Ben işin manasına ermek, hakikatine ermek istiyorum. Şeklin, hareketin, suretin, rakamların arkasına geçmek istiyorum diyen kişinin karşısına muhakkak bir gün Mevlana çıkar. O noktada olmayan birine de bence Mevlana vermemek lazım. Hem Mevlana’ya hem o kişiye yazık olur. Daha yeni doğmuş bir bebeğin ağzına baklava sokmak gibi bir şey. Büyüme emareleri var bizim çocuklarda. Çocuklar derken kimisi 20 kimisi 50-60 yaşlarında, bu toprakların çocuklarını kasdediyorum. İrfandan hikmetten koparılmış çocuklar. Dışarıda, taşrada çok dolaştılar.
“Ben taşrada arar idim ol can içinde can imiş”
der Niyazi Mısri. Bu gençlik artık senin dışsal, soğuk dini bilgilerinle doymuyor. Kendi özünü onlara tanıtacak şeyler istiyor. Yani Tasavvuftan ayrıştırılarak anlatılan kupkuru din gençlere hitap etmiyor artık. Tasavvuf, bence en merkezi İslami ilmidir. Modern zamanlarda anlaşılması zor hale gelmiştir. Kadim zamanlarda bugünkü kadar anlaşılma problemi yaşamamıştır.
İnsanlık, geleneksel değerlerden uzaklaştıkça manevi konular anlaşılmaz hale geldi. Anlaşılabilmesi için bazen maddeciliğin sonuna kadar gidip, onun açmazlarını görmek gerekir.
Batı’da bu başlamıştır. Batı, şu an Aydınlanmayı, Fransız Devrimini, endüstri devrimini sorgulamaktadır. Artık, pozitivist devrimlerin bugünkü doğa tahribatının, siyasi yozlaşmanın, vahşi kapitalizmin müsebbibi olarak görenler çoğalmaktadır. Karşılığında daha bütüncül ve kutsalı öne alan bakış açıları güçlenmeye başlamıştır. Bugün Batı’da bu manada yüksek kalitede çalışmalar yapılmaktadır. Memleketimiz de bu gidişattan uzak kalamayacaktır. Mana esas madde onun uzantısıdır. Manaya hakim olan maddeye de hakim olur, el-Ma’na hüvellah demişler.