Kızamık aşısı, hem kızamık sonrası çıkan büyük problemleri hem de daha sonra ortaya çıkabilecek büyük problemleri engelleyebilen bir aşıdır. Türkiye'de aşı yaptırma oranlarının düştüğünü ve aşı karşıtlığının her geçen arttığını belirten Prof. Dr. Vural, eğer aşı yaptırmazsak Avrupa’da başlayan kızamık salgınının yakında Türkiye’ye gelebileceğini söyledi.
Aşı kararsızlığı gittikçe artıyor
Kızamık salgınları başladı
Aşıların, kızamık hastalığa olan olumlu etkisine vurgu yapan Prof. Dr. Vural, "Artık ülkemizde kızamık görmüyoruz. Hastanelerde kızamık hastaları yatmıyor. Yeni doktorlar kızamık tanısını koyamıyor çünkü kızamık hastalığını görmüş durumda değiller. Maalesef tekrardan yavaş yavaş kızamık salgınları başladı. Sosyoekonomik olarak gelişmiş yerlerde bile kızamık hastaları görmeye başladık. Kızamık çok ağır geçilen bir hastalık. Eskiden kızamıktan dolayı çocuklar kaybediliyordu. Kızamık çok ağır gidebilen bir hastalık. 1-2 sene sonra karşımıza çok ağır nörolojik problemler olarak da çıkabiliyor. Kızamık aşısı, hem kızamık sonrası çıkan büyük problemleri hem de daha sonra ortaya çıkabilecek büyük problemleri engelleyebilen bir aşı" şeklinde konuştu.
Anneler ve bebeklerde iyot eksikliği var
Partiküller alerjik hastalıklar ve astım olarak karşımıza çıkıyor
Hava kirliliğinin çocuklar üzerindeki etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Nihat Sapan ise şöyle konuştu:
- "Hava kirliliği son zamanlarda ülkemizde büyük problem haline geldi. Büyük kentlerimizde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı ölçümler her saat bildiriliyor. Özellikle partikül madde dediğimiz; partikül madde 10 ve daha küçük olan yani 10 mikrondan küçük partiküllerin, atmosferde yüksek miktara ulaşmasıyla hem alerjik hastalıklar hem de astım karşımıza problem şeklinde ortaya çıktı. Alerjik çocuklarda partikül maddenin yüksekliği, hastalığın daha zor kontrol altına alınmasına neden oluyor. Daha çok sayıda ilaç kullanmaya daha dikkatli takiplere ihtiyaç duyuyor. Ayrıca astım olmayanlar, farklı şekilde öksürük ve bronşit gibi bulgular gösteriyorlar."
Hava kirliliğinin günümüzde organize sanayi bölgesi, otoyollar ve inşaatlara bölgelerinde çok yoğun artığını ifade eden Prof. Dr. Sapan, "Bunun azaltılması için özellikle rüzgarlara açık bölgelerde kentlerin kurulması, çok yüksek binalar yerine daha yaygın bir şehirleşme anlayışına gidilmesi ve yeşil alanların arttırılması son derece önemli. Bunu sağlayabilirsek gerek hava kirliliği azalacaktır gerekse çocuklarımızda astım ve alerji oranları azalacak. Daha az ilaç kullanmak durumunda olacağız" dedi.
Hava kirliliği özellikle astımlı çocukları etkiliyor
Hava kirliliğinin, özellikle astımlı çocuklarda bulguların ortaya çıkmasına yol açtığını varsa ağırlaşmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Sapan, "Tedavi ettiğimizde ve ilaç kullandığımızda bunları kontrol altına alabiliyoruz. Ancak giderek daha yüksek dozda ilaç kullanılması gereği, istenmeyen yan etkilerin ortaya çıkmasına yol açıyor. O yüzden bizim öncelikli amacımızın hava kirliliği bulunan bölgelerdeki kirliliği azaltmak olmadır. Bu büyük önem taşıyor. Batı ülkelerinde bu kadar hava kirliliğinin olmadığını görüyoruz. Gelişmiş olan bölgelerimiz büyük hava kirliliği yükü altında" ifadelerini kullandı.