Anadolu Üniversitesi Uluslararası Tiyatro Festivali’nin ilki devam ediyor. Festival kapsamında dünyaca ünlü tiyatro grupları ve eğitmenler Eskişehir’e geldi. İngiltere’den Gregorz Bral, ABD’den Kameron Steele, Yunanistan’dan Savvas Stroumpos, Çekya’dan Pierre Nadaud, İtalya’dan Cecile Richards, Hollanda’dan Zwaantje de Vries gibi alanında uzman eğitimciler öğrencilerle buluştu. Almanya Berlin’den de Familie Flöz tiyatro topluluğu da “Teatro Delusio” adlı oyunlarını sahneledi. Sadece maskelerle, hiç söz kullanmadan eşşiz bir performans sergileyen sanatçılar, dünyanın her yerini geziyorlar. Topluluğun Türkiye’ye ilk gelişleri değil. Geçtiğimiz yıl da Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’ne katıldılar ve İstanbul’da da oyunlarını sahnelediler.
Familie Flöz’ün oyunu tiyatroda yaşayan bir aileyi anlatıyor. Gösterişli oyuncuların boy gösterdiği büyülü sahnenin ardında üç kişilik bir aile düşünün. Genç ve güçlü Bob karakterinin enerjisinin aksine yorgun ve hasta olan Bernd, diğer tarafta her zaman şikayet eden İvan. Tiyatro sahnesinin cılız dekorları içinde parlayan yıldızların aksine bu üçlü, farklı bir evrende kendi mutlulukları için savaşırlar. Oyunda, büyülü bir şekilde rol yapmanın pırıltılı dünyası ve gerçek dünyanın birleşimi sahneye yansıyor. Üstelik tüm bu karakterlere tek kelime etmeden hayat vermeyi başarıyorlar.
Üzüntü ve aynı zamanda neşeyle dolu bir karakter komedisi olan ‘Teatro Delusio’ oyunun yönetmenliğini Michael Vogel yapıyor. Oyunda Andres Angulo, Dana Schmidt, Björn Leese, Johannes Stubenvoll, Daniel Matheus, Michael Vogel, Thomas van Ouwerkerk, Sebastian Kautz ve Hajo Schuler rol alıyor.
Eskişehir’de bir araya geldiğimiz topluluk üyelerinden Thomas van Ouwerkerk, söz kullanmadan oynamanın risklerini sorduğumuzda şöyle cevap verdi: “ Mimikler ve sözlerle akıla hitap ediyorsunuz. Ancak bizim işimiz duygulara hitap etmek. Oyunumuzda seyircinin zihnen bir anlamlandırma yapmasını hedeflemiyoruz. Biz onların duyguları hissetmelerini sağlamak istiyoruz. Maske aslında çok güçlü bir unsur. Birisi maskeyi taktığında birdenbire onu bir beden bütün olarak görmeye başlarsınız. Ona vücut olarak da dikkat eder ve onu gerçek anlamda görürsünüz. Çünkü maske takılmadığında direk yüze konsantre oluyorsunuz. Ancak maske olunca tümüyle konsantre olabilirsiniz. Böylece vücudunuzla çok şey söylersiniz.” Maskelerin hayal gücünü serbest bıraktığının altını çizen genç oyuncu, “ İzleyici, oyuncunun yüz ifadelerine bakmadan kendi görüntülerini oluşturabilir. Oyuncu da bu deneyimi daha zengin hale getirebilir. Maske sabittir ama herşeyi anlatabilirsiniz. Bir oyuncu olarak maskeyle izleyiciyi güldürüp, ağlatabilirim ” dedi.
Dünyanın pek çok ülkesinde oyunlarını sahneleyen topluluğun seyircilerden aldığı tepkiler genel itibariyle olumlu imiş. Oyuncu Johannes Stubenvoll bize bu konuda şunları söyledi: “Reaksiyonlar olduğumuz ülkeye göre fark gösterebiliyor. Mesela oyunun içerisinde bazı yerlerde komediye kayıyoruz ve dünyanın her yerinde komediyi anlayıp gülerler. Ancak bu tepkiler ülkeden ülkeye değişiklik gösterebiliyor. İngiltere’de kara komediden, Fransa’da daha poetik alanlardan, İtalya’da ise komediden hoşlanıyorlar. Türkiye’de ise izleyici oyun izlerken sessiz ve tepkilerini çok göstermiyor. Ancak oyun bittiğinde alkışlar müthişti. Oyundan sonra gelip konuşuyorlar ve fotoğraf çekmek istiyorlar. Çoğu ülkede oyun süresince tepkiler yüksek ama oyun bitince ortada hiç kimse olmuyor.”
Oyuncu Thomas van Ouwerkerk, dijital dünyada tiyatronun daha da önem kazandığına dikkat çekti ve ekledi: “ Tiyatroda çok özel ve sihirli bir şey üretebilirisiniz. Seyircilerin her şeyi anlıyor olduğunu görüyorsunuz ve bu hissi internette bulamazsınız. Bundan dolayı aslında diijtal dünyadan çok korkmuyorum. Günün sonunda hepimiz birbirimize hikâyeler anlatmak istiyoruz. Farkında olmadan bir salon dolusu insan çok uçuk anlar yaşıyorlar. Hiç fark etmeden aynı anda nefeslerini tutuyorlar. Tiyatroyu özel yapan da bu, seyirci bir bütün olarak yaşıyor her anı. Özetle, insanı olarak kökü derinlere dayanan bir ritüel olduğu için kaybolacağını, insanların tiyatroya gelmekten vazgeçeciğini hiç sanmıyorum.”
Familie Flöz grubunun hikayesi de ilginç. 1994 yılında Hajo Schüler ve Markus Michalkowski tarafından kurulmadan önce maskelerle oyunlar sahneleyen bir avuç kişiden oluşuyormuş. Maske ve doğaçlama ile sahnelenen oyunlara talep artıkça grup kurulmuş. Almanya’da madencilik yapılan Ruhr Bölgesi’ndeki doğduğu için adını madenlerdeki damar anlamına gelen “Flöz” kelimesinden alıyor.
Familie Flöz , 94 yılında Folkwang Sanat Üniversitesi’ndeki ilk oyunlarının ardından , Köln Komedi Festivali ve Kulturbörse Freiburg’da sahne almış. 98 yılında “Restaurante Immortale” ile söz kullanmaktan tamamen vazgeçmişler. Tüm eserlerinde dil kullanmadan görsellere ve müziğe dayanıyorlar. Familie Flöz prodüksiyonları 2001’de hem Edinburgh Festivali’nde hem de Londra Uluslararası Mime Festivali’nde sahnelenmiş. Topluluk sadece Almanya’da değil, tüm dünyada özgün tarzıyla adından söz ettirmeyi sürdürüyor.