Dr. Mustafa Duman, Türkiye'nin en büyük Nasreddin Hoca kitapları koleksiyonunu elinde bulunduruyor. Biri el yazması, 30'dan fazlası taşbaskı olmak üzere her dilde toplam 2500 kadar Nasreddin Hoca kitabı var kütüphanesinde. 72 yıllık ömrünün 35 yıldan fazlasını Nasreddin Hoca'yı araştırmakla geçirdiğini, 50 yaşından sonra el yazması ve eski yazı basma Nasreddin Hoca kitaplarını okumak için eski yazıyı öğrendiğini söylüyor.
Bir toplulukta söze 'Nasreddin Hoca bir gün' diye söze başlarsanız herkes bir anda kulak kesilir. Türklerin dünyaca tanınmış halk filozofu ve fıkra kahramanı Nasreddin Hoca, 13. yüzyılda Anadolu'da yaşamış, tıpkı Yunus Emre, Mevlâna Celâleddini Rumî gibi toplumu şekillendirmiş. Halâ da yaşayan bir figür olarak şekillendirmeye devam ediyor. Dr. Mustafa Duman, Türkiye'nin en büyük Nasreddin Hoca kitapları koleksiyonunu elinde bulunduruyor. Biri el yazması, 30'dan fazlası taşbaskı olmak üzere her dilde toplam 2500 kadar Nasreddin Hoca kitabı var kütüphanesinde. 72 yıllık ömrünün 35 yıldan fazlasını Nasreddin Hoca'yı araştırmakla geçirdiğini, 50 yaşından sonra el yazması ve eski yazı basma Nasreddin Hoca kitaplarını okumak için eski yazıyı öğrendiğini söylüyor. Mustafa Duman ile bir araya gelip Nasreddin Hoca'yı, devrini, fıkralarını konuştuk.
Ben Trabzonluyum. Biz fıkrayı çok severiz. Kendimizle bile alay edecek kadar çok severiz. Bu insanların olgunluğunu gösterir. Zaman içinde Nasreddin Hoca fıkralarını okuyup dinledikçe içinde farklı şeyler olduğunu gördüm ve çalışmaya başladım. 72 yaşındayım. Ömrümün yarısı diyebilirim ki 35 seneden fazlası Nasreddin Hoca'yı araştırmakla geçti.
Bugüne kadar yayınlanmış bütün Nasreddin Hoca kitaplarını inceleyerek aşağı yukarı incelemeler için gerekli olan tüm fıkraların bir araya geldiği bir kaynak kitap yapmanın uygun olacağını düşünüyordum. Bu nedenle Nasreddin Hoca ve 1616 Fıkrası adlı bu kitabı hazırladım, içinde adından da anlaşıldığı gibi, 1616 fıkra var. Bu fıkraların 490'ı yazmalardan alındı. Ortadoğu, Orta Asya, Azerbaycan ve daha birçok yerden, toplam 40 dilden fıkraları derledim.
Yıllar içerisinde müzayedelerden, sahaflardan taşbaskısı Nasreddin Hoca kitapları satın alarak bu koleksiyonu oluşturdum. Bir hayli de para harcadım. Bibliotheque Nationale de France'da, Avrupa ve Amerika'nın çeşitli üniversite kütüphanelerinde Nasreddin Hoca el yazmaları ve taş baskıları var. Bibliotheque Nationale de France'da 12 tane Nasredin Hoca yazması var, bizim Milli Kütüphane'mizde bir tane yok. Zamanında alıp götürmüşler. Sahip çıkamamışız. Bizde birkaç resmi kütüphanede ve özel ellerde az sayıda Nasreddin Hoca yazması vardır. Bugüne kadar tesbit ettiğim 70'den fazla Nasreddin Hoca yazmasının çoğu Türkiye dışındadır. Yabancı ülkelerde olanların bazılarının mikrofilmleri Süleymaniye Kütüphanesi gibi kütüphanelerde bulunmaktadır. Kültürümüze, eski kitaplarımıza, diğer eski eserlerimize sahip çıkmalıyız.
Ben elli yaşından sonra bunları okuyayım diye eski yazı öğrendim. Kiril alfabesini biliyorum. Almanya'da ihtisas yaptım, Almancam var. Biraz Franszca da biliyorum. Bunları okumak için çok dilli olmak gerekiyor. Ben aslında hekimim. İç hastalıkları uzmanıyım. Uzun yıllar, yorucu çalışmalar sonucunda Nasreddin Hoca konulu beş kaynak kitap yazdım ve yayınladım.
Bu dünyada, insanlığın yararına ardında bir şeyler bırakacaksın. Ölsen de adın eserlerinle yaşar. Mimar Sinan gibi, Evliya Çelebi gibi...
