İstanbul’un en büyük kütüphanesi denilince artık hepimizin aklına Rami Kışlası gelecek. Cuma günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi açılışını yaptığı kütüphane, pazartesi günü ise (yarın) kapılarını her yaştan okuruna açıyor. “Yaşayan Kütüphane” mottosuyla hizmete açılan kütüphaneyi geçtiğimiz hafta gezme fırsatı yakaladım. 4 bin 200 kişilik oturma alanına sahip kütüphanede 0-3 yaştan başlayarak ihtisas alanına kadar uzanan bir yaşam döngüsü planlanmış. Yaklaşık 2 milyon adet kitapla hizmet verilecek olan kütüphane çocuklardan gençlere, üniversite öğrencilerinden akademisyenlere kadar herkese hitap ediyor. 7 gün 24 saat hem bahçesi hem kütüphanesiyle herkese açık. Gelen ziyaretçilere ikram edilecek olan çay, çorba ve kek ise artık yeni nesil kütüphanelerin olmazsa olmazları diyebiliriz. Kütüphanelerin sadece ders çalışma yerleri değil aynı zamanda yaşam alanı olması için yapılan çalışmalar adına Rami Kütüphanesi güzel bir örnek.
İLK SERGİ FATİH SULTAN’IN KİTAPLIĞI
Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’ndeki pek çok eser de artık Rami Kütüphanesi’nde. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kitap Şifahanesi için Rami’de iki büyük modern salon ayrılmış ve 74 personel burada konservatör olarak görev yapacak. Türkiye Yazma Eserler Kurumu kütüphanede üç aylık periyodlarla değişecek sergilere de ev sahipliği yapacak. Böylece depodaki pek çok eseri meraklıları da ilk kez görme fırsatı yakalayacak. Küratörlüğünü Nil Baydar’ın yaptığı ilk sergi “Sultan Fatih’in Şahsi Kitaplığı”. Fatih Sultan Mehmet’e sunulmuş kitaplardan oluşan sergi görülmeye değer. Öte yandan yine Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı akademik bir dergiyi de yayına hazırlayacak. Öte yandan Türkiye’nin yaklaşık 22 bin adet kitabıyla en büyük Atatürk İhtisas Kütüphanesi burada hizmete giriyor.
İçerisinde Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk Araştırma Merkezi’nin yayınları bulunuyor. Koleksiyonda 40 farklı dilde kitap yer alıyor. Ayrıca kitap satışı yapılan salonlar da kampüste bulunuyor.
Rami Kışlası aslına uygun olarak restore edildi ve BİOSPHERE tarafından Türkiye’nin ilk sürdürülebilirlik sertifikasına sahip kütüphane olarak ödüllendirildi. Ayrıca bu önemli eseri koruma altına aldırmak için ilk adımlar atıldı. UNESCO Kültürel Miras Listesine eklenmesi için çalışmalar yürütülüyor. Kütüphanenin içerisinde bir de müze var. Restorasyon çalışmaları sırasında alan içerisinde çıkartılan bütün eserler restore edilip temizlenerek müzede sergileniyor. Kampüs’ün 51 metrekare peyzaj alanında; 3 yeşil amfi, 4 aktivite meydanı, bin metrekare biyolojik gölet, 2 km gezinti yolu, 30’dan fazla da ağaç türü bulunuyor. Bu ağaçlardan yaklaşık 7 yüz tanesi yeni dikildi.
Geçtiğimiz haftalar Vakıfbank Kültür Yayınları arasında çıkan Rami Kışlası / 2. Mahmut Devrinde Aydın-Despotik Modernleşmenin Karargahı adlı kitap bugün kütüphane olarak kapılarını açan yapının 200 yıllık hikayesine tarihi belgelerle ışık tutuyor. Akademisyen Yüksel Çelik’in titiz çalışması sonrası ortaya çıkan eser aynı zamanda bugüne kadar kışlayla ilgili bazı önemli yanlış bilgileri de düzeltmesi açısından kıymetli bir çalışma.
Osmanlı imparatorluğunun geleneksel çizgisini bir takım reform hareketleriyle değiştiren İkinci Mahmut’un askeri anlamda yaptığı en büyük reform hareketlerin başlangıç adresi Rami Kışlası oluyor. Kitapta yer alan bilgilere göre Yeniçeri Ocağı dağıtıldıktan sonra yerine kurulan Mansure Ordusu için kışla ihtiyacı doğunca bu yapının inşasına karar verildi. Rami Kışlası 19. Yüzyılda İstanbul’un üçüncü büyük kışlası olarak 1828 yılının Mart ayında kapılarını açtı. Kışlanın kitabesini ise devrin meşhur şairlerinden Harameyn Müfettişi Keçecizade İzzet Molla hazırladı.
Yüksel Çelik kitabında Rami Kışlası öncesi Rami bölgesinde ilk Müslüman mahalle ve köylerinin 15. yüzyılda kurulduğuna dikkat çekiyor. Evliya Çelebi Rumeliye sefere çıkan ordunun nihayi hazırlıklarını tamamlamak için bu bölgede kaldığını dile getiriyor. Topçular mahallesinin ismini de burada son hazırlıklarını yapan topçu birliklerinden aldığını ve burada bir takım top dökümlerinin yapıldığından bahseder. Rami ismi ise 2. Mustafa zamanında sadrazamlık yapan Rami Mehmet Paşa’nın burada bulunan çiftliğinden almış. Çelik, Rami Çiftliği’nin dönemin padişahların uğrak yerlerinden biri olduğunu belirtiyor. Mesela I. Abdülhamid askeri birliklerinin talimlerini izlemek için bu bölgeye gelirmiş. Bölgede ayrıca pehlivan güreşleri, tomak oyunu ya da cirit oyunları da oynanırmış. Ayrıca et ve süt ürünleri almak, kebap yemek için de bu bölgeye gelinirmiş.
