Salgın sürecinde uzun süre kapalı kalan sinema salonları 1 Temmuz 2021’de açılmıştı. Üç buçuk aydır açık olan salonlar yarı kapasite ve önlemlerle izleyici alıyor. Bu durum gişe verilerine net şekilde yansımış durumda. Ekim’in ilk haftasında çok beklenen filmlerin vizyona girmesine rağmen haftalık toplam bilet satışı 400 bini zorlukla geçti. Oysa salgın öncesindeki Ekim 2019’da bu sayı 2 milyona yakındı. Yani izleyici salona dönmeyi henüz düşünmüyor.
Yaşadığımız sıra dışı sürece bakınca izleyiciyi sinema salonlarından uzak tutan ilk sebebin salgın şartları olduğu aşikar. Kapalı alanlardan kaçınmak, salonların yarı kapasite çalışması ve salonlara girişteki bazı tedbirler koltukları boş bırakıyor.
Salgın döneminde çok fazla film üretilmemiş olması da sebepler arasında.
Bütün sektör alanlarında olduğu gibi sinema salonları da salgn sürecinde ciddi yara aldı. Toplamda 10 ay civarı kapalı kalan salonlar yeni normal şartlarında toparlanmaya çalışsa da ciddi gerileme yaşanmış durumda. Ülkemizdeki sinema salonlarının ekserisi AVM’lerde olduğundan, kapalı olunan dönem eskiye dönmek kolay olmuyor. Bağımsız sinema salonlarının durumu ise daha vahim. Alışveriş için bile olsa AVM’ye dönen izleyicinin sinema salonuna uğrama ihtimali var ama diğer salonların koltuk doldurması için yapacağı fazla şey yok. Bilet fiyatlarının artmış olması da cabası. Box Office Türkiye verilerine göre 2019’da 16 TL civarı olan bilet fiyat ortalaması, günümüzde 22 TL’ye dayanmış durumda.
Salgın şartlarının sinema salonlarını doğrudan etkilemesinden önce bilet satışlarında ciddi düşüş yaşanmaya başlamıştı. Esas dkkat edilmesi gereken nokta burası. Zira son 10 yılda patlama yapan gişe verileri tersine dönmeye başlamıştı. 2011’de 42 milyon olan yıllık toplam bilet satışı 2017’de 71 milyona yükselerek rekor kırmıştı. 2018’de ise düşüş başladı. Önce yüzde 1 ile 70 milyona düşen gişe 2019’da yüzde 15 kayıp yaşadı ve 60 milyonun altına indi. Salgının olumsuz tablosunu gösteren 2020’de ise toplam bilet satış sayısı yüzde 70 düştü ve 17 milyon olarak açıklandı.
İzleyiciyi son 3 yılda sinema salonundan uzaklaştıran en önemli unsur olarak dijital mecralar gösteriliyor. Gençlerin başı çektiği gişe izleyicisinin aradığını büyük oranda dijitalde yayınlanan dizi ve filmlerde bulması, sinema salonuna gitme gereği duymama sonucunu doğurdu. Bu kitlenin gündemini oluşturan yapımlar büyük oranda diziler ve gişede de izleme imkanı olan filmler oldu. Netflix’n Türkiye pazarına girmesi ve sürekli gündem olan yapımları müşterilerine sunması sonrası sinema salonu müdavimleri yeni adres olarak bilgisayar, tablet ya da telefonu seçti.
Abone bazlı çevrimiçi yayın (SVOD) platformları Türkiye’den çok önce pazar edindiği ve yükseldiği ABD’de benzer şeyler yaşanmadı. Abone sayıları yüz miyonlara ulaşan bu mecraların yanı sıra Çin’de de ilginç bir manzara söz konusu. ABD’de Netflix 205 milyon, Amazon Prime 150 milyon, Disney+ 88 milyon, Hulu 40 milyon, HBO 30 milyon abone seviyesine ulaşmış durumda. Çin’de ise Tencent Video 120 milyon, iQIYI ise 105 milyon abone verisi ile manzarayı çerçeveliyor.
Türkiye’de ise dijital mecraların başını pazar payında BluTv alıyor. Abone sayısı 4 milyon civarı. Netflix Türkiye, Exxen ve Gain ise pazarın diğer aktörleri...
Sektörün çok geç kalarak dile getirdiği soru “bundan sonra ne olacak”?. Dijital mecraların, Türkiye için yeni bir alan olmasına rağmen salgın şartlarının da etkisiyle sinema salonlarını olumsuz etkilemesi karşısında sektör profesyonelleri çaresiz görünüyor. Zira dijital çağda yaşamamıza rağmen çok önceden sorulması gereken sorular ve sonrasında alınması gereken önlemlerden bahsedemiyoruz. Her şey olup bittikten sonra teşhis ve tedaviye soyunmak zayıflıktan başka bir şey değil. Ticari olarak dijital mecra oluşturmak ve içerik üretmek, sektörü ayakta tutmak adına hayati derecede önem arz ediyor. Sinema üreticileri televizyon dizilerinin yanı sıra dijital içeriklerin çoğalması sayesinde iş alanındaki hasarı az seviyede atlatıyor diyebiliriz. Fekat izleyicinin sinema salonu ile olan ilişkisi ve sinema salonunun geleceği konusunda aynı umutlu tablodan bahsetmek söz konusu değil.
Görünen o ki izleyiciyi eskisi gibi sinema salonuna geri getirmek ya çok uzun zaman alacak ya da mümkün olmayacak. Devletin yaklaşımı sadece sektörel zararı gidermeye yönelik. Ticari organizasyon olan salonlar ise ayakta kalmaya çalışmak dışında bir şey yapamıyor.