1679 bitki türünün yaşadığı Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde endemik bitkiler araştırılıyor, keşfediliyor ve koruma altına alınıyor. Yitik Lale de bu türlerden birisi. Amasya’da en son 1800’lü yıllarda görülen lale bu bahçede yeniden yetiştiriliyor.
Ataşehir’de otobanın ve yüksek binaların ortasında kalmış bir bahçe düşünün. Ancak öyle oraya sıkışmış gibi değil. Tam tersine bütünüyle orayı kapsıyor gibi. İçinde binlerce tür bitki ve canlı yaşıyor. Ali Nihat Gökyiğit tarafından kurulan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nden bahsediyoruz. Şehrin nefes alma mekanları hızla azalıyor derken çölde bir vaha gibi karşımıza çıkıyor burası. Açılışı 2002 yılına uzanan botanik bahçesini Ali Nihat Gökyiğit ve bahçenin müdürü Prof. Dr. Adil Güner’le birlikte dolaştık. Hem içerideki kurtarılan, korunan bitki türlerini örneğin Yitik Lale’yi hem de Cumhurbaşkanlığı Himayelerinde hazırladıkları 30 ciltlik Resimli Türkiye Florası Projesi’ni konuştuk.
Bahçenin öncelikli amaçları arasında tehdit altında olan bitkileri korumak yer alıyor. Tehdit altında olan bitki türlerinin korunmasıyla ilgili “Tehdit değerlendirmesinin yeniden yapılması gerekiyor. Bilim insanları olarak bizler tehdit alında diyerek uluslararası kuvvetleri yardıma çağırıyoruz. Böyle daha çok korunacağını düşünüyoruz ama ben buna katılmıyorum. Bir türü korumak istiyorsak halkı bilinçlendirmemiz lazım. Öncelikle halkın bilgilenmesi ve halkın korumayı uygun görmesi lazım” yorumunu yapan Adil Güner, “Türkçe bitki adları kullanmak çok işe yarıyor. Zingit dediğimiz pyrus serikensis için Serik Belediye başkanına gittik. Bunu korumanın namus meselesi olduğunu söyledi. Ümraniye çiğdemine Ümraniye Belediyesi sahip çıkıyor” diyor.
Yüzyıllar önce ülkemizin topraklarından koparılarak yurt dışında yetiştirilmeye başlanan Yitik Lale’nin hikayesini ise şöyle anlatıyor Güner, “Yitik lale 1850’lerde Amasya tarafından toplanmış, İnsanların eliyle yurt dışına gönderilmiş, oralarda yetiştirilmiş. Bütün lale türlerinin en geç çiçek açanı. 15 gün sonra çiçek açıyor. Turfanda sebze gibi çok daha değerli. Yıllarca aranmasına rağmen Amasya civarında bulamadılar. Ama Avrupa bahçelerinde bolca yetişiyor. Yalova’da yetişmiş İngiltere’nin en ünlü bahçesi Great Dixter’in müdürü Fergus (Barbaros) Garret ile işbirliği içindeyiz. Bize tohum ve soğan gönderdiler. Geçtiğimiz yıl ilk kez çiçek açtılar. İnşallah çoğaltıldığı zaman yitik lale gurbetten sılasına dönecek.”
Henüz tanımayanlar için kısaca Ali Nihat Gökyiğit’ten bahsetmek gerekirse kendisi ÇEDBİK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) ve TEMA’nın (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurucularından. Kırsal kalkınma projelerinin öncüsü. Ağaç tarımını hayata geçirerek hızlı yetişen ağaçlarla endüstriyel orman plantasyonunu başlatan kişi. 25 yıl önce doğadaki tahribatı ve iklim değişikliğinin getirdiği afetleri ilk ağızdan söyleyen zat. 1995 yılında vefat eden eşine bir hatıra parkı yapmak isteyen Gökyiğit, 2003 yılında bu hatıra parkını botanik bahçesine dönüştürmüş.
Doğanın tahribatına en büyük çarenin yine doğanın kendisinde olduğunu kaydeden Gökyiğit, bu konuda bize üç örnek veriyor: “Tuz Gölü etrafında kırktan fazla endemik bitki var. Bu bitkiler susuzluğua ve tuzlu topraklara uyumlu ve dayanıklı bitkiler. Onlar ve onların melezleri önümüzdeki yıllarda gıda güvenliğindeki telaşa ve susuzluğa çare olarak kullanılacak. Eber ve Akşehir gölü civarında endemik bitkiler de aynı şekilde. 18 bin üyesi olan baklagiller familyasında yalnızca burada bir çiçekten üç dört meyve veren bir tür var. Bu tür aynı familyadan bir türe aşık olur evlenirse ortaya nasıl bir bitki çıkar diye araştırıyoruz. Dördüncü yılındayız. Ürettiğimiz bu yeni türün ne olduğuınu anlamaya çalışıyoruz.”
Gökyiğit bu işe neden gönül verdiğini bir örnekle yanıtlıyor: “Seydişehir’de yok olmak üzere olan ender bir Tülüşah var. Bunu bahçede yetiştiriyoruz. Ancak bahçe onlar için gurbet. Biz de onları diğer türlerden ayırmamak için biraz büyüttükten sonra tekrar Seydişehir’e götürdük. Etrafını da tel çitle çevirdik. Bitişik köy de hemen bir tel çit çevirdi. Onlara da bu tülüşahtan verdik. Ezelden beri dargın olan iki köy bu tülüşah sayesinde barıştılar. Doğada nereye elinizi atsanız hayır var.”
Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde endemik bitkiler araştırılıp kurtarılıyor, yeni türler keşfediliyor, hazlihazırdaki bitkiler korunuyor ve dergi web sitesi, kitap gibi yayınlarla herkese duyuruluyor. Çok kıymetli çalışmalardan biri de Resimli Türkiye Florası kitabı. Tamamlandığında 30 cilt ve 17 bin sayfa olacak dev eserin henüz ikinci cildi yayımlandı. Projenin detaylarını Adil Güner şöyle anlattı: “Türkiye’nin florası bugüne kadar iki kere yazıldı. Biri 19. yüzyılda İsviçreli botanikçi Pierre Edmond Boissier tarafından Flora Orientalis kitabı. Diğeri de 20. yüzyılda İngiliz profesör Peter Davis’in Flora of Turkey and the East Aegean Islands kitabı. Türkiye florasıyla ilgili halkın ulaşabileceği Türkçe kaynak neredeyse yok.”
Bu iki flora kitabınının da bitki hayatı konusunda çok önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Güner, “Türkiye’deki bitki türü sayısı bugün itibarıyla 10 bin 441. Bizim flora çalışmamızdan sonra bu rakamın 11 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Projemiz 2009’da Cumhurbaşkanlığı Himayelerine alındı. Türkçe bitki adları da çok önemliydi. Bu yüzden bir ekip oluşturduk ve halk arasındaki bilinen bitki isimlerini derledik. Bitki kütüğümüz 90 bine ulaşmış durumda. Türkçe bitki adlarının da görevi büyük bir kütük meydana geitirmek. Halk arasındaki isimlerin güvenilirliği azdır. Çünkü her bölge farklı isim verebiliyor. Her türün Türkçe bilimsel adını oluşturuyoruz sonuçta da Türkçe büyük bir sözlük hazırlayacağız” diyor. 2014 yılında yayınlanan Resimli Türkiye Florası’nın ilk cildinde coğrafya, yer şekilleri, jeoloji, paleocoğrafya, toprak, iklime ait özet bilgilerin yer alıyor. İkinci cilt ile Türkiye florasında yer alan Damarlı Bitki öbekleri bulunuyor.