Türkiye Tasarım Vakfı’nın Kütüphane Buluşmaları etkinliğinde mağara resimlerinden başlayıp dijital imajlara kadar uzanan bir serüven gerçekleştirildi. Sanat tarihinde hızlı bir yolculuğa çıkaran “Sanat Felsefesinin Hikâyesi” adlı eseriyle Emre Şan, 26 Ekim tarihinde resim, heykel gibi hemen akla gelen türlerin alışıldık tasvirinin ötesine uzanan çalışmasıyla okurla buluştu. Ketebe etiketiyle raflardaki yerini alan eser, ilkellerin dürtülerini yorumlayabilmekten kapitalizmin kültür endüstrisini analiz edebilmeye imkân tanıyan geniş bir izlek sunuyor.
Ketebe Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Sanat Felsefesinin Hikâyesi, Emre Şan’ın doktora döneminden beri ortaya koyduğu akademik çalışmalarının son ürünü olarak okurla buluştu. 15 yıldan uzun bir süre boyunca, çağdaş felsefe, kıta felsefesi, Fransız felsefesi ve fenomenoloji gibi alanlarda çalışmalarını sürdüren yazar, 26 Ekim tarihinde Türkiye Tasarım Vakfı’nın Kütüphane Buluşmaları’nda okurla bir araya geldi.
İmajlarla düşünmenin yolları
Arkeolojik-antropolojik kalıntılarla başlayan eser, son teknoloji ürünü yapıtlara uzanan bir yelpaze işlevi sunuyor. Sanatçının hayaline, amacına ve eseri ortaya koyduğu süreçteki tecrübesine odaklanıyor ama bu odaklanma elbette felsefi bir eleştiriyi de birlikte getiriyor.
Çalışmanın seyri tarihsel bir kronoloji takip etse de asıl meselesinin bu süreç içindeki dönüşümleri yahut paradigma değişimlerini sorgulamak olduğunu söyleyen Emre Şan: “Zihinsel ya da maddi, statik ya da hareketli, özel arşivlerimizde ya da kamusal alandaki geniş ekranlarda bulunan tüm imajlar belli bir mesajı aktarmak ve duyguları harekete geçirmek konusunda eşsiz bir güce sahipler. Fakat asıl önemli olan imajların gücü değil, imajların bizde yarattıkları duygu ve düşünce durumu ile bizim ne yaptığımızdır. Kitapta sanatın imajlarından yola çıkarak imajlarla düşünmenin yollarını arıyorum” açıklamasında bulundu.
Felsefi bir bakışa duyulan ihtiyaç
Sanat Felsefesi denildiğinde çoğunlukla kastedilen ve anlatılan Batı Sanatı olsa da, Sanat Felsefesinin Hikâyesi adlı eseri kaleme alan Emre Şan, metnin içinde Türk sanatçılar ve yazarlara da bolca atıf yapıyor. Kısa bir rehber niteliği taşıyan bu çalışma, Batılı entelektüellerden beslendiği kadar Türk entelektüellere de yer veriyor, Batı sanatı kadar Türk sanatına da özgün bir bakış biçimi sunuyor.
Tüm çalışmaların yanında felsefeye duyulan ihtiyaca atıf yapan Emre Şan: “Bugün imajlarla ilişkimiz ile dünyada varoluş tarzımız arasındaki bağlantı nedir? İmajların dünyayı algılayışımız, onu ifade edişimiz, kişisel ve kolektif kimliklerimiz üzerindeki etkisi nasıl anlaşılır? Bu sorulara yanıt vermek için, sanat kuramlarının, görsel kültür araştırmalarının, sinemanın ve edebiyatın imaj üzerine çalışmalarının yanında felsefi bir bakışa da ihtiyaç var” dedi.