Yüce Diriliş Partisi adına bağımsız İstanbul adayı olan avukat Lütfi Yılmaz, “Yüzlerce yıl büyük devletimize başkentlik yapmış bu şehrin, betonlar arasında yitirdiğimiz ruhunu yeniden gün yüzüne çıkaracağız” diyor.
Seçimlere sayılı günler kaldı. Seçim heyecanının yaşandığı adreslerden birisi de şair ve fikir adamı Sezai Karakoç’un kurduğu Yüce Diriliş Partisi’nin İstanbul şubesi. Yüce Diriliş Partisi adına tüzük gereği aday olamayan Lütfi Yılmaz bağımsız İstanbul adayı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Avukatlık meseleği yanında fotoğrafçılıkla da yakından ilgilenen Yılmaz’ın İstanbul konulu birbiriden güzel fotoğraflarda imzası var. Kendini “ Diriliş eri” olarak tarif eden Yılmaz, Sezai Karakoçun da iki ayrı bildiride öne çıkardığı İslam birliği ve siyasi kutuplaşma meselesine seçim çalışmasında ağırlık verdiklerini söylüyor.
Yüce Diriliş Partisi, artık çağın çok gerisinde kalmış olan Siyasi Partiler Kanunu ve mevzuatının getirdiği engeller sebebiyle seçimlere parti olarak katılamıyor. Biz partimizden istifa ederek bağımsız aday olduk. Arkadaşlarımız bizi desteklemektedir. Biz bu seçimi sadece bir yerel seçim olarak görmüyoruz. Yapısal bir sorun ile karşı karşıyayız. Mesele ülkenin ve milletin geleceği meselesidir. Bu seçimde de oy verirken geleceğimizin güvenliği açısından hareket etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Ne yazık ki, muhalefetiyle iktidarıyla seçime giren partiler, daha çok, bugüne odaklanmışlardır. Biz bu perspektiften bakmıyoruz. Kendi perspektifimizi de milletimize anlatmaya çalışıyoruz. Dernek ve vakıflar ile de görüşüyoruz.
GENÇLERE ÖRNEK OLUNMUYOR
Üstad Sezai Karakoç’un seçim için yayınladığı ve aslında sağlıklı bir seçime götürecek olan fikirleri içinde barındıran iki ayrı bildiri ile vurguladığı iki temel meseleyi öne çıkarıyoruz.
Bunlardan birincisi, gerçek beka sorunumuzdur. Bugün ABD, Rusya, Çin, Hindistan ve Avrupa Birliği dışındaki bütün ulus devletler, saldırıya, baskıya ve işgale açık durumdadır. Tek başına hiçbir İslam ülkesinin varlığını idame ettirmesi mümkün değildir. Büyük güçlerle ilişki kurarak kendilerini kurtarabileceklerini düşünenler çoktur. Oysa bu da çıkar yol değildir. Tek çare, diriliş düşüncesinin altmış yıldır vurguladığı gibi, İslam ülkelerinin kendi birliklerini kurmalarıdır.
Vurguladığımız ikinci husus, siyasi hayatımızı zehirleyen yüksek gerilimdir, kavgadır. Bu yüksek gerilimin halkı kutuplaştırdığını, gençlerimize kötü örnek olduğunu, devam etmesi halinde seçim sonrasına da ciddi olumsuz etkileri olabileceğini düşünüyor ve uyarıyoruz.
7 Haziran 2015 Seçimlerine İstanbul’dan üç (Yılmaz Karabul, Yetkin İlker Jandar, Bülent Timur Demirgil) ve İzmir’den bir (Muhittin Ağırman) arkadaşımız bağımsız adaylar olarak katılmışlardı. Bu vesile ile genç yaşta aramızdan ayrılan değerli ağabeyimiz merhum Yılmaz Karabul’u rahmetle ve minnetle anmak isterim.
DİRİLİŞ UZUN VADELİ BİR HAREKETTİR
Kuşkusuz, Diriliş düşünce ve idealini gerçekleştirmeyi hedef alan diriliş hareketi her köklü hareket gibi uzun vadeli bir harekettir. Altmış yılı bulan, kökü geçmişin derinliklerinde olan hareket yavaş yavaş toplumumuzca bilinmeye ve benimsenmeye başlanmıştır. Sezai Karakoç’un eserleri, konuşmaları, parti faaliyetleri, görüşmeler, hereket hakkında yazılanlar ülke boyutunda, içten içe bir hareketlenme meydana getirmeye başlamıştır.
Diriliş ideali, milletimizin dünya görüşüdür. Toplumun mayası da bu görüş ile karılmıştır. Ancak bu mayanın tutması ve milletimizin birliğinin sağlanması için daha alınacak çok yol var.
İSTANBUL KÜLLERİ ÖRTÜLMÜŞ ELMAS
Bu şehre boş vaatler ve çılgın projelerden uzak, tarihe ve medeniyet değerlerimize dayanan bir bakış açısı ile yaklaşacağız. Bir bütün olarak gördüğümüz İstanbul’u, bir ipek kozası misali Suriçi’nden örmeye başlayacağız. Yüzlerce yıl büyük devletimize başkentlik yapmış bu şehrin, betonlar arasında yitirdiğimiz ruhunu yeniden gün yüzüne çıkaracağız. Şehrimizin sorunlarını halkımızla ve her alanda sahasının uzmanı olan kişi ve kuruluşlarla, daima istişare içine hareket ederek çözmeye çalışacağız. Ancak bütün bunların ötesinde, İstanbul’un kaderinin Bağdat’tan, Şam’dan, Semerkant’tan bağımsız olmadığını hep hatırlayacak ve hatırlatacağız.
İstanbul üzeri küller ile örtülmüş bir elmas gibi. O elmasın ışıltısını zor da olsa görebildiğiniz anlar heyecan verici. Ancak kadrajınız küllerden fırsat bulup da o güzelliğe ulaşamıyor. Bu da üzücü olan yanı. Tarihi bir yapıyı ya da doğal bir güzelliği, onu gölgeleyen unsurlardan ayırmak mümkün olamıyor çoğu zaman.