Murat Ülker yazdı: Salzburg'ta tarih ve müzik doluyor insan

12:424/05/2024, Cumartesi
Yeni Şafak
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, farklı konu başlıkları altındaki deneyimlerini okurlarıyla paylaştığı kişisel internet sitesinde, "Salzburg'ta tarih ve müzik doluyor insan" konulu yazıyı ele aldı.

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel web sitesinde farklı konu başlıkları altındaki deneyimlerini okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor.

"Salzburg'ta tarih ve müzik doluyor insan" başlıklı bir yazı kaleme alan Ülker, şunları kaydetti:

TARİH VE MÜZİK ELELE: SALZBURG

Londra için yola çıkacakken bir anda içimden bir GOYA yapmak geldi. Seyahat programımı tekrar gözden geçirdim ve Avusturya’nın orta-kuzey kesiminde bir yerleşim bölgesi olan Salzburg için yollara düştüm. Aslında hep görmek istediğim, ancak bir türlü planlayamadığım bir şehir Salzburg. Türkiye’deki Sivas şehri gibi düşünebilirsiniz. Eskiden de Ankara’dan doğuya geçenler Sivas’tan geçerdi şimdi ise Erzurum’dan Van’a uçakla geçiliyor. İtiraf etmek gerekirse Sivaslı çok tanıdığım olmasına rağmen ben de Sivas’a hiç gitmedim. Ne dersiniz? Yakın bir zamanda Sivas için yollara koyulsak mı? Demem o ki Salzburg’a gitmedim, Salzburg’u görmedim dememek için bir gün de olsa uğramak istedim. İnanın buna da değdi…

Avrupa’nın tarih dolu sokaklarında kaybolmak, bazen sadece adını duyduğunuz bir şehri ziyaret etmek güzel bir anı oluşturmanın yolu olabiliyor… Bu seferki örneği benim için Salzburg oldu. Adını tuzun zenginliğinden alan bu şehir, geçmişin derin izlerini günümüze kadar taşırken aynı zamanda müziğin etkileyici tarihine de kapı aralıyor.

Bu tarih dolu sokaklarda kaybolmadan önce uçaktan iner inmez hem arkadaşlarımın davetlerine icabet etmek hem de outdoor araçların bulunduğu fuarı görmek için Messezentrum Salzburg’a (*) doğru yöneldim.

Bugünkü Messezentrum Salzburg, 1973 yılında Salzburg Şehri, Salzburg Eyaleti ve Ticaret Odası tarafından “Salzburger Ausstellungs Zentrum” adıyla kurulmuş. 1969da Salzburg’un halka açık ünlü bir festivali olan Dult için yeni, kalıcı bir yer gerekiyormuş. Bu nedenle belediye konseyinin Liefering ilçesinde seçtiği bir arazi o günden bugüne kadar çeşitli etkinlik ve fuarlara ev sahipliği yaptı.

Şansıma Salzburg’a geldiğim tarihte benim de hobi olarak ilgilendiğim bir fuarı ziyaret etme fırsatı buldum; modifiye tutkusu olan kişilerin özelleştirilmiş benzersiz outdoor araçlarının da sergilendiği fuarı. Heyecan verici araç detaylarından göz alıcı özel tasarımlara kadar birçok araç aynı yerde sergileniyordu. Bir yandan sağlık için yürüyüş yaparken bir yandan da ilham verici fikirlere ve ortak ilgi alanlarına sahip insanlarla sohbet etme fırsatı buldum.

Outdoor fuarını gezdikten sonra Salzburg’u keşfetmek için yola koyuldum. Salzburg’un tarih boyunca Avrupa’nın önemli bir kavşak noktası olması, şehrin stratejik konumunun ne kadar değerli olduğunun bir göstergesi. Alplerin eteklerinde, Avrupa’nın batısı ile doğusu arasında kritik bir geçiş noktası. Sahip olduğu stratejik konumu sayesinde, ticaret rotası ve kültürel alışverişin merkezi haline gelmiş.


