Yaşadığı köyü bir eko köye dönüştüren Bedriye Berber Engin, Kurşunlu Köyü’nü yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası haline getirdi. Yaptığı çalışmalar ile köyden şehre göçü durdurup geri dönüşlerin başlamasını sağlayan Engin, “Kitapla yola çıkıp eko-köy kurduk” diyor.
Bedriye Berber Engin, kendisini köylü bir üretici olarak tanımlıyor. Bilecik’in Kurşunlu köyünden neredeyse hiç çıkmadan büyümüş. Çocukluğumdan itibaren kitaplara hayatında geniş bir yer açmış. Önce Bilecik Valiliği tarafından en çok kitap okuyan yetişkin sonra da Kültür Bakanlığı tarafından “sıra dışı okur” seçilmiş. Ancak o okumakla da kalmamış. Memleketi Bilecik’in Kurşunlu Köyü’nü bir eko-köye dönüştüren bir girişimci olmuş. Engin’in bu keyifli hikâyesi Sabancı Vakfı’nın bu yılın Fark Yaratanlar listesinde de yer aldı. Peki, tüm bunlar nasıl oldu? Gelin bu hikâyeyi Bedriye Berber Engin’in kendisinden dinleyelim...
KİTAPLA EVE DÖNDÜM
“Ben köyümden hiç çıkmadım. Köyde büyüdüm, köyde yaşadım” diye başlıyor sözlerine Bedriye Hanım. Köyünden uzun yıllar dışarı çıkmasa da kitaplar dünyayı ayağına getirmiş. “Ama çocukluğumdan bu yana her zaman okumayı çok sevdim. İlkokulda eve her gün kitaplarla dönerdim. Kitaplarla aramda her zaman güzel bir bağ vardı. Bu bağ hayatım boyunca da devam etti. Kitaplar hayatımı hep etkiledi. Hemen her okuduğumdan etkilendim. Kitabın kapağını kapatana kadar o hikâyenin içinde yaşadım. Kapatınca köyümde olduğumu hatırladım.”
Engin, günlük işlerini yaparken bir yandan kitap okumaya devam etmiş. Hatta bu nedenle koyun bile almış: “Baktım komşu bir kadın hem yün eğiriyor hem de koyunlarını güdüyor. O zaman dedim benim koyun edinmem lazım acilen. İki koyun buldum onları çoğalttım, sadece kitap okumak için. Büyükbaş hayvanlarımın yanında 17 yıl küçükbaş hayvan baktım ama ben sadece kitaplarla mutlu oldum. Hayatımda sadece kitap vardı, tarlada kitap okurken dinlenirdim.”
Ben en iyi topraktan anlarım, çünkü hayat boyu toprakla yoğruldum” diyen Engin’in hayatının en önemli dönemeçlerinden biri de 2012 yılında yaşanmış. Kızı üniversiteye başlayınca ek gelir elde etmek için Bilecik’te bir pazarda tereyağı satmaya başlamış. Gerisini ondan dinleyelim: “Bilecik’te bir pazarda ufak bir tezgâh edindim ve tereyağı satmaya başladım. Burada da okumaya devam ettim. Pazar kalabalıklaşmadan kitabımı açıp okurdum. Sonra bir gün Bilecik Kütüphanesi’ müdürü tezgahıma geldi ve kitapları kimin okuduğunu sordu. Benim okuduğumu öğrenince şaşırdı, şalvarlı bir köylü kadınının kitap okumasını garipsedi galiba. Bu tanışıklık üzerine kütüphaneye gidip gelmeye başladım. Bilecik Valiliği tarafından “En çok kitap okuyan yetişkin” ödülü aldım. Daha sonra da 2017 yılında Kültür Bakanlığı bana ‘sıra dışı okur’ unvanı verdi.”
