Sağlık problemlerinden kendini önce öğrenmeye sonra mutfağa adayarak kurtulan Yeşim Kaya, insanlar faydalansın diye kaleme aldığı kitabında tecrübelerini ve bildiklerini aktarıyor.
Yeşim Kaya’nın Mona Yayınları arasından çıkan “Hayatının Şefi Ol” kitabı sağlıklı beslenmeye dair notlardan oluşuyor. Alışageldiğimiz yazar disiplini olmadan, araştırılmış önemli bilgiler ışığında, kalıplaşmış bilgilerin dışında, tecrübeye dayalı hazırlanmış. Bir yemek kitabından ziyade yaşam rehberi niteliği taşıyor. Yazarın holistik yaşam ve beslenme adını verdiği üçlemenin ilki olarak esere ezberbozan beslenme rehberi de diyebiliriz.
Kitabın tek amacı sağlıklı beslenme yollarını mutfağa gelinceye kadar anlaşılır biçimde anlatmak. Eser aslında bize kulaktan dolma bilgilerin işe yaramadığını her satırında yer yer yüksek sesle, yer yer fısıltıyla anlatıyor. Bütün formülleri bir kenara bırakmamızı, kendi şefimiz olmaya bakmamız gerektiği bariz olarak vurgulanan bir gerçek.
Hastalığı yenmesine yardımcı olan doktoru da zaten “Lütfen kendinin doktoru ol, kendi dozlarını bul. Biz de bunu yapıyoruz. Seni yalnızca en iyi sen tanıyabilirsin.” tavsiyesini yapmış kendisine. Kaya’nın da dediği gibi, televizyonlardan alınan bir formül ya da başkasına iyi gelen bir beslenme reçetesi sizin için iyi olmayabilir.
Mutfağa adanan hayat
Hastalığını keşfedip çözmek isterken sıradışı bir çaba gösteriyor, Prof. Dr. Ayşe Baysal Hocanın Hacettepe Üniversitesi Diyetetik Bölümünde derslerine bile katılmaktan geri durmuyor. Karşı karşıya kaldığı sağlık problemlerini, kendini önce öğrenmeye sonra mutfağa adayarak kurtulan yazar, bu dünyadan göçüp gitmeden bütün bunları insanlar faydalansın diye kaleme alıyor. İşte o öğrendiklerinden, hazmettiklerinden kalan satırlar 29 yılın özeti gibi.
Bu yolculukta isyan ettiği de oldu, dua ettiği de. Ama mücadeleden asla vazgeçmedi. Sonuçta ölüm tehlikesini atlattı. Antibiyotik ve ağrı kesici olmadan yoluna devam ediyor.
Mucize diye pazarlanan birçok şeyi gerçekçi bulmuyor. Diyetlere inanmıyor. Tecrübelerini paylaşırken nasıl beslendiğini soranlara diyet reçeteleri vermiyor. Artık moda haline gelen aralıklı orucu öteden beri savunuyor. Kendi hayatını şekillendirirken holistik yaşamı benimsiyor.
Yıllardır dayatılan yeme biçimlerinin tam aksi bir disiplin yürütmüş olan yazar, hiçbir konuda tek doğru olmadığını anlatabilme endişesini taşıyor, aynı zamanda mucize yiyeceklerin, diyetlerin ve formüllerin olmadığını anlatma derdinde.
Yazarın kitap yazmasındaki asıl amacı kalıpların dışına çıkın demek için. Bu amacı somutlaştıran cümle: “İstiyorum ki, hayatınızda ve yemek yaparken kendinizi özgür bırakın. Kalıplardan çıkın ve kendinizi hayallerinizin kanatlarına bırakın.”
Kendi sistemini keşfet
21 yaşındayken başına gelen rahatsızlıklardan ürtiker (anafilaksi) ve anafilaktik şokla birkaç kez yüzyüze kaldı. Daha sonra çok sevdiği ve bağlı olduğu babasının kaybıyla iyice sarsıldı. Felsefeye meraklı. Ancak babasının tavsiyesine uyarak okumuyor. Yine de içinde bir ukde kalıyor. “Kendini geliştirmek isteyen kişiyi durdurabilecek hiçbir güç yoktur” diyerek dijital imkanları kullanıyor.
