Efsane yönetmen Andrey Tarkovski’den ilham alan Tarkovsky Quartet ilk kez İstanbul’da... Akbank Caz Festivali’nde seyirciyle buluşacak grup sorularımızı yanıtladı: “Tarkovsky’nin kendine has dünyası, tam anlamıyla hepimizi etkisi altına alarak bizi onun adı altında buluşturdu. Enstrümantal orijinalliği yakaladık.”
Bu yıl 28.’si düzenlenen Akbank Caz Festivali başladı. “Şehrin Caz Hali” 28 Ekim’e kadar Türkiye’den ve dünyadan cazın önemli isimlerini ağırlayacak. Liselerde caz programları düzenlenecek, panel ve söyleşilere ev sahipliği yapılacak.
Festivalin bugün özel bir konuğu var. Bir ekolün öncüsü, usta yönetmen Andrei Tarkovsky’nin sinematografik dehasına atıfta bulunan Tarkovsky Quartet festival kapsamında bu akşam saat 20.30’da Zorlu PSM Turkcell Platinum Sahnesi’nde izleyiciyle buluşacak. Çello sanatçısı Anja Lecher, saksafoncu Jean-Marc Larché ve akordeoncu Jean-Louis Matinier piyanist François Couturier’den oluşan grup, Quartet, yeni albümleri Nuit Blanche ile dinleyeni hayallerle örülü müzik dili, piyano, viyolonsel, soprano saksafon ve akordeon eşliğinde keyifli bir seyir sunacak. Piyanist Couturier konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
Tarkovsky benim en sevdiğim yönetmen. Andrei Roublev filmi benim ilham kaynağım oldu. 2005’te Manfred Eicher müzik şirketi ECM Records’ta kayıt yapmamı teklif ettiğinde hemen bu büyük sanatçıyı onurlandırmalıyım dedim. Bu projede çalacak müzisyenleri belirlemek nispeten kolaydı. Eskiden uzun yıllar trio olarak saksafon ustası Jean- Marc Larche ve akordiyon sanatçısı Jean- Louis Matinier ile çalışmıştım. Müziğimizi daha alt perdeden çalma ihtiyacı duyunca hem klasik hem de folk alanlarında çalan başarılı çellist Anja Lechner’ı gruba dahil ettik. Üç kayıt yaptık. 2006, “Nostalghia, song for Tarkovsky”, 2011 “Tarkovsky Quartet”, 2017 “Nuit Blanche” Gerçek bir üçleme oldu. Ayrıca bu 15 yıl içinde dünyanın her yerinde konserler verdik.
Müzikal ve insani deneyimler olsun ya da kayıtlar, düzenlediğimiz turlar, konserler olsun içimizdeki büyük potansiyeli grup olarak ortaya çıkardı ve enstrümantal orijinalliği yakaladık. Zamanla, dostlukla, bağlılıkla ve güvenle büyüyen bu eşsiz grubun manevi önderi haline geldim. Tarkovsky’nin kendine has dünyası, tam anlamıyla hepimizi etkisi altına alarak bizi onun adı altında buluşturdu.
Tarkovski’nin filmlerinden çok az müzik var. O kendine, bir filmin hiçbir müziğe ihtiyacı olmadığına inandığını söyler. Bu nedenle ben de açıklayıcı bir müzik yapmak istemedim. Üç kaydımızın hiçbiri için özel bir filme ihtiyacımız yoktu. Ancak film yapımcısının sevgilisi ve uzmanları, -özellikle oğlu- Tarkovsky Quartet’in müziğinin onun filmlerinin atmosferini mükemmel bir şekilde yansıttığını düşünüyor.
Tarkovski filmleri uzun şiirlerle ve maneviyatla doludur. Bizim müziğimiz ve sessizlik ve dinginlikle dolu…