Karagöz Derneği tarafından düzenlenen 3. İstanbul Karagöz Festivali başladı. İstanbul Rumeli Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen festival 30 Kasım’a kadar İstanbul’un çeşitli ilçelerinde gösteriler, atölyeler, söyleşiler, seminer ve sergiler gerçekleştirilecek. Karagöz Festivali’nin detaylarını Karagöz Festivali Dernek Başkanı Enis Ergün ile konuştuk.
Biz Karagöz’ü bir cephe olarak görüyoruz. Nasıl ki teknoloji, savunma, eğitim, sanayi her millet için önemli cephelerdir; Karagöz de milli kültürümüzün içinde önemli bir cephedir. 81 ilimize yaymak istediğimiz Karagöz Festivalleri ise bu cephenin bayraktarıdır. Bu festivaller sayesinde, Diyarbakır’da köyde yaşayan bir çocuğa da ulaşacağız, Nevşehir’de yaşayan yetişkinlere de ulaşacağız, İstanbul’da üniversite okuyan gençlere de ulaşacağız ve bu sayede dalga dalga Karagöz’ü gelecek nesillere aktarma görevimizi yerine getirmiş olacağız. Ulaşmış olduğumuz insanların içinden yarının Karagözcüleri çıkacak, yarının öğretmenleri çıkacak, yarının yazarları çıkacak. İşte bu insanların hepsi Karagöz’ün gelişmesine katkı sağlayacak.
Bizler Karagöz Derneği olarak, bu yolculuğa çıktığımız ilk günden itibaren bu toprakların sesi, nefesi olan Karagöz sanatını daha görünür kılmak, geçmişten günümüze Karagöz sanatına emek vermiş tüm ustalarımızın çabalarının üzerine bir tuğla daha koyabilmek için gayret gösterdik ve göstermeye devam ediyoruz. İlk festivalimizden itibaren, iki sene gibi kısa bir zamanda 130 bin çocuğun Karagöz figürünün olmasını sağladık. Karagöz’ün unutulmaya yüz tutmuş bir sanat olduğu gibi bir algı var maalesef. Aslında bir ölçüde bu algının kırılmasını sebep olduk. Seyirci Karagöz’ün geçmişte olduğu gibi, bugün de yaşamakta olan, güncelliğini koruyan ve kendisine hitap eden bir sanat olduğunu tekrar hatırladı. Bu hatırlamanın çok kıymetli ve önemli olduğunu düşünüyorum.
Karagöz yüzyıllardır bu toplumun içinde yaşamış ve yaşamaya devam edecek bir sanat. Çünkü o milletten kopuk, ya da uzak bir sanat değil. Her zaman bu toplumun sesi olmayı, yüzündeki gülümseme olmayı, kalplerindeki mutluluk olmayı başarmış bir sanat. Bizim hedefimiz bu sesin ülkemizin her bir şehrinde, her bir köyünde yankılanmasını sağlamak. İstanbul Karagöz Festivali, aldığımız geri dönüşler itibariyle hedeflerimize doğru emin adımlarla ilerlediğimizi gösteriyor. O yüzden hedefimize ulaşmamız için daha çok yolumuz var ama yaşayarak görüyoruz ki, Karagöz dediğimizde bizlerle birlikte yol alan koca bir millet var.
Tekrara düşmüş olabilirim ama bir kez daha altını çizmekte yarar var. Karagöz sanatının en önemli özelliği, iç içe geçmiş olduğu bu toplumun her zaman sesi olmasıdır. Bu sebeple, bugün okuduğumuz eski oyun metinleri, oynanmış olduğu dönemin güncel hikâyeleriydi. Yani o dönem, insanların sorunları, düşünceleri veya ihtiyaçları olan ne varsa, hayal perdesinde yer bulmuştu. Bu anlayış, bugünde devam ediyor. Bugüne dair yeni oyunlar yazılıyor, her sanatçı kendi bakış açısından bir oyun meydana getirip seyircine sunuyor. Aksi halde, sadece bugün güncelliği olmayan oyunları oynarsanız, zaten hem Karagöz’ün ruhuna aykırı davranır hem de seyircide bir karşılık bulamazsınız. Benim ustam, Karagöz’ün Ay’a gitmesi ile ilgili bir oyun oynuyor, bir başka arkadaşım Dinozorlar Diyarında adlı bir Karagöz oyunu oynuyor, bir başka sanatçı arkadaşım yetişkinlere yönelik Karagöz oyunu yazdı, şimdi onu oynuyor. Ben bu sene Karagöz’ün dünyayı gezmesiyle ilgili bir oyun hazırladım. Karagöz oyununda yeni hikâyeler, yeni tipler sürekli olarak hepimizin üzerinde çalıştığı konular. Aksi halde insanlarda karşılık bulmamız, her sanat dalında olduğu gibi bizim içinde çok zor olurdu.