Birleşmiş Milletler geçtiğimiz aylarda Myanmar’da öldürülen ve göçe zorlanan Arakan Müslümanları ile ilgili bir rapor açıkladı. BM Uluslararası Myanmar Bağımsız Araştırma Misyonu Başkanı Marzuki Darusman, “Arakanlılara yönelik zulüm devam ediyor ve şu an bile Arakan’da kalan Rohingya toplumu en ciddi baskı ve kısıtlamalara maruz kalıyor. Son bir yılda hiçbir şey değişmedi. Soykırım devam ediyor” dedi. Soykırımdan kaçan binlerce insan kamplara ve dünyanın çeşitli yerlerine savruldu. Ahmet Hashim Ullah kamplardan kaçıp Kanada’ya sığınmayı başaranlardan. Rol aldığı, “Ben Rohingya’yım” filmi ise Rohingya Müslümanlarının uğradığı ve halen sürmekte olan soykırımı anlatıyor. Filmde kamplardan kaçıp Kanada’ya sığınan on dört mülteci genç rol alıyor. Onlar bu filmde kamplarda yaşadıkları korku dolu kötü günlerini ve Kanada’daki yeni hayatlarına uyum sağlama mücadelelerinisergiliyorlar. Biz de filmi, çekim sürecini ve öncesini kamplarda 15 yaşına kadar kalan başrol oyuncusu Ahmet Hashim Ullah ve Kanadalı yönetmen Yusuf Zine ile konuştuk.
Gazetemize konuşan Ahmet Hashim Ullah, filmde rol alan on dört gençten biri. Bangladeş’teki Rohingya Mülteci Kampı’nda dünyaya gelmiş ve 15 yaşına kadar kampta yaşamış. Ahmet, o günleri anlatırken her günün bir kabus gibi geçtiğini söylüyor ve ekliyor: “Bırakın eğitim görecek bir okulu, yiyecek lokma bulamıyorduk. Birçok Rohingyalı gibi ben de asla kimsenin yaşamaması gereken şartlarda hayatımı sürdürmek zorunda kaldım.”
Kamptan kaçıp Kanada’ya sığınmayı başaranlar arasında olduğu için kendini çok şanslı hissettiğini söyleyen genç oyuncu, geride kalanlar için Kanada’da bir mücadeleye girmiş. İlk önce arkadaşlarıyla barış eylemleri düzenlemiş. Ancak bu eylemler hiç ses getirmemiş. Tüm dünyanın Rohingyalar hakkında sessiz kalmasına dayanamadığını ifade eden Ahmet, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tüm bu vahşet karşısında herkesin neden sustuğuna anlam veremiyorduk. Dünya sessizdi. Çünkü Myanmar’ın içinde neler olduğunu bilmiyorlardı ve kimse Rohingyalıları tanımıyordu. Hikayemizi anlatabilmemiz için bir platform bulmamızın şart olduğunu anladık.”
İşte tam bu noktada 2015 yılında, yönetmen Yusuf Zine ile yolları kesişmiş. Aynı zamanda bir sosyal hizmet uzmanı olan Zine ise Rohingyalı gençlerle uyuşturucu konusunda danışmanlık yapmak için bir araya gelmiş. Ancak karşısında pırıl pırıl gençler görmüş. Bu süreci Ahmet, şöyle anlatıyor: “Yusuf bizimle tanışınca çok güzel bir bağ kurduk. Uyuşturucu ya da herhangi bir kötü alışkanlığımız olmadığını gördü ve bize ne yapmak istediğimizi sordu. Ben de Rohingya tarihi hakkında bir tiyatro oyunu sahnelemeyi önerdim. Çünkü Rohingyalı gençler olarak Kanada’da kendimizi güvende hissedince yaşananları sorgulama imkanımız olmuştu. Ailelerimizden soykırıma ve olayların geçmişine dair bilgiler almıştık ve tarihimizi öğrenmiştik.”
Böylece tiyatro için provalara başlamışlar. Dokuz ayın sonunda ise ilk gösterilerini Waltroo Üniversitesi’nde gerçekleştirmişler. Hikayenin bundan sonrası ve film aşamalarını ise yönetmen Yusuf Zine anlattı bize.