Salzburg’un doğal yollarla oluşan kalesi, kayanın içine oyulmuş bir tünelle kaleden şehre girmenizi sağlıyor. Savaşlarda şehrin savunmasını güçlendirmiş ve saldırılara karşı gerçekten de kale gibi hizmet ederek şehrin güvenliğini sağlamış. Yani bu kale Salzburg’un sadece bir turistik cazibe merkezi olmanın ötesinde, geçmişin anılarını canlı tutan bir sembol (**).

Hazır geçmişe dalmışken bizim için tarihte oldukça önemli bir yeri olan Viyana Kuşatmasından da bahsedeyim. Osmanlı’nın bir süre boyunca Viyana topraklarını kuşatmış olması Avrupa’da ciddi bir endişe yaratmış. Ancak bu mazi kalbimizde bir yara gibi, neden mi? Buyurun Viyana Kuşatmasının detayları…

1683 tarihinde Viyana yakınlarındaki Kahlenberg Dağı’nda gerçekleşen kuşatma, Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana’yı ele geçirerek Avrupa’nın kalbine nüfuz etme amacını yansıtan bir muharebe. Osmanlı ordusu şehrin savunucularının direnişi ve büyük ölçüde yardıma gelen Avrupa koalisyon güçleriyle karşılaşınca, başarısızlıkla sonuçlandı. Viyana Kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması haliyle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki genişleme politikalarında bir dönüm noktası oldu.

Her ne kadar kayıplar vererek bölgeden ayrılmış olsak da Viyana’daki kuşatma süresi boyunca bölgeye derin hatıralar bırakmış ve Türklere ait birçok gelenek Salzburg’da yer edinmiş. Salzburg’da Viyana Kuşatması ile Türk kültürünün bölgeye olan etkisi oldukça ilginç bir konu. Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı ordusunun bölgeye yönelik ilerlemesi, Türk kültürünün Avrupa’nın bu bölgesine taşınmasına neden olmuş denebilir. Özellikle Osmanlı ordusunun kahve geleneğini bölgeye getirmesi, bu etkileşimin en belirgin örneklerinden biridir. Konu kahve olunca olumsuz bir etkileşim diyemiyorum açıkçası. Bildiğiniz üzere kahve Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir içeceği ve kültürel bir sembolü. Viyana Kuşatması sonrasında Osmanlı askerleri kahve çuvallarını geride bırakıyor ve böylece kahveyi Avrupa’ya tanıtmış oluyor. Sonra hızla diğer ülkelere yayılıyor. Türk kültürü benzer etkileşimlerle diğer alanları da etkiledi, Osmanlı mutfağından bazı yemeklerin Viyana mutfağına girmesi gibi. Hatta Viyana’ya giderseniz sokak boyunca Türkçe adlı birçok lokanta göreceksiniz.

Yazımın başında da bahsettiğim üzere Salzburg kültürel yapısıyla meşhur. Kültürel yapısına değinmişken mimari yapılarından da bahsedeceğim. Salzburg’un mimari yapısı, bir zamanlar bu topraklarda yaşayanların izlerini, tarihi takip etme fırsatı sunuyor. Salzburg için adeta tarihi ve kültürel zenginliği yansıtan bir mozaik diyebilirim. Salzburg sokaklarında ilerledikçe, barok ve gotik tarzda birçok mimari yapı görüyorsunuz. Mirabell Sarayı ve Bahçeleri gibi barok yapılar şehrin estetik güzelliğini vurgularken, gotik katedraller ve kiliseler de şehrin dini ve kültürel mirasını yansıtıyor.

Salzburg’u fırsatı olanlar için önermemin ana sebebi daha önce tuzu ile ünlenen bu şehir Wolfgang Amadeus Mozart gibi bir müzik dehasının doğmasıyla müzik şehri adıyla ünlenmiş.

