Netflix beden üzerinden insanları inşa ediyor: Minnoşlar filmi dünya genelinde çocuk istismarı konusunda büyük tartışmalara yol açtı

01:0030/08/2020, Pazar
G: 31/08/2020, Pazartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Dijital yayın platformu Netflix’de yayınlanması planlanan “Minnoşlar” adlı filmde 11 yaşındaki kızların müstehcen dansları ve kıyafetleri çocuk istismarı tartışmalarını başlattı. İslamofobi ve eşcinsellik yanlısı yayınlarıyla hatırlanan platform dünyanın tepkisini çekmeye devam ediyor. Akademisyen Dr. Mustafa Sarmış, “İçinde yaşadığımız dünyada insanlar kendilerini bedenleri üzerinden var ediyor, ruha önem vermiyor. Netflix, insanın ruhuna hiç bir şey söylemiyor, onu eğitmiyor; yaptığı şey, insanı kendi başına bir varlık kılarak maddiyat üzerinden yani bedeni üzerinden inşa etmek” diyor.

İslamofobi, eşcinsellik sonrası pedofiliyi de normalleştiren Netflix, aile yapısını ve toplumsal manevi algıyı bozmaya yönelik yayınlarına devam ediyor. Son olarak kanalda afişi, tanıtım metni ve fragmanı yayınlanan “Minnoşlar” (Cuties) adlı Fransız yapımı filmde, ailesi Müslüman olan 11 yaşındaki Amy, okul arkadaşlarıyla birlikte müstehcen dans figürleri yapılan bir yarışmaya katılmak için ailesini karşısına alıyor. Tesettürden sıyrılıp yaşına uygun olmayan dekolte kıyafetlerle figürler sergileyen geçen Amy’nin dans için verdiği çaba, olumlu bir şey gibi, destansı şekilde anlatılıyor. Şimdiden RTÜK’e şikayet edilen, yerli ve yabancı basında tepki çeken filmin, 9 Eylül’de platformda gösterime gireceği duyurulmuştu. Tepkiler sonrası özür dileyen Netflix, afişi değiştirip açıklamayı sadeleştirdi. İlginç olan kısımlardan biri de, 11 ile 14 yaş aralığındaki kızların macerasını anlatan bu yapımın, +18 yaşla sınırlı izleyici kitlesine uygun notuyla tanıtılması.

GELENEK KIYMET İFADE ETMİYOR


750’den fazla filmi izleyip “Filmlerle Din Sosyolojisi - Hollywood Sineması, Sekülerleşme ve Hipergerçek Yaşam” kitabına imza atan Mustafa Sarmış, Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde görev yapıyor. Filmlerde doğru ile yanlışın iç içe girerek seyirciyi karmaşık bir anlatıya yönlendirdiğine değinen Sarmış, “Seçkin ve parıltılı hayatlarla, maceralarla, romantizmle birbirinden büyüleyici hikâyelerle bir hayal âlemine giriyoruz. Yani ‘hipergerçek yaşam’ dediğimiz şeyle karşılaşıyoruz. Orada hangisinin sahte hangisinin gerçek olduğunu anlayamayız. Bu nedenle filmleri doğru bir şekilde inceleyebilirsek bizleri inşa eden şeyleri görme fırsatı da yakalayabiliriz. Filmlerde her türlü ahlaksız yaşantı öyle bir şekilde ambalajlanıyor ki, farklı hikâyelerle seyirci bir yandan çeşitli olaylar izlediğini zannederken diğer yandan birçok cinsel içerikle buluşuyor. Bu durum, ne kadar kaçınırsak kaçınalım bizi dönüştürmeye devam ediyor. Birey, bu hayatın merkezine yerleşiyor, her şey onun sınırsız istekleri üzerinden şekilleniyor. İnsanı var eden ve anlamlı kılan tabiat, gelenek, toplum artık hiçbir kıymet ifade etmiyor. Yeni bir dünya kuruluyor ve orada Tanrı’ya söz hakkı verilmiyor. Filmler böyle bir kurgu üzerinden şekilleniyor, fakat artık doğrudan bu konuları işlemek yerine birçok farklı sembol üzerinden seyirci yönlendirilmeye çalışılıyor. Envaiçeşit dinî olgu farklı hikâyelerle, iç içe geçmiş karmaşık anlatılarla ve özellikle sistem karşıtı bilim kurgu/fantastik senaryolar ve cezbedici görüntülerle seyirci yakalanmaya çalışılıyor”diyor.

