Serbestî yazarı muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey’in katliyle fitili ateşlenen olaylar 31 Mart vakasını doğurmuş ve bu olay tek muhalefet partisi olan Ahrar Fırkası’nın da sonu olmuştu. Bu noktada sahneye bugünlerde adı unutulmuş olan ulema partisi “Ahali Fırkası” çıktı. İttihat ve Terakki Fırkası’ndan kopan mebuslar tarafından kurulan ve bu özelliğiyle Meclis’in ilk hizip partisi olma sıfatını kazanan, çoğunluğunu ilmiye sınıfı mensuplarının oluşturduğu yakın siyasi tarihimizin pek bilinmeyen partilerinden Ahali Fırkası’na ve onu doğuran sürece gelin daha yakından bakalım.
II. Meşrutiyet’in ilanıyla siyasi gücü ele alan İttihat ve Terakki’nin yaklaşık 10 yıl süren iktidarı şüphesiz inişli çıkışlı oldu. Meşrutiyet’in ilk yıllarında perde arkasından idare tercih edilirken, İttihatçıların değişen tutum ve politikaları muhalefetin doğmasına yol açtı. Eleştiriler, bir istibdattan kurtulup başka bir istibdatla karşılaşıldığı yönündeki iddialara kadar uzandı. Serbestî yazarı muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey’in katliyle fitili ateşlenen olaylar 31 Mart vakasını doğurmuş ve bu olay tek muhalefet partisi olan Ahrar Fırkası’nın da sonu olmuştu. Bu noktada sahneye bugünlerde adı unutulmuş olan ulema partisi “Ahali Fırkası” çıktı.
Fikir birliğinden yoksun İttihat ve Terakki çatırdıyor
“Meclis-i Mebusan’daki çoğunluk partisinin [İttihat ve Terakki] mevcut yapısını koruması mantıken mümkün değildi. Fikir bağları olmaksızın bir araya getirilen yüzlerce kişi, er ya da geç doğal bir ayrışma ve fikirsel bölünme yaşayacak, bu sayede Meclis’te gerçek bir parti hayatı başlayacaktı. Bu doğal sonucu biz de bekliyorduk. Ancak bu ayrışmanın bu kadar çabuk ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşeceğini tahmin edememiştik.”
Yukarıdaki ifadeler 23 Şubat 1910 tarihli Yeni Gazete’de Ahali Fırkası’nın kuruluşu üzerine kaleme alınmıştır. Görüldüğü üzere, Meclis çoğunluğuna sahip olan İttihat ve Terakki Fırkası’nın kendi içerisinde fikir birliğinden yoksun bir topluluktan oluştuğu dile getirilmekte ve bölünmenin kaçınılmaz olduğu açıkça ifade edilmektedir. Buna rağmen Ahali Fırkası’nın kuruluş hızı ve şekli şaşkınlığa sebep olmuş gözüküyor.
İttihat ve Terakki Fırkası’ndan kopan mebuslar tarafından kurulan ve bu özelliğiyle Meclis’in ilk hizip partisi olma sıfatını kazanan, çoğunluğunu ilmiye sınıfı mensuplarının oluşturduğu, ismine ve parti programına bakıldığında ise “sola yakın” bir fırka imajı veren yakın siyasi tarihimizin pek bilinmeyen partilerinden Ahali Fırkasına ve onu doğuran sürece gelin daha yakından bakalım.
Ahali Fırkası kuruluyor
17 Aralık 1908’de açılan Meclis’te çoğunluk İttihat ve Terakki Fırkası’nda olsa da bağımsız seçilen mebusların yanında parti içi muhalefet de hissedilir bir biçimde oluşuyordu. Meşrutiyet fikrini sahiplenen ve kanunlara bağlılık konusunda hassas bir grup, İttihatçıların gücü tekellerine alma arzularına ve keyfi uygulamalarına karşı rahatsızdı. Bu rahatsızlık ise Meclis gündemine gelen “Şehremaneti istikrazı” meselesinde ayyuka çıktı.
