Bülent Parlak aramızdan ayrılalı bugün tam bir yıl oldu. Ardında bıraktığı İzdiham dergi, vefatından önce hazırlığını yaptığı şekliyle bir de yarım kalan şiiriyle çıkmıştı on ay kadar önce. Sonrası ne olacak sorusu, sevenleri ve okurları için hep bir muammaydı. Şimdi o soruların cevaplarını arama vakti olduğunu düşündüm ve bir akşam vakti İzdiham’ın kapısını çaldım.
Sevgili Huzursuzluğum’la tanımıştık en çok onu. Ölümü manifesto gibiydi, tüm mısralarında gizlediği ve tabi ki çok erken. Hepimizin ölecek yaşta olduğunu zihnimize kazıdı ve gitti. Ardında insanın en mahrem yarasına değen şiirlerini ve bir de İzdiham’ı bıraktı teselli için muhtemel. 10 ay kadar önce Bülent’in hazırladığı haliyle çıkan İzdiham’ın devam edip etmeyeceğini sevenleri merak ediyordu. Biz de bu soruların peşine düştük. Bir yandan da onun mısralarıyla seslenmek istedik, “Bülent, abartma ölümü arada çık gel.”
Dergi, Bülent’in bıraktığı ofisinden taşınmış. Üsküdar Balıkçılar Çarşısı’nda, bir iş hanının içinde küçük bir mekana ilişmiş. Başında Bülent’in biricik kızı Yaren Parlak var. Bir yanda babasının acısını yaşarken, bir yandan da onun hatırasını yaşatmak için çabalıyor. Yaren’in koordinatörlüğünde çıkan İzdiham’ın yeni sayısı, bayramdan sonra raflarda yerini almak için gün sayıyor. “Ekibimizden bu kadar büyük destek görmesem, devam edemezdim” diyor Yaren, tek başına olmadığını bilmek, devam etmesindeki en büyük motivasyon kaynağı.
SANA GÜZEL BİR ŞEY BIRAKIYORUM
7 yaşından beri babasının İzdiham’la uğraşmalarına şahit olan Yaren, son bir yılda da fiili olarak dergide çalıştığını söylüyor. Babası hep, “Sana çok güzel bir şey bırakıyorum, sen devam edeceksin bu dergiye” dermiş. Vefatından sonra ilk günden itibaren devam ettireceğini söylese de ilk günlerin acısı ve gelgitlerinden kimseyi inandıramamış. Ekibin desteğiyle şimdi artık hazır hissettiğini dile getiren Yaren, “Mesela altı ay önce İbrahim abiye gidip ‘hadi yazı yaz’ diyemezdim. Hazır değildik buna. Şu an hazırız ve çıkmamız gerekiyor, artık biz buradayız dememiz gerekiyor. Ben izdiham’a sadece bir dergi olarak da bakmıyorum. Burada bir samimiyet var, bu yapıyı bırakamadım. Tamamen aynı çizgiyi koruyarak bir sayı hazırladık. Babam her sayıda yeni birkaç isme yer veriyordu, ben de verdim. Onun dışında ekip aynı, yazılarını yolladılar, istişare ettik, tek başıma karar vermemeye çalıştım” diyor.
YAS SÜRECİ BİTTİ
Derginin ilk yıllarından itibaren ekipte olan İbrahim Varelci, bu sayının bir eşik olacağını söyleyerek şunları aktarıyor: “Bu sayı Yaren’in koordinesinde ilk sayı olacak. Derginin bir de Türkiye’nin yaklaşık 70 ilinde gönüllü kitap okuma kulüpleri var, bunu da korumamız lazımdı. Biz artık yas süreci bitti diye düşünüyoruz. İzdiham ölmedi sonuç itibariyle. Kızının da kontrolünde yeniden çıkıyor. İşi öğrendikçe kendine güveni artacak. Bundan sonraki sayılar daha da profesyonel çıkacak. İzdiham’ın her kapağı birinin hikayesidir aslında. Bu kapak da Yaren’in hikayesi olacak.”
HİKAYEMİZ HENÜZ BİTMEDİ
Bu muhabbet olduğunda kapak henüz netleşmemişti. Yaren, ilk başta “Yol uzun hikayemiz henüz bitmedi” gibi bir kapak düşünmüş. “Fena değil aslında” diye konuşurken, Enis, “İzdiham fena değil tarzında kapaklarla çıkmadı hiç, herkesin durup bakacağı bir şey lazım. Büyük bir deprem yaşadık ve çok acı çektik. Biraz umut vermek istiyoruz” dedi. Kapak üzerine istişareye biz de katıldık. Çıktığında hepimize sürpriz olacak.
HEPİMİZ YARIM KALDIK
İzdiham’ın meşhur tweetlerini artık Yaren atıyor, sıklığı azalsa da üslubu koruyarak devam ediyor buna. Babasının yarım kalan “Kötülüğün Canlı Tarihi” sosyoloji kitabını da basacaklarını söylüyor. Geçen sayı olduğu gibi bu sayıda da Bülent Parlak’ın yarım kalmış şiiri bekliyor okuyucuyu. “Onun dışında hepimiz yarım kalmış durumdayız. İzdiham devam ediyor” diyerek tamamlıyor sözlerini Yaren Parlak.
HACİZ GELEN GRAFİKER KONUŞTU
Derginin grafikeri Ahmet Enis Gürcan da bu sayının kayıpla ilgili değil kazançla ilgili olduğunu söyledi: “Bülent abinin ‘Nefret edeceğinize güzel bir şeyler yapın’ sözünü, depremde ölen Meksikalı köpek Proteo’nun fotoğrafıyla koyduk arka kapağa. Bülent abiyle kapağı son on beş dakikada yapardık her zaman. Bu kapak da muhtemelen aynı olacak. Son sayılarda ‘Grafikerimize Haciz Geldi’ kapağıyla çıkmıştık mesela. Haciz gelen grafiker de benim. Bir firmadan haciz gelmişti, ‘hadi biraz dertleşelim’ diyerek kapağa taşımıştık.”