SEYİRCİ ANALİZ EDİLMELİ


  • Gösterişin yüceltildiği bir çağda yaşadığımızın altına çizen Sarmış şunları söylüyor: “İçinde yaşadığımız dünyada insanlar kendilerini artık bedenleri üzerinden var ediyor ve bunun sonucunda cinselliğin öne çıkarıldığı bir yaşamla bütünleşiyorlar. Cinsellik, o hayatın olmazsa olmazıdır; çünkü filmleri çekici kılan, izlenmeyi sağlayan, seyirciyi tuzağa düşüren dolayısıyla para kazanmayı sağlayan şeydir o. Yaptığım incelemede karşılaştığım en önemli hususlardan biri buydu diyebilirim. Fragmanlara bakıldığında seyirciyi etkilemek için en çok cinsellikten faydalandığı görülüyor. İnsanlar artık ruha önem vermiyor. Bu ne demek? Netflix, insanın ruhuna hiç bir şey söylemiyor, onu eğitmiyor; onun yaptığı şey, insanı kendi başına bir varlık kılarak maddiyat üzerinden yani bedeni üzerinden inşa etmek. Tıpkı din ile dünyanın iç içe girdiği bir medeniyeti dikkate almayan modern dünyanın sadece maddi uygarlıkla yetinmesi gibi. Netflix böyle bir hayatın propagandasını yaparak bizleri ve o masum çocukları bu kirli dünyanın bir parçası hâline getiriyor. ‘Cuties’ isimli filmin afişi ve açıklamada yazılan sözler tam olarak bu seküler dünyanın sahte kurgusunu yansıtıyor. Müslüman bir ailenin çocuğu olan Amy’nin, kimliğini inşa etmek için kendisini doğru yola götürecek inancına, geleneğine, kültürüne karşı durması ve seküler bir yaşam tarzı üzerinden hayatını anlamlandırması gerekiyor.” Filmin yasaklanmasının çözüm getirmeyeceğine vurgu yapan Sarmış, “Bu filmde çocukların cinselliğe alet edilmesi, üzerinde durulması gereken ne kadar hayati öneme sahip bir konuysa; o diziyi izleyen bir seyircinin var olması da, o derece önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmalıdır. Bu nedenle Netflix’i ya da bu iğrenç filmi engellesek bile, ‘o seyirci’nin aramızda var olmaya devam etmesi içimizdeki büyük tehlikenin hiçbir zaman ortadan kalkmadığı anlamına gelecektir. Bundan dolayı o seyirciyi var eden seküler dünyanın nasıl bir yer olduğunu ve bireyleri neye dönüştürdüğünü çok iyi analiz etmemiz zorunludur” diyor.




BÜTÜN DÜNYADAN TEPKİ YAĞDI

Netflix’in “Minnoşlar” adlı filmine Türkiye’de olduğu kadar dünyadan da tepki yağdı. Sosyal medya başta olmak üzere birçok yazılı ve görsel basında çocukların cinsel istismarına karşı çıkıldı. Çevrimiçi içerik sağlayıcısı Alchemiya’nın düzenlediği “Ertuğrul ve Ötesi: Netflix Çağında Manevi Müslüman Medya” başlıklı panelde Müslüman toplum içinden tanınmış film yapımcıları, senaristleri ve yapımcıları bir araya geldi. Etkinliğe İngiltere, Amerika, Güney Afrika, Kolombiya ve Türkiye’den katılım sağlandı. İslam düşmanlığını körükleyen, İslam’ın yasakladığı eşcinsel yaşamı normal gösteren ve çocukları cinsel obje olarak gösteren Netflix’e karşı ortak tepki konurken yapılması gerekenler üzerine konuşuldu. Konuşmacılar, TRT yapımlarından Diriliş Ertuğrul’un küresel izleyici kitlesiyle, Müslüman kimliğine gösterdiği gururu yansıtmasına değindi.

Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Alchemiya Üst Yöneticisi Navid Akhtar, tüketim sorununa dikkat çekerek, “Bir eseri üretmek için kaç yıl harcadığınıza, ne kadar emek verdiğinize bakmıyorlar. Her şeyi tüketilmesi için platforma koyuyorlar. Bu aynıcılık problematik bir şey. Bu nedenle kendi bağımsız alanımızı inşa etmemiz çok önemli. Böyle bir alan oluşturmak en azından ‘Biz buradayız, sesimiz var ve dili, süreci, türleri anlayıp bir şeyler üretme kapasitemiz var’ demek için bile önemli” ifadelerini kullanıyor. Yönetmen Ovidio Salazar, platformun eğlendirmenin yanı sıra bazı mesajlara dikkat çekmeyi amaçlaması gerektiğini aktarıyor: “Karanlık yerine aydınlıkta geçen bir hayata imrendirmeli bu platform. Her şeyde bir güzellik olması gerektiğini vurgulamalıyız. Allah güzeldir, güzelliği sever.” Zarqa Nawaz ise Müslümanların sinema yaparken klişelerden kaçmasını öneriyor.

Kadınlar yine kullanılıyor


Batı’daki Müslüman imajını değiştirmek için film yapan Amina Chaudary, sosyal medyada devam eden “Minnoşlar” hakkındaki tartışmaları şu sözlerle değerlendiriyor: “Bu zamana kadar Hollywood’da birçok kadın cinsellik için kullanıldı. “Minnoşlar” da bize gösteriyor ki o eleştirdiğimiz zamanlar hiç de geçmişte kalmadı. Şimdi 11 yaşında kız çocuklar, cinsel obje olarak kullanılıyor. Bu önemli, çünkü küresel medya geleneksel aile kavramı değerlerini hiçe sayan bir yöne doğru ilerliyor. Müslüman bir kadın yönetmen olarak film yapmaya devam etmeliyim. Kendimiz için bu alanda olmamız gerek.”

Eşcinsellik normalleştiriliyor


  • Türkiye’de gördüğü büyük ilgi sonrası yerli yapımları da seyirciyle buluşturan Netflix’in, Aşk 101 dizisindeki eşcinsel karakterin, geçtiğimiz aylarda dizi kurgusundan çıkartıldığı iddia edilmişti. Bütün dünyanın konuştuğu ve takip ettiği La Casa de Papel, Dark, You, Dogs of Berlin, Gotham, Elite gibi diziler başta olmak üzere çeşitli film, belgesel ve stand up gösterilerinde de eşcinsel karakter kullanımı ve normalleştirici algı çalışmaları yapılıyor. Hristiyanlığı aşağılayan yapımların da yer aldığı platformda Hz. İsa’nın eşcinsel olarak gösterildiği bir film de var. Elite’de kardeşi tesettürlü Müslüman eşcinsel ağabeyin, Dogs of Berlin’de ise Türk eşcinsel polisin hikayeye hizmet etmeyen müstehcen sahneleri yer alıyor.
#Minnoşlar
#Netflix
#Tepki