Kurban Bayramı’nı idrak ettiğimiz bu günlerde kurban etinin sözde zararları hakkında konuşanlar her yıl olduğu gibi bu yıl da sahnede. Bazı beslenme uzmanları “Kurban eti yemeyin, şu kadar süre dinlendirin, yoksa şu olur, aman zehirlenirsiniz, aşırı zararlı” gibi yerli yersiz söylemlerle insanlara korku salıyor, adeta felaket tellallığı yapıyorlar. Her yerde boy boy röportajlar, haberler, tweetler... Kimilerimiz isteyerek ya da istemeyerek bu açıklamaları dinliyor, ön veriyor veya uyguluyor. Kulak vermeyin efendim bu söylentilere! Bayramın manevi hazzını yaşamamıza engel oluyorlar. Bizim kültürümüzde, kurban kesilir kesilmez kahvaltıda kavurma yapılması için etler eve yetiştirilir. O gün ilk yenilen kurbanın etidir, ciğeridir, yüreğidir, böbreğidir... Büyüklerimizden böyle gördük; kahvaltı, kurban eti ile yapılır. Ancak o vakit biz bayramın bayram olduğunu anlayabiliriz. Bu, bizim geleneğimizdir ve en önemlisi sünnettir.
Kendimi bildim bileli Kurban Bayramı’nda kahvaltımı kurban etiyle yapıyorum. Çocuklarıma da yediriyorum. Hayat şartları ne kadar değişirse değişsin, aile olarak bu bayram geleneğini sürdürmeye, kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz. Özellikle çocukların bayramın manevi iklimini anlamasına, günün ilk saatlerinde bütün aile bireylerinin bir arada toplandığı bu bayram sofraları yardımcı oluyor. Bayramın ilk günü soframızdan eksik olmayan yiyecek ise bayram namazının hemen sonrasında kesilen kurbanımızın eti ile yapılan kavurma oluyor. Bayram sofrasında kavurma yediğimiz için bu zamana kadar bize hiçbir şey olmadı. Yıllardır olana da rastlamadım. Peki aksini iddia edenler, bizlere geleneklerimizi unutturmaya mı çalışıyor? Senede bir gün taze et yemenin ne zararı olabilir? Kurban etinden alacağınız şifayı, tadı, nefaseti başka ette bulamazsınız. Bunu da çok net iddia ediyorum.
Bir evde bayram sofrası kurulmuyorsa çocuklar bayramın geldiğini nereden anlayacak? Ben Birecikliyim. Bizim bayram kahvaltılarımızda istisnasız tıkliye çorbası, unut beni veya yoğurt çorbası, mevsimine göre bamya, taze veya kuru fasulye gibi sulu bir yemek, pirinç pilavı, turşu olur mutlaka. Bayram soframızda bu yemekler olmayınca, o bayram, bayram olmaz bize. Sofra da bayram sofrası olmaz. Geleneklerimizi yaşatmak, çocuklarımıza aktarmak bizim elimizde.
Kültürümüzde kurban, bayram namazından sonra hemen hemen bütün evlerde kesilmeye başlanırdı. Genellikle küçükbaş hayvan tercih edilirdi. Koç kurban edilmesi yaygın bir gelenekti. (Hz. İbrahim ve Hz. İsmail kısasının bu konuda etkili olduğunu pekâlâ düşünebiliriz.) Önceden tembih edilen kasaplar kurbanın kesileceği yere gelince, her kurban sahibi, kaç kurbanı varsa her biri için ayrı ayrı “kurbanımı kesmeye sizi vekil ettim” diyerek kasaba el verirdi. Evvelden hazırlanmış beyaz mendiller ve beyaz bezlerle kurbanlıkların gözleri bağlanır ve yüzü kıbleye getirilmek suretiyle yatırılırdı. Kurbanın başında bulunanlar kasabın yüksek sesle “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diye tekbir alışına hep birden iştirak ederek kurbanlarını kestirirlerdi. Eğer kabiliyeti var ise ev sahibinin kendi kurbanını kesmesi adettendi. Kurban kesme işleminden sonra bayramlaşma başlardı.
Peygamberimiz (sav), özellikle Müslümanların ekonomik yönden zayıf olduğu dönemlerde kurban etinin tamamını yoksul ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmış ve sahabelerine de bunu tavsiye etmiştir. Geleneklerimizde fakir fukaraya verilecek kısmı üçte birden aşağı olmamak üzere kurban etleri üçe pay edilir. İlk pay, kurban kesilir kesilmez mutlak surette yedi fakire, medreselerdeki talebelere, yakınlardaki dul ve kimsesiz kadınlara gönderilirdi. Diğer pay konu komşuya, hısım akrabaya, mahalle bekçilerine, karakoldaki neferlere, tulumbacı koğuşuna dağıtılır, kapıya gelen ahali eli boş gönderilmezdi. Kalan üçte birlik payla, eve gelen misafirlere, çoluk çocuğa ikram edilmek üzere kavurmalar, içli köfteler, dilim dolmalar yapılır, ev halkı da bundan istifade ederdi. Geleneklerimizi yaşamak, yaşatmak ve çocuklarımıza aktarmak bizim elimizde. Gelin bu bayram ailemize, evimize gelen misafirlerimize elimizden geldiğince, bütçemiz elverdiğince mükellef sofralar kuralım. Kadim bayram geleneklerimizi ihya edelim. Bayramınız mübarek olsun efendim. Sağlık ve afiyetle...
1 kg kurban eti (kol, but, sırt kısımlarından)
150 gr kuyruk yağı
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Kurban etini kuşbaşı, kuyruk yağını ise daha küçük parçalara (ince diş şeklinde) doğrayalım. Kavurma tenceresini ocağa alıp ısıtalım ve içine kuyruk yağını ilave edelim. Pembeleşinceye kadar eritelim. Kuşbaşı doğranmış yağlı karalı kurban etini ekleyip kısık ateşte suyunu bırakıp çekinceye kadar kavuralım. Kavurma süresi kuzu etinde yaklaşık 30 dakika, dana etinde 1 saati bulabilir. Etin suyunu çekmesinin ardından tuz ve karabiberi ekleyip 5 dakika daha kavuralım. (Tuzu, kavurmanın son anlarında ekleyelim ki, et sertleşmesin.) Tencerenin kapağını kapatıp kavurmayı 25 dakika dinlendirelim. Kurban kavurmamız servise hazır.
Kurban eti baharat, soğan, biber, domates gibi ilave malzemelerle pişirilmez. Sadece tuz ve taze karabiber eklenir. Kurban kavurmasında, Kendi yağı dışında hiçbir yağ kullanılmaz. Etin kendi yağı ile yani kuyruk yağı ile kendi suyu içinde pişmesi gerekir. Ayrıca eklenen yağ ve su ilavesi lezzeti bozar. Kırmızı et yanına en iyi yakışan içecek demirhindi şerbetidir. Ayran ve asitli içecekler, etin lezzetini bozabilir ve demir emilimini azaltabilir. Kavurmanızın lezzetini, şifasını almak için bu önemli noktalara dikkat etmenizi tavsiye ediyorum.