Mozart’ın doğduğu ev aynen korunmuş, ünlü bestecinin yaşamına ve zamanına dair izler taşıyor ve bugün müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Müzeyi gezerken Mozart’ın yaşamındaki ilk müzik aletlerine, operaya olan tutkusundan çocukluk kemanına, Sihirli Flüt’ü (The Magic Flute) bestelediği klavikorddan orijinal belgeler ve resimlere kadar Mozart’ın hayatından birçok kareye şahit oldum. Bu kadar eski bir müze olmasına rağmen günümüzün teknolojisi yakalanmış ve üç boyutlu nesnelerle müzeyi şekillendirmişler. Kıyafetler mankenlerin üzerine asılmış, yerine göre interaktif ve dijital ekler yapılmış. Bir odada sol ayağımla basarak piyano çalarken öteki ayağımla da keman ve trompet çaldım. Geri adım atınca da enstrümanlar susuyor. Benim için oldukça keyif verici ve unutulmayacak bir deneyimdi. İki arkadaş dört ayağımızla adeta bir orkestraydık. Salzburg’a yolunuz düşerse kesinlikle Mozart’ın evine uğramadan geçmeyin derim (****).


Mozart’ın müziği, sadece notalardan ibaret değil. Salzburg’da özellikle Viyana Kuşatmasından sonra Osmanlı Döneminin etkileri Türk kültürünün Avrupa’ya yayılmasında önemli bir rol oynamış, hatta Mozart’ın eserlerine de yansımıştır. Mesela kültürümüzün esiniyle bestelenen Türk Marşı var, buna bir Türk hayranlığı denebilir aslında. Türk Marşı, Mozart’ın farklı kültürlerden ilham alarak yarattığı müzikal bir şaheser. Bu arada kulaktan kulağa yayılan bir bilgiye göre Mozart’ın Müslüman olduğuna dair söylemler de var. Bu konu üzerine çeşitli kaynaklara baktım, ancak net bir biçimde Müslüman olup olmadığı ile ilgili bir kaynak bulamadım. Zaten iman kalptedir ve Allah içindir. Varsa bildikleriniz yorumlara beklerim.


Müziğin müzik olduğunu anlamayan veya müziğe müzikten başka güçlü anlamlar yüklemek isteyen şahıslar Mozart’tan rahatsız olmuş. Halbuki bir dâhinin doğduğu o dönemde ülkesinin en büyük düşmanı olan Türklerden etkilenerek, eserlerinde ilham alarak hayranlık duyması ve bunun üzerine beste yapması takdire şayan derken aklıma Mozart ile ilgili bir anım geldi. Biz eskiden senede bir kere Mozart günleri yapardık. Yurtdışı da dahil olmak üzere müzik dehası çocukları getirir, ağırlar ve onlarla konser verirdik. CEO’muz Yener Sonuşen Bey bunları yaparak yurt içi ve yurt dışında büyük bir takdir kazanmıştı.


Tuzun ve müziğin şehri Salzburg tarih ve sanatın iç içe geçtiği bir şehir; ziyaret etmek hem geçmişi keşfetmek hem de günümüzü yakalamak için harika bir fırsat.

Kaynakça:
(*) Messzentrum Salzburg, Avusturya eyaletinin başkenti Salzburg’da, Liefering semtinde bir sergi merkezidir. Messezentrum Salzburg’a bağlı, merkezin bir parçası olan çok işlevli bir etkinlik salonu olan Salzburgarena
(**) https://en.wikipedia.org/wiki/Salzburg; https://scholarworks.bgsu.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1956&context=honorsprojects;
https://theculturetrip.com/europe/austria/articles/10-of-salzburgs-most-impressive-buildings
(***) https://www.historytoday.com/archive/1683-siege-vienna;
https://en.wikipedia.org/wiki/Battle_of_Vienna
(****) https://www.salzburg.info/en/salzburg/city-of-mozart
https://courier.unesco.org/en/articles/turkish-coffee-not-just-drink-culture

#Murat Ülker
#Salzburg
#Mozart