TRT’nin dijital platformu ‘Tabii’de yayınlanan ve Osman Kavala’nın hayatını anlattığı iddia edilen ‘Metamorfoz’ dizisi, sol burjuvayı rahatsız etti. Türkçe’de “Başka şekle dönüşme” anlamına gelen metamorfoz, dizide gençlik yıllarında uluslararası çevrelerce tanınan bir devrimcinin, 80’li yıllarda bir kapitaliste dönüşme hikayesini anlatıyor. Bu hikayeden Osman Kavala’yı çıkartan tüm sol gazeteci ve siyasetçiler, diziyi eleştirmekle kalmayıp, dizi ekibini tehdit ederek baskı altına almaya çalıştı. Dizinin senaristi ve yapımcısı Mustafa Burak Doğu’yla dizinin kimi anlattığını ve ülkede kültürel iktidarın nasıl şekillendiğini konuştuk.
Dizide Osman Kavala ismini telaffuz etmediklerini, Türkiye’deki sosyalist rolü yapan kirli burjuvayı anlattıklarını ifade eden Mustafa Burak Doğu, diziyle ilgili şunları söyledi: “Biz kapitalist bir iş adamından, o kapitalist sisteme ayak uydurmak için çevre katliamı yapan, gerektiğinde yabancı ülkelerle banka kuran, gerektiğinde hükumetlere silah sistemi satmayı göze alan bir iş adamından bahsettik. Onlar ‘Kavala’yı anlatıyorsunuz’ dediler. Bunun kurdukları sistemle alakalı olduğu, bize yönelik saldırının da sistematikliğinden anlaşılıyor. Bu gerçekten yalnızca bir kişiye yönelik olsaydı, Le Monde’tan Bild gazetesine, Almanya’daki derneklerden firari FETÖ’cülere kadar geniş bir kitle ses çıkartmazdı. Orada Osman Kavala’dan fazlası var tabii ki. Bu insanlar bize gösterilen tepkinin yüzde birini Disney Plus Atatürk dizisini yayınlamaktan vazgeçtiğinde göstermedi. Demek ki bunların kutsalı Atatürk değil, Osman Kavala’ymış.”
Türkiye’deki kültürel iktidarın nasıl şekillendiğine de değinen Doğu, “Yapım şirketleri, reklam ajansları, yayınevleri gibi kültür sanat alanlarını incelediğinizde; 80 öncesi sosyalist, 80 sonrası kapitalist olan isimleri görürsünüz. Yurtdışından, AB’den fon alıp bağımsız gazetecilik yapan solcu gazeteciler de buna dahil. Yahut Türkiye’nin en büyük yapım firmalarını kuran, setlerde inanılmaz bir emek sömürücülüğü yapanlar da buna dahil. İşte Metamorfoz, tam olarak bu dönüşüme işaret ediyor. Bu dönüşüm, doğal bir süreç değil, bir istihbarat operasyonu. Silahsız, kansız, ama açık bir casusluk oyunu… Attila İlhan’ın dediği gibi; ‘Türk aydını, Batı’nın manevi ajanlığını’ üstleniyor. Bence bu durum hâlâ devam ediyor. Tayyip Erdoğan’ın kültürel hegemonya oluşturmak istediğini söyleyenler, 40 yılda oluşturdukları kültürel hegemonyaya alternatif gelsin istemiyorlar. Kültürel hegemonyaları devam ettikçe, bunlar var olmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.
Kültürel hegemonyanın dünya çapında çok daha önce başladığını söyleyen Mustafa Burak, “Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’nda başlayan bu süreç, Türkiye’de de 80’den sonra yaşandı. Köklü kültür dergileri, sinema festivalleri, müzik firmaları ve yayın evleri gibi alanların içine sızdılar. Dışarıdan finanse ederek kültür endüstrisi ağı oluşturdular. Kültürel iktidar dediğimiz şey de tam olarak bu. Dizinin ikinci sezonuna karar verilirse, bu hegemonyanın günümüzde nasıl devam ettiğini anlatacağız” dedi.
Dizide oynayan sanatçıların tehdit edilmesi ve üzerilerine baskı kurulmasına yönelik de konuşan Doğu, “Türkiye’de dikta rejimi var, sanatçılara baskı kuruluyor diye iddia edenler, çıktılar, Meclis kürsülerinden, sahip oldukları köşelerden, sosyal medyadan var gücüyle bizim dizimizde yer alan oyuncularımıza, yönetmenimize, şahsımıza saldırdılar. Eğer bu işten çekilmezseniz, sicilinizde kara bir leke olur dediler. Bu da aslında düşünce özgürlüğünden bahsedenlerin, sanat adına söz söyleyenlerin iki yüzlü duruşunu ortaya koymuş oldu” dedi.