Sudan’dan gelip Saray’da kahvecibaşı olan atalarının yolunu takip eden Yüksel Kukul annesi ve teyzesiyle birlikte Velvet Kafe’yi işletiyor. Antika fincanlardan dekoruna misafirlerini zaman tüneline davet eden Kukul, “Yadigar fincanları kullanırken bu ne zaman yapılmış, kime ait olabilir gibi sorular sorduk. Bu düşleme sizi doyuruyor, başka bir yere götürüyor. Neden bunu başka misafirlerle paylaşmayalım dedik ve böylece başladık” diyor.
Doğma büyüme İstanbullu olan Kukul Ailesi’nin ataları Sudan’dan geliyor. Saray’da kahvecibaşı olarak çalışan büyük dedelerinin yolunda ilerleyen Yüksel Kukul, 2013 yılında Velvet Kafe’nin Galata’daki ilk şubesini açtı. Geçtiğimiz ay ise Balat’taki yeni şubenin haberini aldık. Kadife koltuklar, eski gelinlik, kristal avizeler, fincanlar, nostaljik duvar kağıtlarıyla aile ortamını hatırlatan mekan, siyah beyaz fotoğraflarla nostalji ruhunu tamamlıyor.
Mekana ilk olarak anneannesinin koltuğunu getiren Yüksel Kukul, koltuktan ilhamla mekanın adını İngilizce kadife anlamına gelen velvet olarak belirlemiş. Bu haberi annesine söyleyen Yüksel Kukul, büyük annesinin, cildi çok pürüzsüs olduğu için anneannesini kadifem diye sevdiğini öğrenmiş.
FİNCANLARA KIYAMIYORLAR
“Kökenimizin çok az bir kısmını bildiğimiz için sanırım, eskiyi ve hatıraları çok seviyoruz” diyen Kukul, şunları söylüyor:
“Evden dekor amaçlı getirdiğim yadigar fincanlar vardı. Bir gün arkadaşımla birlikte bu fincanlardan birer kahve içtik ve bu fincan hangi yılda yapılmış, kime ait olabilir, hangi sohbetleri yapmışlardır gibi sorular sorduk. Bu düşleme sizi doyuruyor, başka bir yere götürüyor. Neden bunu başka misafirlerle paylaşmayalım dedik. Böylece başladık ve yakınlarımız fincanları bize göndermeye başladı. Bir koleksiyon oluştu. Hâlâ da fincan geliyor, ben de seyahatlerimde fincan toplamaya devam ediyorum.”
Yeni fincan keşfettikçe çocuk gibi sevindiklerini belirten Yüksel Kukul, “Tepside fincanlarımız geliyor. Türk fincanları 40’lardan, Almanyadan gelen 50’ler, Amerikadan gelen 60’lardan, Yunanistan 70’lerden diye anlatıp seçim yapmalarını istiyoruz. Misafirlerimiz kullanmaya kıyamıyorlar. Sadece keyfini çıkartın diyoruz. Kırılan da oluyor, onları avizede dekor olarak kullanıyoruz” diyor.
GALATA ANNEANNE ODASI BALAT SALON
Altı yılda birçok dostluk oluştuğunu belirten Kukul, “Öğrenciler meslek sahibi oldu, çiftler düğününe davet ediyor. Bazı şeyleri hayal edemezsiniz ama olanlara baktığımızda hayal etsek bunları hayal ederdik. Anneannemin “İnsan biriktir” öğüdünü tutmaya çalışıyorum. Güzel insanlar biriktiriyoruz” diyor.
“Galata anneanne odasıyken Balat anne salonu gibi” olduğuna dikkat çeken Yüksel Kukul, “İlk açıldığımızda bir misafirimiz geldi ve kahve içip kalktı. Biz de neden 10 dakika oturup kalktı diye çok üzüldük. Bizim amacımız neden daha fazla yiyip içmedi değil daha fazla keyif almasını sağlamak. Buraya iş gözüyle bakmadık hiçbir zaman. Mimarla çalışmadık. Çiçeği kendimiz dikdik,duvar kağıdını yapıştırdık, evdeki eşyeları getirdik. Mimarın trende göre yaptığı dekorda ben kendimi göremiyorum. Başkasının mekanında hissediyorum. Tanışıp evlenmeye karar verenlerin mutluluğuna ortak oluyoruz, tartışanların arasını düzeltiyoruz. Bütün duyguları bizimle paylaşıyorlar. Hedefe kilitlendiğimiz için bazı şeyleri göremiyoruz. Bizim yapmak istediğimiz bu küçük güzellikleri görünür kılmak” diyor. Sabahtan gelip kitap okuyan, biraz kestirdikten sonra yemeğini yiyip bilgisayarında işlerini halleden misafirleriyle Velvet, herkesi zaman yolculuğuna davet ediyor.
Beğenmezsek servis yok
Mekanda şişelenmiş içecek olarak sadece su ve soda var. Ayrandan çilekli frozen’a, limonatadan karpuz aşkına Fürüzan ve Firdevs hanım kardeşlerin el emeğiyle yapılıyor. Elmalı kurabiye, portakallı kek, gül böreği, puding, tatlarının hepsi de el yapımı. Makina kahvesi de bulunuyor. İnternet sitelerinden ödül kazanan, dergiler tarafından dikkate değer bulunan Velvet’in yıldızı ise kaymaklı un helvası. Açılış ikramı olarak yapılan özel tadın, ninelerden gelen bir tarifi var. Helvayı menüye ekleyen Yüksel Kukul, popüler olmasını beklemediklerini söylüyor. Fürüzan Kukul ise mutfakta harikalar yaratmadığı sürede misafirleri kapıda karşılıyor, masada sohbet ediyor.
Kukul, “Genelde her şey az ve günlük yapılıyor. Beğenmediğimiz yiyeceği servis etmiyoruz. Gelenleri misafir gibi ağırlıyorum. Büyüklerimden öğrendiğim gibi iftarda, davetlerde nasıl mutfaktan çıkmadan çalışıyorsak burada da öyle. Ailece geçmişten gelen bir hayatı güzelleştirme, iyi etme isteği var” şeklinde konuşuyor.