Kültürel mirası korumak için: Herkese bir eser zimmetlensin

Halime Kirazlı
04:0018/09/2023, Pazartesi
G: 18/09/2023, Pazartesi
Yeni Şafak
Gülhane Parkı Çeşmesi’nin son hali
Gülhane Parkı Çeşmesi’nin son hali

Geniş bir kültür mirasına ev sahipliği yapan ülkemizde tarihi eserlerin korunmasına yönelik yüksek mimar Seda Özen Bilgili, “Her kişi bir eserden sorumlu olsun” önerisi getirdi. Bilgili, “İnsanımızın bir eserle bağını birebir kurabilirsek, tahrip etmek bir yana bunları korumak için gönüllü bir yarışa girilecek” diye konuştu.

Ülkemizin kültürel zenginliği birçok şehrimizin sokaklarında kendini hissettiriyor. Mahallelerimizde bakımsızlıktan kaybolmaya yüz tutan çeşme, türbe gibi yapılar restorasyonla kültürel mirasımıza kazandırılıyor. Onarılarak gün yüzüne çıkarılan eserlerin büyük çoğunluğu ne yazık ki kısa bir süre içerisinde çeşitli vandallıklara maruz kalıyor. Binbir emek sonrası ortaya çıkarılan eserlere yazılan yazılar ve verilen tahribat, ufak işlemlerle giderilemiyor. On farklı şehrimizde bulunan Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı Müdürlükleri’nin incelemesi sonrası yeniden onarım süreci başlıyor. Tarihi yapılara yazılan yazılar, restoratörlerin emeğini hiçe saymasının yanı sıra eserlerin yıpranması ve kurumların bütçesinden ek harcamalar yapılmasına neden oluyor. Restoratörlere, onardıkları eserlerin nasıl korunacağını, alınabilecek önlemlerin neler olduğunu sorduk.


RESİM DERSİ ANIT ESERLERDE YAPILMALI

Yaşam alanlarımızdaki kültürel mirasın korunması için, herkese bir anıt eser atanması teklifini sunan yüksek mimar ve restoratör Seda Özen Bilgili, sanat eğitimleriyle farkındalığı artırmak gerektiğine dikkat çekti. İlkokuldan itibaren mimarlık ve sanat tarihi eğitimi verilmesinin önemine de değinen Bilgili, “Vatandaşımız doğduğu andan itibaren, sahip olduğumuz zengin mirası tanımalı. Resim dersleri, sınıflardan çıkarak anıt eserlerde yapılmalı. Eserlerin resimlerini çizmeye çalışmak, onları herhangi bir nesne olarak görüp geçmekten kurtaracak, beyinlere değerlerini işleyecektir. Tarihi eserlerimizin ustalık değerini, mimari tasarım değerini, yaptıran baninin bu amaçla verdiği maddi-manevi emeği, günümüzde bu eserleri korumak için alınan meşakkatli izinleri ve restorasyon süreçlerindeki çabaları anlatamıyorsak, öncelikle suç sistemde. Her insanımızın bir eserle bağını birebir kurabilirsek, göreceğiz ki tahrip etmek bir yana, yeni nesil eserleri korumak için gönüllü bir yarışa girecek” diye konuştu.


EN AĞIR CEZA VERİLMELİ

Restoratör Furkan Bekâr ise sahip olduğumuz eserlerin sayısına dikkat çekerek, insanların bakış açılarının değişmesinin önemine işaret etti. Bekâr “Çalışmalarımızı bilmeyen vatandaşlar tepki gösterseler de bilenler teşekkür edip, ‘tarihimize sahip çıkıyorsunuz’ diyor. İnsanlarımıza bu nadide eserlerimizin neden yapıldığını, yapıldığı dönemdeki ustalığı, işçiliği öğretmeli ve sevdirmeliyiz. Bunu da küçük yaşlarda alacakları teorik ve yerinde derslerle öğretmeliyiz. Bu bilgiler edinildikten sonra esere bakış açısı değişeceği için, yapılan restorasyon çalışmalarına değer verilmesi gerektiği de anlaşılacak. Tüm bunlara rağmen yine de eserlere zarar verenlerin en ağır cezaya çarptırılması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.


KÜLTÜR VARLIKLARINI SEVDİRMEK ÖNEMLİ

Restoratörlerin onardıkları her yapıyla çocuğuymuş gibi duygusal bir bağ kurduğunu söyleyen yüksek mimar ve restorasyon uzmanı Olcay Aydemir ise gözünün hep eserlerinin üzerinde olduğunu belirtti. Aydemir, karşılaşılabilecek herhangi bir soruna karşı eserin yanına kullanma kılavuzu ve iletişim bilgilerini bıraktıklarını dile getirerek şunları dedi: “Eserleri teslim ettikten sonra ne olduğu bizler için çok önemli. Nasıl kullanılıyor, neler oluyor? Zaman zaman ziyaret ederim. Yanlış bir şey varsa çevredekilerle sohbet eder, ufak bir bilinçlendirme yaparım. Şehirdeki her kültür varlığının değerini yaşayanlarla paylaşmak gerek. O mahallede, sokakta sözü geçen insanlarla diyalog kurarak o yapıları sevdirmek önemli bir farkındalık oluşturuyor.”


#kültürel miras
#tarihi eser
#çeşme
#türbe