Mersin'de özel bir hastanede rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören 110 yaşındaki Muazzez İlmiye Çığ, yoğun bakıma alındı. Müdahalelere rağmen Çığ'ın hayatını kaybettiği bildirildi.
Muazzez İlmiye Çığ, bilindiği gibi "Sümerolog" değildi. Akademik ve unvanı ve doktorası bulunmuyor. Akademik anlamda da "Sümerolog" ya da "Hititolog" olmayan Muazzez İlmiye Çığ'ın uluslararası ciddi bir yayını da bulunmuyor. Öyle ki; Sümerler ile ilgili ilk çalışması, 74 yaşındayken History Begins At Sumer (Tarih Sümer'de Başlar) kitabını Türkçe'ye çevirmek oldu. Muazzez İlmiye Çığ'a "Fahri Doktora Unvanı"nın veriliş hikayesi ise oldukça ilginç...
28 Şubat'ın mimarlarından, dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, hiçbir akademik unvanı olmayan Muazzez İlmiye Çığ'a "Fahri Doktora Unvanı" verdi.
Muazzez İlmiye Çığ ile ilgili bir diğer skandal; CIA tarafından finanse edilen HZİ Nöropsikiyatri Vakfı'nın yönetim kurulu başkanı olmasıydı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası zindanlardaki siyasi mahkumlar, vakıf tarafından kobay olarak kullanıldı.
1984 yılında, ülkedeki bütün cezaevleri siyasi mahkumlarla dolu durumdaydı. Metris cezaevinde bazı siyasi mahkumlar, iradeleri dışında tıbbi muayeneye götürülüyordu. Götürüldükleri yer, HZİ Nöropsikiyatri Vakfı'nın Gayrettepe'deki merkeziydi. Burada, siyasi mahkumlar üzerinde ABD'de piyasaya çıkacak olan bazı ilaçların denemesi yapıldı. Siyasi mahkumlar kobay olarak kullanıldı.
Muazzez İlmiye Çığ, aynı zamanda azılı bir başörtüsü düşmanı olarak tanınıyordu. Çığ, "Vatandaşlık Tepkilerim" adlı kitabında başörtülüler hakkında skandal ifadeler kullanmıştı. Çığ, kitabında "fahişe rahibe-başörtülü kadın" benzetmeleri yaparak büyük tepki çekmişti.
Öte yandan İlmiye Çığ, 2010 yılında katıldığı bir televizyon programında Kur'an kurslarının kapatılmasına yönelik çağrıda bulunmuştu. Başörtülü kadınları hedef alan açıklamaları da bulunan Çığ, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nda konferans vermiş ve kendisi için "hemşire" tanımlaması kullanılmıştı.