Batı medeniyetinde psikoloji biliminin diğer bilimlerden bağımsız bir hüviyete sahip olması 1800’lü yılların ilk çeyreğinde gerçekleşmiştir. Antik çağdan başlayarak 19. yüzyılın başına kadar insanı bilme, tanıma ve anlama konusundaki çalışmalar felsefe çatısı altında ele alınmış, bu çalışmalar ilk filozofların metinlerinde yer bulmuştur. Antik felsefede, Yunan mitolojisindeki Psişe’nin adından mülhem olarak adlandırılan psikoloji ilmi, ruh ilmi olarak tanımlanmıştır. John Locke, David Hume gibi empirist filozofların çalışmalarıyla psikolojinin konusuna “zihin” de ilave olmuş, sonraları Leibnitz, Kant gibi filozofların çözümleyici katkılarından sonra psikoloji biliminin kurucusu kabul edilen Wundt, W. James, J. Watson, J. Dewey’in de çalışmalarıyla psikoloji artık bir bilim hüviyeti kazanmıştır.
Batı medeniyetinin kültürel ve düşünsel köklerinden belli bir süreci takip ederek bugünlere gelen psikoloji ilmi, daha çok insanın hali hazırdaki davranışları, zihinsel fonksiyonları, bilinç yapısı, öğrenme ve bilişsel süreçleri, benlik gibi konuları inceleyen bir bilim halinde çalışmalarını sürdürmektedir. Psikolojinin bu genel geçer konularına Freud ve Jung’la birlikte insanın geçmiş yaşantıları ve bilinçdışı (tarih-arketipler) da ilave olmuştur.
İslam düşünce geleneğinde Farabi, El-Kindi, Gazali, İbn Miskeveyh gibi düşünürlerin ve nice mutasavvıfın kaleme aldığı eserlerde insanı bilme, tanıma ve anlama yollarına ilişkin görüşler daha geniş bir perspektiften ele alınmıştır. Psikoloji biliminde olduğu gibi insanın sırf içinde bulunduğu hali ve zamanı değil, bütün hayatını anlamlandırılmaya ve tanımlanmaya; daha ileri derecede ruhsal ve zihinsel olgunluk gösterebilmesinin ve bu hal üzere yaşayabilmesinin yolları anlatılmaya çalışılmıştır. Ahlâk, iyilik, mutluluk, niyet, nefis, ruh, kalp gibi ana başlıklar altında öne sürdükleri fikirlerle insanın şimdiki halinden başlayarak kademe kademe gelişebilmesinin, önce kendinden başlayarak diğer insanlara karşı tutum ve davranışlarında olgunlaşıp, kâmil hale gelebilmesinin içsel imkânları eserlerinin konusu olmuştur.
Bugünlerde Büyüyenay Yayınları tarafından yayımlanan iki eser çağdaş psikoloji ilminin gözardı ettiği nefs eğitimini ele almaktadır. Bunlardan ilki Fatih Yıldız’ın hazırladığı Halvetî Azizlerinin Etvâr-ı Seb’a Risaleleri. Pîr Muhammed Erzincânî, Yiğitbaşı Ahmed Şemşeddin Marmaravî, Cemâleddin İshak Karamânî, Yusuf Sünbül Sinan, İbrahim Gülşenî, Sofyalı Bâlî Efendi, Kurt Mehmed Efendi, Halîlî-i Mar’aşî, İbrahim Kırîmî, Seyyid Nizamoğlu Seyfullah, Şah Veli Ayıntâbî, Ümmi Sinanzâde Ced Hasan Efendi, Niyâzî-i Mısrî, La’lî Mehmed Fenâî Gülşenî, Hasan Ünsî, Hasan Sezâî-yi Gülşenî, Cemâleddin Uşşâkî, Mehmed Şâkir el-Halvetî, Abdurrahman Sâmî Uşşâkî gibi 19 Halvetî mutasavvıfın nefs eğitimi ya da terbiyesi konusundaki düşüncelerini bir araya getiren bu eser, konu ile ilgili yapılmış bir ilk örnek çalışma. Risale sahiplerinin kimisinin Osmanlı Türkçesi, kimisinin de Arapça olarak kaleme aldıkları risalelerin ilki 1474 sonuncusu ise 1934 tarihini taşımakta. Çeşitli zamanlarda kaleme alınmış bu risaleler 460 yıllık bir birikimi de gün ışığına çıkarmaktadır.
Büyüyenay Yayınları’nın nefs eğitimi ilgili olarak yayımladığı ikinci eser 1560-1636 yıllarında Kastamonu’da yaşamış Ömer Fuâdi’nin kaleme aldığı Muslihu’n-Nefs yani Nefs Eğitimi. Bu eser de nefsin katmanlarını, her bir katmanın sahip olduğu vasıfları, duyuş ve düşünüş tarzını ve sahip olduğu halleri ayrıntılı olarak anlatmaktadır.
Bu ve benzeri eserler genellikle tasavvuf literatürü olarak tanımlanmaktadır. Tasavvufun öz olarak, insanın iç eğitimini sağlayan, insanın fert fert gönlünü Hakk’ın ve hakikatın tecelli yeri haline getirmeye çalışan bir yol ve yöntem olduğunu (seyr-i suluk); insanı nefsinden kaynaklanan kötü hasletlerden arındırıp, ahlâkın en güzeliyle donanmış olarak varlığını geliştirmesini, olgunlaştırmasını sağlayan bir ilim olduğunu söylememiz gerekir. Bu bakımdan nefs eğitimini konu alan bütün eserleri aslında psikoloji ilmine katkı sağlayacak, bu ilmi kendi dar ve sınırlı kalıplarından çıkararak daha geniş bir perspektifle insanı ele almasını sağlayacak kaynaklar olarak da görmemiz gerekir. Biz de psikoloji ilmi gelişmemiş ya da yok diyenler bu eserleri bir de bu gözle okumalılar.