Sabah uyandığınız an bu günün pazar olduğunu anladınız, değil mi? Acaba bunun nedeni nedir? Gökyüzünün pazarlara özgü bir rengi mi var? Toprağın pazarlar için oluşturduğu özel bir koku? Yusuf Atılgan, Aylak Adam isimli kitabında günlerin kendine özgü hâlleri üzerine şunları söylüyor: “Ya insanlar? Onların yaşamasında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek yemek değil, yenecek yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi; ayakkabı değil, ayakkabının çeşidi. Günlerin adı bile... Belli günlerde belli yaşamları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık!”
Pazarlık peşindeki pazarların neler düşündürdüğünü bu hafta ünlü müzisyen Mehmet Ali Sanlıkol’a sorduk. Bilindiği üzere ilk sorumuz, klasik pazarların nasıl geçtiğine dair... Sanlıkol, son 14-15 yıldır hemen hemen her pazarını eşi ve kızıyla geçirdiğini belirtip şunları anlatıyor: “Kahvaltıyı özen gösterdiğimiz bir şekilde ya evde ya da sevdiğimiz bir lokantada yapıyoruz. Akabinde bir aktiviteye yer veriyoruz. Bu sinemada film seyretmek veya bir kafede kitap okumak olabiliyor. Kimi pazarlar programa alışveriş de dahil olabiliyor ve bir dükkânda plak karıştırmaya gidebiliyoruz. Yaz aylarında ise civarda eşimin sevdiği küçük ve şirin liman kasabalarını gezmeyi tercih edebiliyoruz...”
Uzun yıllardan bu yana ABD’de yaşayan Sanlıkol’u sorumuz Türkiye’de, çocukluğunda geçirdiği pazarlara da götürmüş. Sanatçı, TRT’deki pazar sinemasını ailecek seyrettiklerini anımsadığını söylüyor. Sanlıkol, “Sonrasında hava güzelse babam muhakkak bizi Bursa’nın civar köylerine götürürdü. Babam doktor olduğu için köylerde ahbaplık ettiği hastaları olurdu ve onlar da biz ziyarete gidersek muhakkak bizi şeftali, karpuz, vs. toplamaya götürürlerdi. Nihayet pazar günleri ekseriyetle İskender yiyip eve öyle dönerdik” cümlelerini aktarıyor.
Anıları arkamızdan bırakınca Sanlıkol’a pazarları sıkıntı olmaktan kurtarmak için önerileri olup, olmadığını da soruyoruz. Bu konuda Sanlıkol, ailecek rutinleşmiş aktivitelerini örnek gösteriyor: “Pazar günlerini bizim gibi ailecek geçirenlere ailenin tüm bireylerine belli ölçüde hitap edecek aktiviteler bulmalarını öneririm. Mesela, sinemada aşağı yukarı herkesin seyretmekten keyif alacağı bir film bulmak çok zor olmasa gerek... Asgari müşterekte buluşmayı prensip edinmek.”
Söz filmlere, sinemaya gelince bu konuda derinleşelim istiyoruz ve kendisine pazarları izlediği filmleri soruyoruz. Sanlıkol’un pazar günlerine mahsus diyebileceği bir film veya janra seçimi yokmuş. “Ama” diyerek şunları da cümlelerine ilave ediyor: “Ben uzun yıllardır sinemaya, film müziğine düşkün biri olduğum için muhakkak duruşlarını takdir ettiğim kritiklerin yazılarını okur ve seçimlerimi bu doğrultuda yaparım.” Sıra, “Pazar günü hangi kitabı okursunuz?” sorusuna gelince Sanlıkol şu cevabı veriyor: “Kitap seçiminde de Pazar gününe has bir seçimim olmuyor. O günlerde hangi kitabı okuyorsam ona devam ediyorum. Genelde de tarih konulu araştırma veya akademik kitaplar okuyorum.”
Bugün bir dinlenme günü de olduğu için arkadaşlarla görüşmek, buluşmak işten değil. Bu çoğumuz için geçerlidir. Sanlıkol’a bu nedenle özellikle pazar günleri görmek istediği arkadaşları var mı diye soruyoruz. Ailecek görüştükleri dostlarıyla bir araya gelmeyi tercih ettiklerini belirterek, “Böylelikle çocuklarımız arkadaş olduğu için herkes kendine uygun bir sohbete dahil olabiliyor” ifadelerini kullanıyor.
Sanlıkol’un pazarlarla özleştirdiği, keyifli bir mekânı da var. “Yaşımdan ötürü şekeri azalttığım için maalesef artık kısıtlı ölçüde içmek zorunda olsam da” diye başlayıp, en güzel keyiflerinden birini şu cümlelerle aktarıyor: “Boston kentinin Harvard Square bölgesinde yer alan Burdick isimli kafenin kendi yaptığı sıcak çikolatasını pazar günleri, bilhassa kışın, içmeye bayılıyorum... Bursa’da olsam çocukluğumdaki gibi İskender yemeyi arzu ederdim ama şimdi ona da dikkat etmem gerekiyor!”
Son 14-15 senedir pazarların gündüzlerini ailesine ayırdığı, bu nedenle büyük bir istisna olmadığı takdirde çalışamadığını söyleyen Sanlıkol, eskiden pazarları muhakkak provaları olduğunu belirtiyor. Gelelim son soruya: Sanlıkol’a her konuğumuza olduğu gibi, “Pazar günü bir insan olacak olsa nasıl birisi olurdu?” diyoruz. O da şu yanıtı veriyor: “Bence ‘moody’ biri olurdu. Mesela, sabahları keyfine düşkün ama akşamları da buruk bir tip...”