Uzman çavuşluk sınavı kazanan oğlu Deniz'in asker olacağı günün hayaliyle yaşayan Ali Mehmet Vurel, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz gecesi darbe girişimine engel olmak isterken şehit oldu. Ali Mehmet Vurel'in (42) eşi Reyhan Vurel, olay gününe ilişkin yaşadıklarını anlattı. Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz gecesi, askerde olan oğulları Deniz ile görüntülü telefon konuşması yaptıklarını belirten Vurel, daha sonra oğlunun babasını arayarak Ankara'da karışıklık yaşandığını söylediğini ifade etti.
Eşinin, haberleri izledikten sonra arkadaşlarını aradığını aktaran Vurel, sonrasını "O sırada arkadaşından telefon geldi. Elbisesini giydi, çok hızlı bir şekilde çıktı. Arabayı bir çalıştırışı vardı, adeta koşa koşa gitti. Meclis'in oraya gitmiş, bir saat sonra beni aradı ve 'Ne yapıyorsunuz, Meclis çok karışık' dedi. Ben de 'Elif ile balkonda oturuyoruz. Gelmiyor musun?' dedim. O da bana 'Ben gelmiyorum' dedi. Bir daha haber alamadım." şeklinde anlattı.
Saat 03.00-03.30 arasında yengesinin eve gelerek, kendisine eşinin yaralandığını ve hastaneye götüreceklerini söylediğini belirten Vurel, şöyle konuştu:
"Hastaneye gittim ama ben 'Eşim yaralı değil, biliyorum öldü' dedim. Öyle hissetttim. Alaaddin ağabeye 'Sen yalan söylemezsin, ne olur doğru söyle' dedim. O da 'Ölü ya da yaralı olduğundan haberimiz yok' dedi. Liste geldi ve 'ölmüş' dendiğinde o an hastane, her yer başıma yıkıldı. Eşim, çok cana yakın biriydi. Nerede şehit cenazesi olsa, hemen koşar giderdi. O gün de 'Mehmet, nereye gidiyorsun? dediğimde bana 'Reis, çağırıyor. Bu, millet ve vatan bizim' dedi. Cenazesini gördüğümde, o kadar güzel yüzü vardı ki. Beraber gittikleri arkadaşlarından da üçü öldü, biri yaralandı."
Eşinin tek hayalinin bir ev sahibi olmak ve çocuklarını güvence altına almak olduğunu vurgulayan Reyhan Vurel, "Eşim, ev alabilmek için çalışıp duruyordu. Deniz, işe başladıktan sonra kredi çekerek ev almayı planlıyordu. 'Oğlumla öderiz' diyordu. Oğlum, uzman çavuşluk sınavını kazanmıştı." dedi. Eşinin oğluna doyamadığını gözyaşları içinde anlatan Reyhan Vurel, şöyle devam etti:
"Oğluna hasret gitti. Baba-oğul değil, arkadaş gibilerdi. Oğlum döndüğünde ona sofra hazırlayacaktı. Telefon konuşmasından sonra bana, 'Oğlum, çok neşeliydi. Terhisine az kaldı ya' dedi. Eşim de öksüzdü. Devletimiz sağ olsun. Eşim öleli, devletimiz bizi hiç yalnız bırakmadı. Bana gelerek, 'Sen, bize şehidimizin bir emanetisin, yalnız değilsin. O, bizler, vatan için gitti. Gitmeseydi, biz şu anda böyle değildik' dediler."
Babasının şehit haberi üzerine askerden gelen 22 yaşındaki Deniz Vurel de darbe girişiminin olduğu gün gelişmeleri televizyondan takip ettiğini ve babasını aradığını anlattı. Babasına, ortalığın karışık olduğunu söylediğini dile getiren Deniz Vurel, "Babam da beni düşünüyor ve bana 'Sakın dışarı çıkma' diyordu. Bizim birlik de tam Gazi Mahallesi'nin yanındaydı. Saat 01.30-02.00 gibi babamı aradım ve nerede olduğu sordum. O da 'Meclis'in oraya bomba düştü. Bombayı atlattık şimdi Genelkurmay'ın önündeyiz' dedi. 'Baba, oralar karışık, kendine dikkat et' dedim. O da 'Bu vatan meselesi' dedi." ifadelerini kullandı.
Deniz Vurel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O sırada televizyonlarda Genelkurmay'ın önünde helikopterlerin ışıklarını kapatmış olarak havalandığını gördük. Sabaha karşı 05.30 gibi koğuşa geldim ki amcamdan telefon geldi ve 'Babanı kaybettik' dedi. Ben, hemen izin almaya çalıştım. Nizamiyenin önü kalabalıktı, çıkabilmem çok zordu. Komutanlarıma yalvardım. Ne yapacağımı şaşırdım. Bursa'dan annemin dayısı gelip beni aldı. Babamı da bunun için kaybettik ama alnımız dik, gururluyuz.
Çocukluğundan bu yana her zaman asker olmayı hayal ettiğini aktaran Deniz Vurel, "Uzman çavuşluk sınavlarını şubat ayında kazanmıştım, mülakatları geçmiştim. Piyade komando olacaktım. Seviniyordum. Babam da asker olmamı çok istiyordu. Gurur duyarak yapacağım bir meslekti. Vatan ve millet için çalışacaktım." dedi.
Deniz Vurel, koşulların artık kendisi ve ailesi için çok daha zor olduğunu, evde tek erkek kaldığını ve ailesinin yanında olması gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Babam, şehit olduktan sonra anneme ve kardeşlerime bakmak için onların yanında kalmak zorundayım. Onlar gittikleri yere adapte olamaz diye düşünüyorum. Ailemin başında durmam gerekiyor. Bu nedenle bu meslekten vazgeçmek zorundayım."