‘NE DERLER’ DUVARI
Tabi bu süreç Engin’i oldukça etkilemiş. Okudukça köyüne ve yaşadığı bölgeye nasıl katkı sağlayacağını da düşünmeye başlamış. Aklındaki en belirgin konu turizm olmuş. “Okuduğum kitaplarda da çokça gördüğüm turizm konusuna kafama taktım. Köyümü çok seviyordum ve hem onu tanıtmak hem de burayı kalkındırmak için bir turizm faaliyeti yapabileceğimi düşündüm. İlk başta bu konuda danıştığım insanlar bana inanmadı. Hatta eski muhtarımız benim yanıma yaklaşanları bile cezalandırıyordu. Çünkü biliyorsunuz, “insanlar ne der” diye bir duvar vardır. Bunu aşmak en zorudur. Ama ben kitapla yola çıkıp eko-köy kurup, köyümüze ekolojik turizm getirdik” diyor Bedriye Hanım. İlk etapta çevresinden olumsuz tepkiler alsa da tüm zorluklara rağmen köyünün kadınlarıyla birlik olup projesini hayata geçirmiş. Bugün Kurşunlu’da hafta sonu şehir dışından gelen yerli ve yabancı turistlere yönelik turizm faaliyetleri yapıyorlar. Bir yandan da organik tarıma devam ediyorlar. Köylerini ziyaret eden turistlere sadece kendi yetiştirdikleri ürünleri sunuyorlar. “Tereyağından reçele hepsi bizim köyümüzün ürünü. Sadece köyümüzde zeytinimiz yok, onu dışardan alıyoruz” diyor ve devam ediyor: “Burada 8 evimizle insanlara hizmet veriyoruz. İsteyen istediği zaman gelip kalabiliyor. Farklı etkinlikler düzenliyoruz. Mesela kiraz toplama, yufka açmak gibi. Köyün dışından gelen insanlar bunları bizimle deneyimliyor. Ama hafta içi herkes evinin arkasındaki bahçesinde çalışmaya devam ediyor. Sebzemizi -meyvemizi kendimiz yetiştiriyoruz. Hafta içi köylüyüz, hafta sonu turizmci.”
GÖÇ TERSİNE DÖNDÜ
Bedriye Hanım ve diğer köylü kadınların çalışması köyü bir cazibe merkezine çevirmiş. Bu nedenle köyden şehre göç de tersine dönmüş. Bedriye Hanım, yıllar önce köyden ayrılan ailelerin Kurşunlu’ya geri dönmeye başladığın da mutlulukla anlatıyor. Tabi köylü kadınların aile bütçesine katkısı, köylerini kalkındırmaları da cabası...
Permakültürü zaten biliyormuşuz
Engin, okuma serüveni içinde permakültür üzerine kitaplarda okumuş. “Organik tarımla, permakültürle ilgili kitaplar okuyorum. Okuyunca fark ettim ki biz bunları köyde zaten yapıyoruz. Biz zaten burada külle yıkarız bulaşıkları. Deterjan ikinci sıradadır. Bu yaptıklarımızın ne kadar değerli olduğunu da okudukça anladım.”
Köy de köylü de değişmiş
Bedriye Hanım, bugün yaptıklarından oldukça memnun ve mutlu. “İnsanlar benim bu kadar kitap okumama şaşırıyorlar. Eskiden köyde kitaplar üzerine konuşacak kimse de olmuyordu. Yani bildiklerimi anlatmak çok mümkün olmadı” diyor. Ancak bugün onun çabaları köyünü de köy insanını da oldukça etkilemiş ve örnek olmuş. Bugün geldiğimiz noktadan oldukça memnunum.
Zordu ama oldu
Bedriye Hanım için bugüne gelmek, hayal ettiği işi insanlara kabul ettirmek kolay olmamış. Ama cesaretiyle devam ettiğinde sonuç almış. Engin adım atmak isteyen kadınlara şunları anlatıyor: “Ben bugün bunları böyle bir masal gibi anlatıyorum. Ancak kadınlar maalesef, erkekler gibi bir işe Bismillah diyerek başlayamıyorlar. Mesela, “Acaba birileri bir şey der mi?” diyoruz. Eşim ne der, akrabalarım, tanıdıklarım ne der... Bunların hepsi uzun atlamalarla geçmek gereken engeller. Ama cesaret her şeyin üstesinden geliyor. En başta bana engel olmaya çalışan muhtarımız bile, son ömründe benim köyüme yaptıklarımı takdirle andı. Yani zor oldu ama başardık.”