Baş döndürücü güzelliğiyle “Kızıl Şehir” olarak nam salan Marakeş, son yıllarda gezginlerin ayak basmak için can attığı bir yer. Fas’ın kalbi olarak nitelenen ve dünyadaki en renkli şehirlerin arasında yer alan Marakeş, yürüyerek keşfedebileceğiniz bir şehir.
Fas’ın kalbi; Marakeş. Baş döndürücü güzelliğiyle “Kızıl Şehir” olarak nam salan bu şehrin seveni, daha doğrusu hayranı bir hayli fazla. Dünyanın dört bir köşesindeki farklı milletlere mensup Marakeş aşıkları, meftun oldukları bu şehri, en cazibeli fotoğrafları eşliğinde anlatmak ve Marakeş imgesini her geçen gün daha da büyütmekle meşguller. Marakeş, bu açıdan şanslı bir şehir.
Marekeş'in adı da en az kendisi kadar büyük. Elbette bu ilginin egzotik bir tarafı da var. Ama şehrin bu ilgiye cevap veren bir yapaylığa sahip olduğunu ya da bu ilgiyle hakikatini kaybettiğini söylemek büyük haksızlık olur. Turistlerin kafalarındaki şablonu (Doğu/Masal/Egzotizm) tatmin edecek “turistik numaralar” çekiliyor elbette. Ama yine de kadim kültürü ve zamana meydan okuyan orijinalliğiyle Marakeş, esaslı, hakikatli ve evet “masalsı” bir şehir.
Aylık gezi kültür dergisi olan Skyroad’ın Ağustos sayısında yer alan Marekeş yazısınında öne çıkan detaylar şöyle:
Berberi dilinde ''Tanrının Ülkesi'' anlamına gelen Marakeş, yürüyerek keşfedebileceğiniz bir şehir. Temelde Fas’ın diğer şehirlerinde olduğu gibi yine ikiye ayrılıyor. Eski Şehir- Medina ve Modern Şehir- Guéliz. Medina bölgesinin uzun uzun gezilmeyi hak eden bir havası var. Guéliz ise küresel çizgiyle gayet uyumlu.
Marakeş deyince akla ilk olarak şehrin simgesi, sahnesi ve kültürel taşıyıcısı konumundaki dünyaca ünlü Jemaa el-Fnaa meydanı geliyor. Nam-ı diğer Sonsuzluk Meydanı. Çalgıcılar, kınacılar, cambazlar, yılan oynatıcıları, maymun terbiyecileri, masalcılar, şifacılar, ateşbazlar, faytoncular, akrobatlar, falcılar, dövmeciler, dansçılar, hokkabazlar ve bitimsiz hikâye anlatıcılarıyla bin yıldan beri her gece dünyaya perdelerini açan bir masal sahnesi burası. Dünyada bu orijinallikte ikinci bir meydan daha yok.
Marakeş’in her yerinden görünen 77 metrelik dev kare minaresiyle yön bulmak isteyenlere her daim pusula olan Kutubiye Camii, meydanın başında Jemaa el-Fnaa’nın muhafızı gibi bekliyor. Müezzinlerin ezan okumak için atla çıktığı bu dev minarenin bilhassa gün batımı görümünü fotoğrafçılar için oldukça cazip. Marakeş’in ziyaret trafiği oldukça yoğun noktalarından biri olan Fransız ressam Jacques Majorelle’nin adını taşıyan “Jardin Mojorelle” bahçesi ise bilet kuyruğunda beklemeye göze alanları kesinlikle pişman etmeyecek bir güzelliğe sahip. Geniş ve ferah. Burası Marakeş’in en huzurlu yeri belki de. Görkemli bir huzur.
Marakeş, çöl turunu da dahil edersek en az 5 gün kalınmadan dönülmemesi gereken bir rota. Bir masal şehrini andıran mimari güzelliği, çarşıları, pazarları, sürekli para isteyen insanları, meydanları, dilencileri, ara sokakları, insanları, kaotik atmosferi ve otantik dokusuyla ziyaretçilerini mest etmek üzere 1062 yılından beri aynı yerde bekliyor. Sonsuzluk meydanında bağdaş kurup oturmak ve bugüne kadar kimsenin görmediği gökyüzündeki o uçan halıyı aramak için Marakeş’e bir bilet lütfen.