Bizi bize anlatan türküler bazen dilimize pelesenk olarak, bazen de gönlümüzden akarak yol bulur. “Karpuz Kestim Yiyen Yok” bu kabilden bir çalışma olarak dikkat çekiyor. Kitap samimi bir sohbet havasında sezgi ve zeka mahsulu denemelerden oluşuyor. Eminim ki, elinizden kolay kolay bırakamayacaksınız, belki de okumanıza türküler eşlik edecek.
Türkülerin bizi anlattığı bahsinde “Biz kendimizi dosdoğru anlayıp tanımaktan uzaklaştığımız için türküleri de başka hazineleri de anlayamaz olmuşuzdur” sözüne hak vermemek elde değil. Bu uzaklaşmanın küçümseme ve kaçışı meşrulaştırdığına dikkat çekiliyor: “Biz kendimizi dosdoğru anlayıp tanımaktan uzaklaştığımız için türküleri de başka hazineleri de anlayamaz olmuşuzdur.“
Türkü metinlerini şiir olarak ele alan yazar, çocukluğunda ruhunu türküleri toplumumuzun ve insanımızı tanımanın sahih bir aracı olarak görüyor.
“Ekmek medeniyettir”, “Şeker pancarından kağnı, karpuz kabuğundan teker” ve “Karpuz kestim yiyen yok” başlıklı yazılar dikkat çeken bölümlerden bazıları Kitap biraz da yazarın memleketi olan Erzurum'a ait kültürden izler taşıyor.
Kitaba ismini veren yazıdaki türkünün sözleri “Karpuz kestim, yiyen yok/Halin nedir diyen yok/Ayrılık gömleğini/Senden başka giyen yok” şeklinde. Bu türkünün tahlilinde, eğer ortada bir kesilmiş karpuz varsa bu beraberce yenecek demektir. Çünkü kimse yalnızken karpuz yemez. Bu açıdan, yalnızlığı paylaşacak bir dostun yokluğunu vurgulamak için en iyi seçimin karpuz olacağı ifade ediliyor. Beraberce yenmesi gereken bu nimetle ilgili satırlarda cuma namazından ilhamla “karpuz cemaati” tabiri oldukça hoş olmuş. Ayrıca kestiği karpuzu yiyecek kişiyi arayan aşığın aile özlemine vurgu yapılıyor. Bu bölümde karpuzdan meyve olarak bahsedilmesine gelince, bu fikre katılmamakla birlikte, bu içinden çıkılmaz tartışmaya katılma niyetinde değilim.
Yazar aslında türküleri tahlil ederken geçmişe, doğduğu topraklara, çocukluğunun Erzurum’una götürüyor okurunu. Bu kitap elimizdeyken kâh türkülerde sıklıkla kullanılan metaforlar esrarının perdesi aralanıyor, kâh manalarının kapıları açılıyor.
Abak'ın Karma Kitaplar etiketiyle yayınlanan bir diğer kitabı da “Tarifi Bende: Bir İslam Aydını Olarak Nasreddin Hoca” başlığını taşıyor. Kitapta her latifeye bir yazı ayrılıyor veya benzer temalı latifeler yorumlanıyor. Nasrettin Hoca “tarifi bende”si ve “doğuran kazan”ı, “göle maya”sı, “ördek çorbası” ile bugün de bizi güldürebiliyorsa bu derinliği ve mizah anlayışını anlamak gerekiyor. Hoca'nın mizahı üzerinden değerlendirme ve yorumlar, biraz da mizahın izahı kabilinden yazıları oluşturuyor.
Hoca’yı bir komedyen olarak değil, İslam aydını olarak görmek gerektiği üzerinde duruluyor. “İslam medeniyetinin ilim, kültür ve sanat dünyasının zirve isimleri birer birer seçilip önce “İslamsızlaştırılıyor”, ardından kimliğinin ve temsil ettiği idealin en tali unsuru ana bir sıfatmış gibi o isme eklenip adeta yeniden üretilmiş bir kimlikle yine bize sunuluyordu.” tespitine yer veriliyor.