Kendi sistemini keşfederek rahatsızlıklarından (“sonsuza dek” ifadesi abartı olmuş) kurtulduğunu yazıyor. Bunun için de çok fazla araştırıyor ve deniyor. Doktorunun yönlendirmesi ve kendi denemeleriyle kendi beslenme şeklini buluyor. Yazar “Öğrenmeden, keşfetmeden ve denemeden kendine ait beslenme şeklini bulamazsın.” diyerek kendimizi keşfetmemizin önemi üzerinde duruyor. Çünkü keşfetmeden ve bilmeden yapılacak herşey ezbere ve manipülasyonlara açıktır.
Kendi beslenme şeklini keşfederken bu süreci “uzaya mekik fırlatmak gerekmiyordu, gereken tek şey yaradılışımı yani sistemi keşfetmekti” diye özetleyen yazar, sınırların dışına çıkarak, ezber bozarak, basmakalıp beslenme şekillerini bir kenara bırakarak, kendine en uygun ve en doğru beslenme tipini bulmak gerektiğini tavsiye ediyor.
Kitaptaki bütün tavsiye, öneri ve uyarılara harfiyyen uymamız gerekmiyor. Ama bu konuda bir çabaya, gayrete sevk edebilirse ne âlâ. Zaten bütün uyarılara eksiksiz uymak için benzer kaderi yaşamış olmak veya hayatını tamamen değiştirebilecek denli yüksek bir bilince sahip olmak gerekir. Aslında dediği şeyleri hayata geçirmek zor şeyler değil. Çok tekrarlandığı için önemini kaybetmiyor.
Sistem yeme ve tüketme üzerindeyken sakın yeme demek kolay ama daha az yemeyi seçmek için güçlü irade şart. Kaldı ki azı bile sistemi bozabilir. Elinizin tabağa gitmesini engelleyemiyorsanız o zaman tabağınızdakiler sağlıklı gıdalar olsun. Tavsiyelerden çıkan notlardan bazıları bunlar.
Sorular cevap buluyor
Bir yazar disiplini ve sistematiğiyle değil, kendi bildiği gibi, aklına ne gelirse onu yazıyor. Dahası, derdini kendince anlatmaya çalışıyor. Bu durum yer yer size ne iyi etmiş de yazmış dedirtiyor. Bazen anlattıklarını da şimdi buna ne gerek var deyip saçma bulabilirsiniz. Kitabın ismi o bildik kişisel gelişim kitabını çağrıştırıyor. Belki daha bu içeriği iyi yansıtabilecek bir başlık seçilebilirdi. Mutfakta yemekle sınırlandırılmış bir kitap türü gibi. Bu yüzden ben olsam böyle bir kitaba bu adı vermezdim diyebilirsiniz siz de. Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda”sından yola çıkarak Kendine Ait Mutfak gibi bir başlık denebilirdi.
21 maddede holistik yaşamın özetlendiği maddeler emir şeklinde ardarda sıralanmış. Herkese göre değişkenlik gösteren ifadeleri okurken kişisel gelişim kitabı sanabilirsiniz. Kitapta “Besinlerin sınıflandırılması” ile “Holistik yaşam ve mutfak teknikleri” ayrıntılı teknik mevzular olarak yer alıyor. İster sindire sindire ister bir çırpıda okuyun. Bu sizin bileceğiniz bir iş.
Türk mutfağının anlatıldığı gençlere ve mutfağı bilmeyenlere bölüm kitabın genel muhtevasına ve akışına ters olsa da herkesin kendi mutfağını tanıması gerektiği için garip durmuyor. Muhtevasında mutfağa dair ipuçları, tüyolar var. Soslar ve çorbaların nasıl hazırlandığı da verilmiş. Ardından baharatların yemeklerde kullanımıyla ilgili bilgiler aktarılmış.
Sağlıklı ve doğal yaşamak için sofraya neyi, nasıl, neye ve kime göre koyacağız? Bütün bu sorular cevap buluyor. Etin, balığın, otun, meyve sebzenin mevsiminde tercih edilmesi gerektiği dile getiriliyor. Soslara da özel olarak yer ayrılmış. Gereken teknikleri bildikten sonra tarifler hayal dünyası kadar sınırlı. Çünkü hayattaki herşey özünde sos yani aroma aslında. Ona dikkat et, şunu az ye, bunu yeme gibi nasihatların sık sık geçtiği bölümlerden sonra ağızları tatlandıracak sürpriz bir bölüm geliyor. Biraz da yaramazlık bölümü. Ramazan ayından sonra gelen bayram gibi.