; eser, ulaşılması olanaksız saray kütüphanesi dışında İstanbul’un kamuya açık kütüphanelerinin hiçbirinde yoktu…”
Türk ulemasının Evliya Çelebi hakkında büsbütün suskun kalmalarının hem onu hem de eserini çok nadir kıldığını da ilave eden Hammer, eserlerinde sıklıkla Evliya Çelebi’den istifade etmiş bu durum Çelebi’ye yönelik ilgiyi arttırmıştır.
SEYAHATNAMENİN MATBAA SÜRECİ
Hiç şüphe yok ki Evliya Çelebi’nin seyahatnameyi yazarken takip ettiği yöntem, onun seyyah kimliğinin yanı sıra son derece donanımlı bir araştırmacı ve çok iyi bir gözlemci olduğunu da gösterir. Ne var ki seyahatname uzun süre uydurma hikâyelerde dolu olduğu zannedilen bu yüzden de yayımlanamayan ve okunamayan bir eser olarak kaldı. Evliya Çelebi’nin onlarca kitap değerindeki seyahatnamesinin Türkiye’deki yayımlanma süreci neredeyse yazılmasından daha meşakkatli olmuştur. Seyahatnamenin on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında başlanan yayımı 1930’larda ancak tamamlanabilmiştir.
1843 yılında seyahatnameden birtakım seçkileri ihtiva eden Müntehabat-ı Evliya Çelebi isimli eser Takvimhane Matbaası’nda yayımlanır. Böylece seyahatnamenin daha fazla okuyucuya ulaşması mümkün olur. Yoğun ilgiye mazhar olan eser İstanbul’da dört ve Mısır’da iki baskı yapar. Ne var bu süreç kısa sürecekti; Müntehabat 1846 yılında, uygunsuz tabirler ile bazı yalan ve boş hikâyeleri barındırdığı gerekçesiyle yasaklı kitaplar listesine alınır. Seyahatnameye yönelik bu yaklaşım 1896’dan itibaren İkdam matbaasında ciltler halinde tam metin olarak yayımlanması teşebbüsünde de ortaya çıkmış ve eserin tamamı yayımlanamamıştır. Seyahatnamenin bütün bu basım serüveni kitapta anlatılıyor.
Denilebilir ki söz konusu çalışma ile yazar, seyahatnamenin yazılışından yayımlanışına uzanan hikâyesini tüm ayrıntılarıyla ortaya koydu. Arkada ise çözülemeyen başka bir muamma bıraktı: Evliya Çelebi’nin kendisi… Onu da Evliya’nın hayatına dair yazmakta olduğu bir başka kitapta ele alacağını beyan ediyor. Bu biyografik eseri de merakla bekliyoruz…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.