‘Hattatların Reisi’ 86 yaşındaki Hasan Çelebi, yazımına 1978 yılında başladığı Kur’an-ı Kerim’ini tamamladı. Çelebi, 45 yıllık bu kutlu yolculuğunda yazımı birçok kez yarıda bıraktı, sonra yeniden başladı. Kur’an-ı Kerim tashihten geldikten sonra tezyinat ve baskı sürecine girecek. Çelebi, Yeni Şafak’a duygularını şu şekilde anlattı: Bir bayram veyahut en büyük mükafat neyse onu yaşadım. İnşallah bastırırsak işte o zaman gözlerim yaşarır.
Hat sanatını Japonya, Güney Afrika ve Rusya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşatan, dünyanın tanıdığı en büyük hattatlarımızdan Hasan Çelebi, 1978 yılında yazmaya başladığı Kur’an-ı Kerim’i tamamladı. Yoklukla mücadele ederek bugün baskı aşamasına gelen mushafı konuştuğumuz Çelebi, Kur’an-ı Kerim yazmanın tüm hattatların hayali olduğunu söyledi. Birçok kez yarıda bırakıp yeniden başladığı yazma serüvenini Yeni Şafak’a anlatan Çelebi, “Hüsnühat’a başladığım dönem, bir an evvel bitireyim diye Kur’an yazmaya da başladım. Haddim olmayarak Fatiha’dan başlamıştım. Birkaç cüz yazdım, beğenmedim. Çünkü daha elim yatmamış, yazıyı tam manasıyla bilmiyorum. Hattatlar eskiden Kur’an-ı Kerim’i yazmaya En’am Suresi’nden başlarmış. Sebebi de insanlar ilk sayfayı açıp düzgün olmayan yazıyı görmesin diye” dedi.
50 senedir Hüsnühat’la uğraşan Çelebi, hattatların asırlar boyunca hep Kur’an-ı Kerim’den bölümler yazdığını, fakat Kur’an kaleme almanın çok farklı bir hissiyat olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Yazdığım zamanlardaki halet-i ruhiyyeyi anlatmama imkan yok. Bir bayram veyahut da yapılan en büyük mükâfat neyse onu yaşadım. İnşallah bastırır çıkarırsak işte o zaman gözlerim yaşarır.”
KÂĞIT BULMAK ZORDU
1970’lerde Kur’an-ı Kerim yazmak kadar, malzeme tedariki de oldukça önemliydi. O dönem yaklaşık 6 sene kağıt bulmak için uğraştığını söyleyen Çelebi, yazım sürecinin uzamasını şu sözlerle anlattı: “1978’de Kur’an-ı Kerim’i yazmaya başladım. Bu kadar tembel hattat olur mu? Yazmaya başladığım zaman kuşe kağıt yeni çıkıyordu. Birkaç cüzü bir kağıda, birkaç cüzü başka kağıda yazardım. Bunu istemediğim için 5-6 sene kağıt tedariki için uğraştım. Matbaacı bir arkadaşım baskıdan kalma kuşe kağıtlarını verdi. O kağıtlar ancak yirmi cüze yetti. Başka kağıtlar da denedim ama baktım iş görmüyor, kuşe kağıdı bulmaya yöneldim.”
MAKSADIM GÖVDE GÖSTERİSİ DEĞİL
- Maksadının gövde gösterisi olmadığını, okuyanlardan gelecek sevaba talip olduğunu belirten Çelebi, “O zamanlar asgari ücret bugünkü gibi değil, yüz elli lirayla geçineceksin. Ara sıra dışarıdan iş geliyordu. Bir buçuk sene ara verdim. Oturup 3-4 cüz yazıyorum tekrar bir iş çıkıyor, bir daha bırakıyorum. 1987 yılında iş için Medine’de bir sene kaldım. O dönem bir şey yazamadım. Bu duraklamalarla bir yere kadar getirdim. O dönem tamamlarmışım ama treni kaçırdım. Bir iki sene evvel rahatsızlanınca, kalan kısmını bitirmek istedim. Şimdi tashihat aşamasındayız. Maksadım bir gövde gösterisi değil. Benden sonra eşim, dostum ve arzu edenlerin alıp bir sayfa okuması. Okurlarsa bir sevap gelir ümidi…” ifadelerini kullandı.
AFRİKALI ÖĞRENCİLERE GÖNDERECEĞİM
Tashihten geldikten sonra tezyinat ve baskı sürecine girecek olan Kur’an-ı Kerim’i, ciltlendikten sonra kendi kütüphanesinde muhafaza edeceğini söyleyen usta hattat, Kur’an’ın tezyinat işlerini ise oğlu Mustafa Çelebi’nin yapacağını söyledi. Yazdığı mushafın kopyalarını Afrikalı öğrencilere göndermek istediğini aktaran Çelebi, “Nijer’de talebelerle bir sergi açmıştık. Serginin gelirini yetimhane yapılması için vermiştik ama okul yaptılar. Çocuklar orada Kur’an öğreniyor. Baktım, talebelerin hepsinin elinde tahta var. Hoca okuyor, onlar tahtaya yazarak sayfayı ezberliyor. Kur’an yokluğundan, ezberlediklerini silip, yenisini yazıyorlar. Bir kısmını onlara göndermek istiyorum. Kalanı da isteyenlere vereceğiz” açıklamasında bulundu.