
1950’li yıllarda köy romanlarının çok öne çıktığı bir dönemde gazetede tefrika edilen ve dönemin beş önemli isminin köy romanlarının konuşulduğu Beş Romancı Tartışıyor adlı eser 70 yıldır ilgi gören bir tartışmayı bugüne taşıyor. Tartışan isimler arasında Kemal Tahir ve Orhan Kemal’in olması ise bu eseri daha bir önemli kılıyor.

Köy romanlarına dair hangi makaleyi veya kitabı okursanız okuyun, orada mutlaka Beş Romancı Tartışıyor’a yapılan sayısız atıfla karşılaşırsınız. Kitap, 1960 yılında Düşün Yayınevinin yayınları arasından çıkmış. Onun öncesindeyse, 1959 yılında “Beş Romancı ‘Köy Romanları’ Üzerine Tartışıyor” başlığı altında, Pazar Postası gazetesinde parça parça yayımlanmış. Belli ki bu tartışma gazetede yayımlanırken de kitap olarak çıkarıldığında da yoğun ilgi görmüş. Şimdilerde beş değil elli romancı bir araya gelse, “köy romanı” hakkında tartışsa, ilgi göreceğini sanmıyorum. Kitabın bu şekilde yayımlandığı dönemle sıkı bir bağı var. Fakat, o bağdan kurtulup, günümüze de seslenen yönleri olduğu muhakkak. Her şeyden önce, tartışanlar arasında Kemal Tahir ve Orhan Kemal gibi Türk romanının iki dev romancısıyla, “köy romanı” denilince mutlaka bilinmesi gereken Mahmut Makal, Fakir Baykurt ve Talip Apaydın isimleri var. Ve tartışma, öyle belirli sorularla çerçevelenmiş değil. Romancılar gayet özgür. Hatta şu söylenebilir: Belli ki romancıların günler, belki de yıllar boyunca kafalarında döndürüp durdukları konular masaya yatırılmış ve birlikte düşünülmüş. Söyleşideki bütün romancılar, gayet dürüst, rahat ve pervasızlar. Bu da, tartışmaya ayrı bir samimiyet ve sıcaklık katmış.
KÖY ROMANINI KİM YAZMALI
Kitap, aslında Kemal Tahir’in de içinde bulunduğu, bir Kemal Tahir tartışmasıdır. Kemal Tahir günümüzde de tartışılıyor. İlerleyen zamanlarda da belli ki tartışılacak. Orhan Kemal’in, Köyün Kamburu dolayısıyla Kemal Tahir’e yüklenmesi, tartışmayı alevlendiren ilk kıvılcım bence. Öncesinde ise, Fakir Baykurt’un köy romanını köyde doğmuş, büyümüş bir romancının yazmasının daha etkileyici sonuç vereceği fikrine karşı Kemal Tahir’in itirazları gerilimi tırmandırıyor. Sonra ilginç bir şekilde konu Zola’nın Germinal’inden Balzac’ın Goriot Baba’sına ve Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sına kayıyor. Arada Tolstoy’un Savaş ve Barış’ına değiniliyor. Orhan Kemal hem gerilimi tırmandırmak hem de kontrol etmek açısından gayet başarılı. Kitap boyunca zaten en çok Orhan Kemal’le Kemal Tahir konuşuyor. Kemal Tahir açıklayıcı, izah edici, yol gösterici, bazen de savunmacı bir tutum içinde. Orhan Kemal, her konuya balıklama dalıyor ve zihinsel efor sarfedecek ilerliyor. Orhan Kemal’in itiraz ve restleri, Kemal Tahir’in açıklama ve fikir teatisi kadar önemli. Fakir Baykurt ise, sürekli Kemal Tahir’le çekişme halinde. Çünkü belli, köy romanını köylü bir romancının anlatmasının daha etkili, samimi, doğru olacağına yönelik ortaya sürülen tez, Kemal Tahir’e karşı oluşturulmuş. Kemal Tahir bunu reddederken, iki noktaya vurgu yapar: Birincisi, romancının yeteneğine; ikincisiyse, romanın birey merkezli oluşuna. Kemal Tahir görüleceği üzerine poetikasının içinden konuşur, karşı çıkar, tepki gösterir, açıklama yapar. Diğer romancılarda bu türden bir poetikayla karşılaşmıyoruz. Onlar “bence” diyerek söze başlarlar ve bu konuları o an düşünüyor gibidirler. O yüzden tepkisel kalırlar.