Yusuf Zine, Pakistan asıllı bir Kanadalı. 2006 yılında televizyon filmlerinde oyunculuk yaparak kariyerine başlamış. 2012’de Los Angeles Web Festivali’nde gösteirlen “Şöhret ve Sadakat” adlı ödüllü bir web dizisini yönetmiş ve oynamış. Zine, bu dizide, ırkçı rol dağılımı ve Hollywood’da oryantalizm gibi eğlence endüstrisindeki tartışmalı konuları ele almış ve adını duyurmuş.
Genç yönetmen, Rohingya ile ilgili film çekmeye nasıl karar verdiğini şu sözlerle aktarıyor: “Ben Innerspeak Media adında bir yapım şirketi kurmuştum ve ilk filmimiz üzerine ekibimle düşünüyorduk. 2016 yazında Rohingya gençliğiyle tiyatro için provalara başladığım zamanlarda ortak yapımcımız Kevin Young’a yürüttüğüm projeyi anlattım. Hikayelerini dinledikten ve daha fazla araştırma yaptıktan sonra, ikimiz de bu konuda film çekmeye karar verdik.” Zine, böylesine bir soykırım gerçeğiyle yüzleşmenin nasıl bir duygu olduğunu ise şu sözlerle anlatıyor: “Başlangıçta inanılmaz zordu. Böyle bir şiddet ve travma yaşayan insanlarla hiç bu kadar yakın olmamıştım. Kendi deneyimlerimden çok uzaktı. Ortak yapımcım Kevin ile birbirimize güç verdik. Bu da ikimizin de bu durumu atlatamamasına yardımcı oldu.
Filmin başrol oyuncusu Ahmet Hashim Ullah, Kanada’da eğitimini sürdürüyor. Kamplarda geçirdiği 15 yılı hiç unutmayacağını dile getiren genç oyuncu, okul dışındaki bütün vakitlerini Rohingya için çalışarak geçiriyor. Kanada Rohingya Kalkınma Girişimi’nin kurucusu ve ortağı olan Hashim Ullah, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Günümüzde modern bir soykırım yaşanıyor ve dünya oldukça sessiz. Çünkü Müslümanlar fail değil kurban. Kanada Parlamentosu’nun, Myanmar’da Arakanlı Müslümanların öldürülmesini ‘soykırım’ olarak nitelendirme kararı ümit verici. Türkiye bu krizle son derece ilgiliydi, yardım için çok para bağışladı. Pek çok ülke bir araya gelip bu meselenin iyileştirilmesi için bir çözüm bulmaya çalışabilir.”
Çocukların daha önce oyunculuk deneyimleri olmadığı halde büyük bir azimle çalıştıklarının altını çizen yönetmen, hikayelerini dünyaya yaymak için onlara güvenmelerinden çok etkinlendiğini dile getiriyor. Filmin Kanada’daki ilk gösteriminin ardından çok olumlu tepkiler aldıklarını belirten Zine, sözlerine şöyle devam ediyor: “ Filmi uluslararası arenada tanıtmak için çok planımız var. Japonya’daki BMMYK Mülteci Filmleri Festivali’nde gösterime girdik. Artık bir Japon distribütörümüz var ve film orada gösterilmeye devam edecek. Tahran’da Uluslararası Film Festivali’ne katıldık. Gelecek yıl Penny Appeal UK ile İngiltere turnesine katılacağız ve bazı oyuncularımız kısa bir teatral performans gösterecekler. Filmi mümkün olduğunca çok sayıda ülkeye götürmeye çalışıyoruz."
Yönetmen Yusuf Zine, genç ve Müslüman sanatçıların Kanada gibi gelişmiş ülkelerde dahi destek bulmasının kolay olmadığını dile getiriyor. Müslümanların sesini duyurmasının önemine dikkat çeken genç yönetmen, İslamofobi ile ancak sanat yoluyla meydan okunabileceğini dile getiriyor. Rohingya soykırımının aslında İslamofobinin en aşırı biçimi olduğunu belirten Zine, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu filmde çocuklar mülteci Müslümanlarla ilgili algılara meydan okuyorlar. Müslüman cemaat ve örgütlerden bile destek almadan bu işi başardığımız için çok mutluyum.”