Bir etrafınıza bakın; kronik hastalığı olan veya obeziteyle mücadele eden ne kadar çok insan var, değil mi? Ama aynı zamanda ileri yaşta olup da son derece dinç olanlarla da karşılaşıyoruz. Peki, bu nasıl mümkün olabiliyor? O dinç nesil, mevsimine uygun yiyecekleri tanıyan, hangi ürünü hangi mevsimde yemesi gerektiğini bilen nesildir. Raflarda zamanlı zamansız yer edinen meyve sebzelere aldanmaz, zamanın gelmesini, olgunlaşmasını bekler. Eskiler “sabırla koruk helva olur” derler hani… Sabreder, en doğalına yönelir. İşin sırrı mevsimsel beslenmede…
Geleneksel Türk mutfağı, yüzyıllar boyunca mevsimlerin getirdiği ürünlerle şekillenen ve zenginleşen, sağlıklı beslenme prensiplerine uygun dünyanın en köklü ve en kıymetli mutfağıdır. Atalarımız tarih boyunca mevsimine uygun taze ve doğal ürünleri ne şekilde ne zaman ve nasıl kullanması gerektiğini her zaman çok iyi bilmiştir. İnsan beslenmesinde temel olan besinlerin çoğu Türklerin ana yurdu Orta Asya ve göç ettikleri Anadolu’da yetiştirilerek dünyaya yayılmıştır. Göç ettikleri yörelerde bulunan hayvan ve bitkilerden yararlanan Türkler, yöre şartlarına uygun olanları mevsimine göre yetiştirip en iyi şekilde saklamayı bilmiş, ihtiyaç duyduklarında kullanmışlardır.
Anadolu coğrafyasının yapısı ve farklı iklim koşulları Türk mutfağında taze ve doğal malzemelerin kullanımını destekler. Bu mutfakta her mevsimin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Sebzeler, meyveler, et, süt ürünleri ve baklagiller gibi doğal ürünler hangi mevsimde yetişiyorsa o mevsimde kullanılır. İlkbaharın tazeliğini, yazın enerjisini, sonbaharın doyuruculuğunu ve kışın sıcaklığını sofralarımıza taşıyan Türk mutfağı, bizlere hem besleyici hem de şifalı bir beslenme düzeni sunar. Bu açıdan, sınırlı sayıda besin veya besin grubunun hâkim olduğu mutfaklardan çok daha üstündür. Mutfağımızla ne kadar gurur duysak az…
Mevsiminde ürün, vitamini, minerali, lezzeti en iyi hale gelmiş üründür. Günümüzde bunun farkına varan birçok ünlü şef “sürdürebilir mutfak” felsefesiyle yemeklerini kendi bahçesinde ürettiği ürünlerle hazırlıyor. Büyük arazilere sahip olmadan evinin arka bahçesini veya balkonunu bostana çevirmek son zamanlarda birçok ünlünün en gözde hobisi. Siz de kendi meyve sebzenizi kendiniz yetiştirebilirsiniz. Bahçenizde, balkonunuzda veya hiç olmazsa mutfak camınızın önünde taze soğan, maydanoz, nane, taze sarımsak, fesleğen, roka, biberiye, marul, biber, çilek, domates, salatalık, bezelye gibi çoğunlukla küçük topraklarda büyüyen, yetiştirmesi kolay bitkileri yetiştirebilirsiniz. Böylelikle hem ev ekonomisine katkıda bulunur hem de şifalı ve lezzetli yemekler yapabilirsiniz.
Neden mevsimsel beslenmeliyiz?
Mevsimsel beslenme, yiyeceklerin en taze, lezzetli ve besleyici haliyle tüketilmesini sağlar. Yazın yediğimiz domatesler, kışın serada yetiştirilen domateslerden daha fazla vitamin ve mineral içerir. Bu, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri en doğal yoldan almasını sağlar. Yiyecekleri mevsiminde tüketerek sindirim sistemimizi düzenleyebilir, metabolizmamızı hızlandırabilir, bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz. Aynı zamanda yerel tarımı destekleyerek ülke ekonomisine de katkıda bulunabiliriz.
Mevsim dışında yetiştirilen ürünler ise genellikle kimyasal gübreler, pestisitler ve hormonlarla desteklenir. Bu kimyasallar, toprağı ve su kaynaklarını kirletir. Zamanla bitkilere ve hayvanlara geçen bu kimyasallar, sofralarımıza kadar ulaşır ve vücutta toksik etkilere yol açar. Diyabet, kalp hastalıkları, obezite ve diğer kronik rahatsızlıklar, modern beslenme alışkanlıklarımızla doğrudan ilişkilidir.Sanayileşmiş gıdaların, işlenmiş ürünlerin ve mevsim dışı yetiştirilen sebze meyvelerin kronik hastalıkların artışında rol oynadığı bilinmektedir.
Unutmayalım, her şey mevsiminde lezzetli ve şifalıdır. Geleneksel Türk mutfağı, bizlere mevsimsel beslenmenin en güzel örneklerini sunar. Bu bakımdan biz Türklerin sağlıklı beslenmesi için öğrenmesi gereken yeni bir şey yoktur aslında. Türk mutfağının inceliklerini öğrenip uygulamamız yeterli olacaktır.
ZEYTINYAĞLI ZERDEÇALLI TAZE FASULYE
MALZEMELER: (3 kişilik)
l1/2 çay bardağı zeytinyağı
l1 adet orta boy kuru soğan
l400 gr taze fasulye
l1 adet domates
l1 adet kırmızı kapya biber
l1 tatlı kaşığı tuz
l1/2 çay kaşığı karabiber
l1/2 çay kaşığı zerdeçal
l1 su bardağı sıcak su
YAPILIŞI: Zeytinyağını ısıtılmış tencereye alalım. Soğanı küp küp doğrayıp tencereye koyalım ve pembeleşinceye kadar kavuralım. Fasulyeleri çapraz, ince uzun şekilde doğrayalım. Kavrulan soğanın içine ilave edip 5 dakika kavuralım. Tuz, karabiber ve zerdeçalı ekleyelim. Kırmızı biberi ve kabuğu soyulmuş domatesi doğrayıp tencereye ilave edelim. Suyunu ekleyip üzerine yağlı kâğıt serelim. Kapağını kapatıp kısık ateşte ortalama 20 dk pişirelim. Pişen taze fasulyeleri oda sıcaklığında dinlenmeye aldıktan buzdolabında bekletip soğuk olarak servis edelim. Afiyet şifa olsun.