Doğuran kazan hikayesinde “Tanrının doğduğunu” iddia edenler mi hicvediliyor? Doğuran ama ölmeyen kazan faiz eleştirisi midir? Yoğurt, göl ve maya çalmak neyi sembolize ediyor? Meraklı okura bir aydınlanma yaşatan kitap, göle çalınan mayayı, doğuran kazanı farklı okuyabilir miyiz? Kitap biraz da, mizahı biraz da eleştiri olarak algılama, çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendimize batırma cesaretini gösterme ihtimalini düşündürüyor.
Hülasa, türküler ve latifeler için yolculuğuna hazır mısınız? Hem de usta bir rehber eşliğinde.
Geri dönüşümde örnek bir çalışmaya imza atan Bursa Yıldırım Belediyesi, çay ocakları, kafeterya ve kahvehanelerden 3 ayda 52,3 ton cam atık topladı. 2019 yılından bu yana ise ilçe geneline yerleştirdiği 208 kumbaradan 5 bin 650 ton atık cam toplayan belediye, cam atıkları toplayan işletmelere masa örtüsü, çay, kesme şeker, çay bardağı gibi hediyeler veriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı tarafından oluşturulan Etil Alkol Takip Sistemi ile sahte alkollü içki üretiminin önüne geçilmesini hedefliyor. Üç kademeden oluşan sistem, üretim miktarının yerinde tespiti, ticaretin tek platform üzerinden yapılması ve dağıtımının izlenmesi aşamalarını kapsıyor.
Trendyol ve BM Kalkınma Programı işbirliği ile başlatılan “Yarının Köyleri” projesinin ilk dijital merkezi Adana Kürkçüler Köyü’nde açıldı. Diyarbakır Bağıvar ve İzmir Ulamış’ta da dijital merkezler açılacak. Dördüncü Yarının Köyü Dijital Merkezi için Hatay’da çalışmalar sürdürülüyor. Beş yılda toplam 10 köye ve 1 milyondan fazla kişiye ulaşılması hedefleniyor.
Kırkağaç Kaymakamlığı başvurusu üzerine ekim ayında coğrafi işaretle tescil edildi. Şehrin yemek kültüründe önemli bir yere sahiptir. Özellikle günlük öğünlerin yanısıra düğün, bayram gibi özel günlerde de ikram edilir. Önceden hazırlanan köftelerin, dana kemiğinin kaynatılması ile elde edilen kemik suyu ile bu yemeğe özgü hazırlanan sos ile karıştırılıp tekrar pişirilmesi suretiyle hazırlanır. Kıyma ve kemik suyu nedeniyle kıvamlı bir yapıya sahiptir.
Yapılışı: Az yağlı dana eti kıyma makinasından iki defa geçirilerek kıyma haline getirilir. Bir kabın içinde yoğurulan ve en az bir saat kadar dinlendirilen köfte hamuru 10 ila 20 gram arasında yuvarlak şekillere ayrılarak topalak köfteler elde edilir. Zeytinyağı konulan tavada kızartılan köfteler yağının süzülmesi için başka bir kaba konulur.
Sosu: Dana kemiği (genellikle kaval kemiği) parçala halinde bir kaba konulur. Zeytinyağı ile domates salçası karıştırılıp ayrı bir tavada kavrularak sos elde edilir ve kemik suyuna katılır. Salçalı sosun bir kısmı servis sırasında kullanılmak üzere ayrılır. Kemik sulu sosa limon, sumak ekşisi, karabiber, pul veya toz kırmızı biber eklenir. Karışıncaya kadar pişirilir.
Servisi: Topalak köfteler sıcak sosun içine konularak 5 dakika kadar karışması sağlanır. Yumuşayan köfteler kepçeyle tabağa alınır. Yemeğin üzerine isteğe göre kemik sulu ve/veya zeytinyağlı salçalı sos eklenir, karabiber ve ince kıyılmış maydanoz eklenir.