Joan Miró 20. yüzyılın ön önemli sanatçılarından biri. Ortaya koyduğu üslupla modern sanatın dönüşümünde imzası olan bir sanatçı. Türkiye’de de ilgi görüyor. Daha önce 2008 yılında Pera Müzesi’nde, 2024’te ise Sabancı Müzesi’nde eserleri sergilendi. Bir kez de Tophane-i Amire’de bir Miro sergisi düzenlendi ama Miro Vakfı tarafından bu sergideki eserlerin sahte olduğu açıklanması üzerine hemen sona erdi. Her üç sergiyi de gezmiştim. Bu kez yolum İzmir’e düşünce Arkas Sanat Merkezi’ndeki sergiyi kaçırmak olmazdı. İmge, Metin, Gösterge başlığını taşıyan sergi 9 Şubat’a kadar açık. Sergide çok geniş bir yelpazeden 74 eser yer alıyor. Eserler 1924-1981 yılları arasındaki neredeyse 60 yıllık bir dönemden seçilmiş. Aynı zamanda sanatçının çok farklı tarzlarda eserleri de yer alıyor. Bir ressamdan genel olarak beklenen yağlıboya resimlerken Joan Miró mümkün olan hemen her tarzı denemiş ve başarılı eserler ortaya çıkartmıştır. Zaten onu da ressam değil sanatçı kılan da budur. Kübistler ve sürrealistlerle bir dönem birliktelik kuran ve kendini onlara yakın hisseden sanatçının ilk dönemlerinde edebiyat (metin, tekst) görseller kadar önemli bir yer işgal eder. Beslendiği kaynakların başında edebiyat gelir. Bu da onun ilerleyen dönemlerde farklı toplumların kaligrafi sanatını kendi sanatsal serüvenine yoldaş kılmasına yardımcı olur.
Sergide yer alan eserler Serralves Vakfı’na ait. Vakıf Porto’da bulunuyor. Vakıf bu eserleri Porto Belediyesi’ne uzun süreli ödünç vermiş. Resimlerin bu vakfa geçiş hikâyesi ise hayli ilginç ve bize de örnek olabilir. Yaklaşık 10 yıl önce Portekiz ekonomik krize girer. Bir banka elinde bulunan sanat eserlerini müzayedeyle satmayı planlar. Bu kadar önemli bir koleksiyonun Portekiz’de kalması gerektiğini düşünen sanatseverler Kültür Bakanlığı’na baskı yaparlar. Ve eserlerin Serralves Vakfı tarafından satın alınıp Porto Belediyesi’ne ödünç verilmesi gerçekleşir.
Bence bu olayda alınması gereken ilk ve en bariz ders eserlerin ülkede kalması için gösterilen çaba. Diğer örnek alınması gerekense bankaların sanat eserlerine yaptığı/yapması gereken yatırımın niteliği. Bizde özellikle kamu bankalarının yaptığı sanat yatırımları(!) maalesef gereken hassasiyetle yapılmıyor.
Robert Lubar Messeri küratörlüğünde gerçekleşen sergide beni en çok yanık tuvaller etkiledi. Belki diğer eserlerinin benzerlerini hem Türkiye’de hem de yurtdışında gördüğüm içindir. Bir sanatçının farklı tarzda eserleriyle karşılaşmak, onu diğer eserleriyle mukayese etmek sanatçının büyüklüğünü anlamaya çok katkı sağlar. Joan Miró’nun Arkas Sanat Merkezi’ndeki bu sergisinde de bunu görmek, gözlemlemek mümkün. Joan Miró’nun her baktığınızda farklı manalar bulabileceğiniz, ya da manasızlık içinde kaybolabileceğiniz eserlerini görmenizi tavsiye ederim.