Rami Kışlası’nın mimari özellikleri ise şöyle: Kışlaya inşaat sırasında dört kule yapılıyor. Bin 134 pencereli odaların yer aldığı kışlada ayrıca Kasrı Hümayun bulunuyor. Isınmak için de 234 soba satın alınıyor. Yine kışlada çamaşırhane, tuvaletler, mutfak ve ocaklar var. Dışarı açılan dört büyük kapısı mevcut. Yapılan camiye ise daha sonra minare ve kubbe ekleniyor. Pek çok defa restorasyon geçiren kışlaya iki karakol ve talim meydanı gibi bazı unsurlar da kışlaya sonradan eklenen yapılardan.
2. Mahmut’un Rami Kışlası’nı karargah olarak kullandığını yine Çelik’in kitabından öğreniyoruz. 2.Mahmut 15 eylül 1828’de kışlaya yerleşip iki yıl boyu devlet idaresini buradan yürütüyor. Çelik kitabında idari ve askeri bir üs olmasının yanında İkinci Mahmut’un kıyafet alanında başlattığın değişimin de vitrini olarak Rami Kışlası olduğunu belirtiyor. Modernleşmenin ilk adımlarını kışlada atan İkinci Mahmut önce ordudaki askerlere ardından da devlet memurlarına pantolon ve gömleği ilk kez giydiriyor. Yine ilk kez bir padişahın portresinin yer aldığı tablosu da bu kışlara duvara asılıyor. Daha sonra ise devlet kurumlarına portre tablolar yer alıyor. Ayrıca sivil ve askeri görevliler padişahın izniyle yabancı elçiliklerin balosuna ilk kez bu dönemde katılıyor.
Rami Kışlası 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Balkanlar’dan yaşanan göç sonrasında göçmenlere ev sahipliği yapıyor. 1. Dünya Savaşı ve sonrasında ise İstanbul’un işgali ile birlikte Fransızlara ev sahipliği yapan Rami Kışlası’nın bu dönemde camisi yakılıyor. İşgal yıllarında kışlanın karargah olarak kullanıldığı bilgisinin yer aldığı kitapta, 28 Haziran 1919 yılında çıkarılan yangında cephanelik olarak kullanılan caminin kül olduğu bilgisi var. Yangının camiye atılan söndürülmemiş bir sigaradan çıktığı ise alınan ifadelerde yer alıyor.
Rami Kışlası yine Maçka ve Selimiye’den sonra askeri olarak hizmet veren bir diğer adres oluyor. Bin öğrencinin eğitim göreceği iki mektep ve bir kütüphane inşa edilmiş. 2. Abdülhamid döneminde ise yerleşim daha da artıyor. Özellikle 1950’lerden sonra Rami ve çevresi fabrikalar ve küçük ölçekli sanayi tesisleriyle iyice yoğunluk kazanıyor.
Kitapta yer alan bir başta ilginç bilgi ise Münif Mehmet Paşa’nın minyatür park projesi. Osmanlı devletinin küçük bir ölçeğini bir parkta inşa etmek isteyen Mehmet Münif Paşa’nın projesi için işaret edilen iki adres var: Biri Rami Kışlası diğeri de Okmeydanı. Dönemin dergilerinde parkın ayrıntıları yer almış ancak bu proje uygulanmamış.
Rami Kışlası Cumhuriyet sonrasında ise 1971 yılına kadar I. Ordu Komutanlığı’na tahsis edilmiş. 1960 İhtilali hazırlık aşaması için kullanılan karargah yine Rami Kışlası olmuş. 1971 yılında ise İçişleri Bakanlığı’na yapılan anlaşmayla devredilmiş. 1973 yılında ise emniyet hizmetlerine devredilmiş. Bu dönemde ise Rami Kışlası’nın yıkılması için bir takım girişimler olmuş. Kitapta yer alan bilgilere göre Rami Kışlası’nın tarihi bir yapı olmadığı ve bir bölümünün yıkılarak emniyet sitesi olarak yapılması isteniyor. Bu süreçte hazırlanan raporlarda kışlanın tarihi bir değeri olmadığı iddia ediliyor. Son anda yıkılmaktan kurtarılıyor. 1985 yılında ise Maliye ve Gümrük Bakanlığa ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan bir protokolle Rami Kışlası Eminönü’nde kuru gıda toptancılarına iki yıllığına tahsis ediliyor. Ancak iki yıllık anlaşmaya rağmen kuru gıda toptancıları kışlayı işgal etmeye devam ediyor. Arazisi ise 1986 yılında yapılan anlaşmayla Eyüp Belediyesi’ne satılıyor. 2007 yılında buranın kültür merkezi ve kütüphane yapılması istenerek Rami Kışlası’nın bugün kütüphane olarak yeniden kapılarını açmasına vesile olan ilk adım atılıyor. 2010 İstanbul Kültür Başkenti faaliyetleri döneminde harap bir haldeki bu yapının restorasyonu gündeme geliyor. Rami Kışlası 2013 yılında Eyüp Belediyesi’nden alınarak Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis ediliyor. 2019-20 yıllarında otopark alanı, toptancılar ve futbol sahasındaki son tahliyeler yapılarak bu tarihi bina restorasyona alınıyor. Bugün ise kapılarını İstanbul’un en büyük kütüphanesi olarak açıyor. Herkese hayırlı, uğurlu olsun!