Nasreddin Hoca, hem Anadolu hem de bütün Türk dünyasının bir fıkra kahramanıdır. Tarihsel bir kişilik olarak 13. yüzyılda, Anadolu'da yaşamış biri ama ona o kadar çok fıkra bağlandı ki insan "Yahu bir faninin yaşamında 1600'den fazla fıkraya konu olacak olay geçebilir mi?" diye düşünüyor. Elbette geçemez. Nasıl oldu? Anadolu'daki ve Anadolu dışındaki Türk halklarının esprileri, latifeleri, fıkraları, nükteleri bir araya getirildi ve büyük bir kişilik olduğu için de ona bağlandı. Nasreddin Hoca başkalarından da fıkralar aldı ve günümüze kadar bu zengin fıkra külliyatı oluştu.
Evet. Bu fıkralara bakınca Türklerin zekâsını, espri gücünü ve hazır cevaplılığını görürüz. Nasreddin Hoca bir semboldür. Başka uluslarda da var böyle semboller. Mesela Arapların 7. ve 8. yüzyılda yaşamış Cuha'sı vardır. Onun fıkraları Akdeniz çevresinde yayılmıştır. Nasreddin Hoca fıkraları ise daha çok Karadenizin tüm çevresinde bilinir.
Bazı ülkelerde esas fıkra kahramanıdır. Başta Türkiye, Azerbaycan, İran ve Orta Asya Türkleri... Uygurlar'da da "Efendi" adıyla esas kahramandır. Onlar için de millidir. Çin'de, Japonya'da Avrupa ülkelerinde hatta Amerika'da ise beğenilmiş bir fıkra tipi olarak okunur ve anlatılır.
Yabancılara çok ilginç ve eşsiz geliyor. Bir olay nasıl böyle değerlendirilebilir, nasıl bu kadar kısa ve vurucu anlatılabilir diye şaşırıyorlar. Diğer ülkelerin de fıkra kahramanları var. Onları da inceleme şansım oldu. Ancak Nasreddin Hoca, hepsinin üstünü bir güneş gibi örtüyor.
Esasında tarihsel kişilik olarak hakkında çok şey bilmiyoruz. Belgeler sınırlı. Ne söylersek kendimize göre doğru. Ben onu kendi açımdan görüyorum. Öyle değerlendiriyorum. Siz başka bir açıdan bakabilirsiniz. Bizde birkaç Timur fıkrası vardır. Özbekistan'da ise bizdekinin neredeyse beş misli Timur fıkrası vardır. Onlar Timur'dan çok çektiler. Zalim bir hükümdardı. Karşısına da Nasreddin Hoca'yı çıkardılar. Timur'la Nasreddin Hoca esasında hiç karşılaşmadılar ama Nasreddin Hoca'ya Timur'u onun fıkralarıyla sanki dövdürdüler. Hoca, müstebit yöneticileri eleştiriyordu. O, döneminde halka zulmedenleri yermiş, fıkralarında küçük düşürmüştür. Bunlar, derebeyleri, kadılar, subaşıları olabilir. Bu bir ma'şeri şuurdur. Yani toplumun ortak bilincidir. O, zaten fıkralarında verdiği derslerle toplumun sözcüsü gibi davranmıştır.
Dr. Mustafa Duman, biri el yazması, 30'dan fazlası taşbaskı olmak üzere 2500 kadar Nasreddin Hoca kitabıyla Türkiye'nin en büyük Nasreddin Hoca kitapları koleksiyonunu elinde bulunduruyor. Paris'te Bibliotheque Nationale'de 12 tane Nasredin Hoca yazması olduğunu söyleyen Duman, "Bizim Milli Kütüphane'mizde bir tane yok. Zamanında alıp götürmüşler, sahip çıkamamışız" diyor.
Bir tane anlatayım: Nasreddin Hoca gençliğinde geceleri de dışarı çıkıyor, ne olur, ne olmaz diye cübbesinin altına bir tane saldırma (büyük bıçak) saklıyor. Subaşı yolda konrol ederken, bakıyor Hoca’da kocaman bir saldırma. “Hoca bu nedir?” diye soruyor. Hoca da: “Sorma, biliyorsun ben hocayım ya, el yazması kitaplardaki yanlışları bunun ucuyla kazıyorum”, diye cevap verir. Subaşı, tekrar: “Hocam bu saldırma kitaplardaki yanlışları kazımak için biraz büyük değil mi?” diye sorunca da Hoca: “O kitaplarda öyle yanlışlar var ki kazımaya bu saldırma bile küçük geliyor”, cevabını verir. Bu cevabıyla Hoca, kitap yazanların biraz dikkatli olmaları gerektiğini hatırlatmak yolunda taşı gediğine koyar. Nasreddin Hoca fıkralarını çok severim. Onlar derslerle doludur. Her seferinde ilk kez okuyormuş gibi hoşlanır, dersimi alır, gereğinde gülerim. Onun kara mizah içeren, insanı ağlatan fıkraları da vardır.