Ömrünü Batı Trakya Türklerinin hak mücadelesine adayan tıp doktoru ve siyasetçi Sadık Ahmet'in hayatının anlatıldığı TRT ortak yapımı "Sadık Ahmet" filmi yarın vizyona girecek. 1980’lerde Yunan yönetiminin azınlıktaki Türklere yönelik davranışlarına itiraz eden Doktor Ahmet, imza kampanyasıyla başlayan mücadelesini Dostluk Eşitlik Barış Partisi'ni kurarak siyasete taşıyor. Filmde, 24 Temmuz 1995 yılındaki şüpheli trafik kazasıyla kaybettiğimiz Sadık Ahmet’in, kimi zaman gözaltı ve hapisle, kimi zaman ölüm tehditleriyle geçen yaşamından kesitler sunuluyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin hem Ahmet’in hem de azınlık Türklerin sonuna kadar yanında olduğunu gördüğümüz film, insanca yaşam için verilen mücadeleyi gözler önüne seriyor.
Filmin başrollerinde Turgay Aydın, Nur Fettahoğlu, Erkan Can ve Erdal Beşikçioğlu gibi isimler yer aldı. MCG Film’in yapımını üstlendiği film, önceki akşam gala yaptı. İlginin yoğun olduğu galada, siyaset ve kültür camiasından önemli kişilerin yanı sıra Ahmet ailesi de yer aldı. Sadık Ahmet’in eşi Işık Ahmet, oğlu Levent ve kızı Funda Ahmet, yapımı ilk kez konuklarla izledi. Levent Ahmet gösterim sonrası yaptığı konuşmada filmde emeği geçenlere teşekkür ederek, “Türkiye Cumhuriyeti devleti, dünya genelindeki her Türk’e her zaman sahip çıkmıştır. Ama Batı Trakya, mütekabiliyet ve Lozan Antlaşması altında olduğundan bunu çok daha güçlü hissetmişizdir. İnanıyorum ki Sadık Ahmet filmi Türk dünyasında kıvılcım bekleyen kalplere bir kıvılcım olacaktır. Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlelerini kurdu.
Yeni Şafak’a konuşan Yönetmen Hakan Yonat, filmde Sadık Ahmet’in Türk azınlıkların haklarını savunma konusundaki kararlı yürüyüşünü anlatmayı tercih ettiklerini söyledi. Yonat, Gümülcine’de çekmeyi düşündükleri filmi Edirne’de tamamladıklarını dile getirerek, “Orada 130 bine yakın soydaşımız yaşıyor. İki ülke arasında ilişkiler, yapacağımız bir hareket ya da alacağımız bir kararla tehlikeli bir hale gelmesin diye uğraştık. Elimizde dizi olacak kadar malzeme var. Hangi birini anlatayım diyorsunuz. Biz, Sadık Ahmet’in toplumsal liderliği, siyasi kimliği ve ailesinin yaşadığı zorlu süreci öne çıkardık” dedi.
Ahmet’in ısrarı ve azminden etkinlendiğini dile getiren yönetmen, “Türk azınlığın haklarını tamamen kanun ve hukukla alınması gerektiğini savunup, bu konuda ısrar eden bir adam. Filmde geçen ‘Lozan olmasa ne fark eder? İnsanca yaşamak için resmi belge mi lazım?’ sözü bu meselenin özeti aslında” ifadelerini kullandı.
Senarist Mert Dikmen ise senaryo yazımında hikayeyi tüm gerçekliğiyle anlatmaya, ajitasyona girmeden, kimseyi suçlamamaya dikkat ettiklerini belirtti. Senarist, “Işık hanım, Levent Bey ve Funda Hanım en başından itibaren yaşadıklarını bizimle içtenlikle paylaştı. Bize güvendiler ve hikayelerini teslim ettiler. Biz de elimizden gelen en iyi şekilde onlara tercüman olmaya çalıştık ve ortaya herkesi memnun eden bir sonuç çıktı. Filmin kurgu aşamasında ve sette birkaç kez bulundum. Hem çekim hem de montaj aşamasında hayal ettiğimden iyi bir iş çıktığını hissettim. Özellikle galaya kadar izlemedim. Perdede, ekip ve oyuncularımızla birlikte o heyecanı yaşamak istedim” diye konuştu.