ORHAN KEMAL’İN İTİRAZI
Orhan Kemal’in Balzac ve Dostoyevski’yi bir kalemde harcaması ilginçtir. Sonrasında bunu neden yaptığını izah eder. Fethi Naci ona Goriot Baba’yı okumayı önermiştir. Orhan Kemal bu ödevi kabul etmez. Yine de Goriot Baba’yı okur. Ve böyle bir babanın olamayacağına kanaat getirir. Çünkü kendisinin dört çocuğu vardır. Hatta kırıcı bir şekilde babalık konusunda Kemal Tahir’in konuşmaması gerektiğini söyler. Aradaki ahbaplıktan dolayı, bu emrivaki tutum, okuyucuyu yadırgatabilir. Kemal Tahir ise, baba olmadığı halde Goriot Baba’yı okuyarak, babalığın ne olduğu hakkında bilgi sahibi olduğunu söyler. Orhan Kemal’in Balzac saldırısı da bunun üzerine başlar. Asıl sebepse, Orhan Kemal’in “sözümona eleştirmen” Fethi Naci’ye kızgınlığıdır. Orhan Kemal Dostoyevski ve Balzac’a düşkünlüğün kompleks ürünü olduğunu belirtir. Hatta Kemal Tahir’in kendini Dostoyevski’yle kıyaslamasını eleştirir. Türk romancısının birer Balzac veya Dostoyevski kopyası olmaması gerektiğini, kendi değerini bu yüz yıl önce yaşamış romancılara kıyasla ölçmesinin hata olduğunu vurgular. Orhan Kemal’in bu çıkışı, Türk romancısının Batı romanı karşısında nasıl durması gerektiğini göstermesi açısından anlamlı. Kemal Tahir buna itiraz etmiyor mesela. Orhan Kemal tarafından övüldüğü için değil. Belki de daha önce, konuyu bu şekilde değerlendirmediği için. Mutlaka konuyu, tartışmadan sonra da defalarca düşünmüştür.
Kemal Tahir’in Küçük Paşa eleştirisi de kitabın başka bir eksenini oluşturmuş. Orhan Kemal ve Kemal Tahir dışındaki romancılar, Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın Küçük Paşa’sını beğeniyor, onu ilk köy romanı olarak selamlıyor. Oysa Kemal Tahir, onun “masalımsı” olduğunu vurgular. Hepsinden önemlisiyse, Kemal Tahir’e göre Küçük Paşa’da tahlil yoktur. Buradan hemen Kemal Tahir’in romandan ne beklediğini, ne anladığını hemen çıkarabiliriz. O, tasvirle zaman kaybedilmemesi gerektiğini düşünür. Kemal Tahir’e göre romanda kişi, kahraman, tip ortaya çıkarılmalı ve hemen onun tahliline geçilmelidir. Mahmut Makal, Küçük Paşa’yı tasvirlerinin güç ve önemini vurgulayarak savunur. Kemal Tahir’e göre bu “dış”tır. Oysa “iç” önemlidir. Bu tartışma da, Beş Romancı Tartışıyor’un roman tekniğine kadar uzandığını göstermesi açısından ilginçtir. Günümüzde çıkan romanlarda tasvirden ziyade tahlilin olması, acaba Kemal Tahir’in haklı çıktığını mı gösterir? Kitabın düşündürdüğü noktalardan biri olarak bu da bir köşede dursun. Beş Romancı Tartışıyor’da Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban’ı ve Sabahattin Ali’nin roman ve hikayelerinin Küçük Paşa kadar tartışma konusu edilmemesi de ayrıca düşünülmesi gereken bir nokta.
Kitabın asıl ekseni, başta belirttiğimiz üzere Kemal Tahir’in Sağırdere ve Körduman romanlarıyla Göl İnsanları adlı hikaye kitabıdır. Dört romancı da bu kitaplardan çok etkilenmişlerdir. Orhan Kemal dahil buna. Ve tartışmanın doğal sonucu; köy romanı denilince bunun ilk üstadının, kurucusunun, ortaya çıkarıcısının Kemal Tahir olduğudur. Yedi Çınar Yaylası (1958) ve Köyün Kamburu’yla (1959) Kemal Tahir yeni bir şey denemektedir. Bunu Orhan Kemal yadırgar. Fakir Baykurt da Orhan Kemal’e yakın düşünür. Diğer iki romancı yorum yapmaz. Şimdi merak ettim, acaba Kemal Tahir Büyük Mal’ı (1970) yazarken, bu tartışmadan istifade etmiş miydi? Çünkü Büyük Mal’da ilk iki romandaki “firengili” tiplerle hesaplaşmıştır.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.