Bu meselede yaşanan tartışmalardan sonra 21 Şubat 1910’da İttihat ve Terakki üyesi altı mebus (Gümülcine Mebusu İsmail Hakkı, Karesi Mebusu Vasfi, Trablusgarb Mebusu Ferhad, Bayezid Mebusu Süleyman Sûdi, Burdur Mebusu Ömer Lütfi ve Erzurum Mebusu Şevket) istifa ederek Ahali Fırkası’nı kurdu. Kuruluşun ardından Konya Mebusu Zeynelabidin Efendi, Tokat Mebusu Mustafa Sabri Efendi ve Antalya Mebusu Küçük Hamdi Efendi (Elmalılı Hamdi Yazır) gibi isimler de istifa etmiş ve toplam mebus sayısı 30’a ulaşmıştır.
İttihat ve Terakki içerisinden bir hizbin ayrılıp yeni fırka meydana getirmesi, beklenildiği gibi İttihatçılar tarafından tepkiyle karşılandı. Edirne ve Konya İttihat ve Terakki kulüpleri protesto metinleri yayınlayarak İttihat ve Terakki listelerinden seçime girip mebus olanların istifa edip farklı bir parti çatısı altında Meclis’te siyasete devam etmesinin hem hukuka hem ahlaka aykırı olduğu iddia etmişti. Gümülcine Mebusu İsmail Hakkı Bey ve Konya Mebusu Zeynelabidin Efendi de bu protestolara karşı yazılar yazarak yaptıklarının iddia edildiği gibi kanuna aykırı olmadığını, İttihat ve Terakki’nin serbestî temelli kurulduğunu ve bu hareketin de hoş karşılanması gerektiğini dile getirmişlerdi.
Parti içindeki ulema çoğunluk
Fırka üyeleri incelendiğinde, çoğunluğun tanınmış ulema mensuplarından oluştuğu göze çarpıyor. Bunlardan en bilinenleri Tokat Mebusu Mustafa Sabri Efendi, Antalya Mebusu Hamdi Efendi (Yazır) ve Konya Mebusu Zeynelabidin Efendi’dir (Nakşi-Halidi Şeyhi). İlmiye mensuplarının önemli bir kısmının Sultan II. Abdülhamid’e karşı oluşan muhalefete destek verdiği ve İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde de etkin oldukları malumdur. Ancak Meşrutiyet’in ilanı ve 31 Mart Olayları sonrası yaşanan hadiselerle İttihat ve Terakki içerisindeki ulema, partinin gidişatından hoşnut olmadığı için yeni arayışlara girmiştir.
İttihat ve Terakki içerisindeki ulemanın fikir ayrılığı yaşadığı noktalara bakıldığında ise ortaya özellikle Cumhuriyet ideolojisiyle şekillenen tarih yazımının ulema/din adamı kalıplarına sığmayan bir tablo çıkmaktadır. Ahali Fırkası’nın kuruluş gerekçelerinde bahsedildiği ve parti programında görüldüğü üzere ulemanın rahatsız olduğu konular İttihat ve Terakki’nin Meşrutiyet ilkelerine sadık kalmadığı, eleştirilen otoriterliğin bir benzerinin ortaya çıktığı ve idealize edilen hürriyetin ve demokratlığın uzağında kalındığıdır.
Cumhuriyet ideolojisiyle oluşturulmuş tarih yazımında ise ulemanın faaliyetleri tek tip “ilerici” bir bakış açısıyla ele alınıp “gericilik” olarak yaftalanmakta, talepleri ise sığ bir “şeriat talebi” genellemesine kurban edilmektedir. Ulemanın şeriatın daha iyi uygulanması, medreselerin ıslahı ve genel olarak ilmiye sınıfının durumunun iyileştirilmesi noktasındaki istekleri mevcuttur ancak ulemanın çoğunun meşrutiyet ilkelerine olan bağlılığında gözüken çağın genel gidişatına uyumlu zihin dünyası da “gericilik” ve “şeriat talebi” genellemeleri neticesinde gözden kaçırılmamalıdır.
