Yıllarca diyet yaptınız. Kilo da veremediniz, mutlu da olamadınız. Peki kilostrofobik olabilir misiniz? Sencer Piyancı, ideal beden yalanını alt edip, insanın sağlıklı beslenip, yeterli biçimde hareket ederek de mutlu olabileceğini söylüyor.
Sürekli diyet yapıp ideal bedene mi ulaşmaya çalışıyorsunuz? Peki tüm bu diyet reçeteleri ve ağır egzersiz programları içinde mutluluğu yakalayabildiniz mi? Sencer Piyancı bu sorulara alternatif cevaplar veriyor. Piyancı kitabı Kilostrofobi’de, ideal beden yalanının üstesinden sağlıklı düşünerek gelebileceğimizi anlatıyor.
Bilişim-telekomünikasyon- pazarlama sektöründe 20 yıllık tecrübesi bulunan Piyancı, yıllarca kilo problemi olduğunu düşünen bir insanmış. Ancak bir gün tüm bunların gereksiz olduğunu fark etmesi “kilostrofobi” üzerine düşünmeye itmiş kendisini. “Kilostrofobi de ne demek?” diyorsanız cevabı şu: Gereksiz biçimde kilolarını sorun edip, sürekli ideal bedene kavuşmaya çalışmak, bunun içinde sağlıklı olmayan biçimde davranmak.
Piyancı kendi tecrübelerini aktardığı kitabında okura kilolu veya zayıf, iki türlü de mutlu olmayı öğrenmemiz gerektiğini söylüyor. Piyancı, “Bitmeyen rejimler, bitmeyen ağır egzersizleri önermek yerine insanların hem sağlıklı beslenerek hem de yeterince hareket ederek vücut sağlıklarını hem de kendilerini severek akıl sağlığı ve iç huzurlarını koruyabilmeleri mümkün” diyor.
İdeal beden kavramının insanlara dayatıldığını söyleyen Piyancı, hep belli bir kiloda olmamız, belli bir beden ölçüsüne sığmamız gerektiği düşüncesinin bizi mutsuzluğa ittiğini belirtiyor. Hem medya ve dolasıyla bundan etkilenen toplumun ideal beden dayatmasının tüketimi de arttırdığını söyleyen Piyancı, “Mutsuz olalım ki daha çok tüketelim isteniyor. İnsan da ister istemez bunun doğru olduğuna inanıyor. Birey, toplumun yaptığı hareketleri taklit etmeye ve benimsemeye zaten meyillidir” ifadelerini kullanıyor.
Kendisinin de hala kilostrofobiyi yenmeye çalıştığını söyleyen Piyancı, bunun bir günlük bir süreç olmadığının altını çiziyor. Piyancı şunları söylüyor: “Özgüveninizin sağlam olması lazım. İnsanın kendisine olan özgüveninin oluşması zaman alıyor. Aslında zamanla, çevremiz tarafından bize sarf edilen kötü sözlerle yara alan taraflarımızı iyileştirmeye çalışıyoruz. İnsanları bize baktığı eleştirel gözle değil, kendimize tarafsız şekilde, mümkünse olumlayarak yaklaşmamız, iyi taraflarımız üzerinde durmamız lazım. Elbette bedensel olarak “kaşım güzel” “gözüm güzel” anlamında değil. Kişiliğimizin iyi tarafları üzerinde durmamız ve kendimizi geliştirmemiz lazım. Ben kendi adıma öyle yapmaya çalıştım.”
İnsanların kendilerini bedenlerinden bağımsız olarak ele almaları gerektiğine vurgu yapan Sencer Piyancı, bedenimiz ve bedenimizin üzerinden kendimize yüklediğimiz olumsuzlukların, bize hem toplumsal ilişkilerimizde hem de iş hayatımızda sorun olarak geri döndüğüne dikkat çekiyor. Piyancı, “Kişi önce kendisine olan olumsuz yargılarından vazgeçmeli, daha sonra başkalarını da bedenlerinden bağımsız olarak değerlendirebilmeli. Hepimiz, fırsat verildiğinden kültür ve bilgi birikimimize bağlı olarak pek çok başarı elde edebiliriz. Hem kendimize hem çevremize fırsat vermeliyiz.” diyor.