İsmail Hakkı Bey Meclis’te ilk kez Siyonist faaliyetlere dikkat çekiyor
Ahali Fırkası faaliyette olduğu yaklaşık 21 ay boyunca Osmanlı Mebusan Meclisi’nde vuku bulan birçok tartışmanın içerisinde olmuş, yer yer sert ancak genel olarak seviyeli bir muhalefet yürütmüştür. Yukarıda da belirtildiği gibi partinin en belirgin hassasiyetleri Kanun-i Esasi’ye ve Meclis içtüzüğüne tabi olunması gerektiği konusundaki ısrarı ve İttihat ve Terakki’nin artan otoritesinin demokrasi lehine dengelenmesi konularındadır. Bunların yanında parti azalarının çeşitli tartışmalarda Meclis zabıtlarına yansıyan ilginç çıkışlarında da rastlamaktayız. Meclis’in 1 Mart 1911 tarihli toplantısında Gümülcine Mebusu İsmail Hakkı Bey’in Siyonist faaliyetlere dikkat çekerek çeşitli uyarılarda bulunması da bu kategoridendir. (Daha detaylı bilgi için 20.10.2024 tarihinde bu sayfada yayınlanan “Osmanlı Meclisi’nde Siyonizm tartışması” başlıklı yazımıza bakılabilir.)
Ahali Fırkası Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katılıyor
21 Şubat 1910’da kurulan Ahali Fırkası 23 Kasım 1911 tarihinde Gümülcineli İsmail Hakkı Bey tarafından yayınlanan tebliğ ile 21 Kasım 1911 tarihinde kurulmuş olan Hürriyet ve İtilaf Fırkasına katılmıştır. Süreç içerisinde İttihatçıların sertleşen tavrına karşı muhalefet İtilafçılık çatısı altında birleşmiş, diğer küçük partiler gibi Ahali Fırkası da bu eğilimden geri duramamıştır.
Parti içerisinden birçok isim Hürriyet ve İtilaf Fırkasının kuruluşunda bu partiye dahil olmuş, Gümülcineli İsmail Hakkı Bey ise kuruluştan iki gün sonra partiye katılmıştır. Kuruculardan Rıza Nur’un hatıratında belirttiğine göre; Gümülcineli başta katılmak istememiş, ancak Rıza Nur’un Zeynelabidin Efendi’yi ikna etmesiyle diğer mebuslar da ikna olmuş ve Gümülcineli de neticede partiye dahil olmak zorunda kalmıştır.
İlkeli muhalefetin kısa süren hikâyesi
Ahali Fırkası, II. Meşrutiyet döneminin siyasi çeşitliliği ve dinamiklerini anlamak açısından önemli bir örnektir. Fırkanın kuruluşu, İttihat ve Terakki’nin tekelleşen gücüne karşı yükselen demokratik taleplerin ve hukuka dayalı bir yönetim arayışının somut bir yansımasıydı. Özellikle ulema sınıfının öne çıkması, Osmanlı siyasetinde ilmiye mensuplarının yalnızca dini değil, toplumsal ve siyasi meselelerde de aktif rol oynadığını göstermekte.
Ahali Fırkası, Meşrutiyet ilkelerine sadakat, özgürlük ve adalet arayışıyla temellendirdiği siyasetiyle kısa sürede dikkat çekmiş, ancak dönemin hızlı değişen politik atmosferi içerisinde Hürriyet ve İtilaf Fırkasına katılarak bağımsız varlığını sonlandırmıştır. Bu süreç, Meşrutiyet dönemi siyasetinde hem muhalefetin imkanlarını hem de sınırlılıklarını anlamak için önemli bir çerçeve sunmaktadır. Ahali Fırkası’nın hikayesi, siyasetin idealler ve gerçeklikler arasındaki geriliminde önemli bir durak olarak tarihteki yerini almıştır.