Cemal Reşit Rey Türk Müziği Topluluğu ve TRT İstanbul Radyosu’nda kemençe icralarıyla tanıdığımız Sercan Halili, ikinci albümü ‘Hotel İstanbul Vol. 2’yi yayınladı. Albümde hem kendi bestelerine hem de klasik eserlere yer veren Halili, “İstanbul’u dolu dolu yaşayan biri olarak İstanbul’un modern tarafını kemençem ile hissettirmeye gayret ettim” diyor.
Fasıl kemençesi ya da armudi kemençe olarak adlandırılan sazın günümüzdeki en başarılı icracılarından olan Sercan Halili, üstün tekniğiyle İstanbul kemençesine 21. yüzyıl penceresinden eklektik bir yorum getiren icracılardan biri ve aynı zamanda eserlerini kemençe ile yazan bir bestekar. Cüneyd Orhon, İhsan Özgen, Yavuz Özüstün, Erol Sayan, Serap Mutlu Akbulut, Alaeddin Yavaşça, Selahattin İçli, Nevzat Atlığ gibi Türk musikisinin çok kıymetli isimleriyle çalışan ve sahne alan Sercan Halili, 2012’den bu yana Cemal Reşit Rey Türk Müziği Topluluğu’nda Kemençe sanatçısı olarak görev yapıyor. Ayrıca TRT İstanbul Radyosu’ndaki görevine devam ediyor. Sercan Halili, ilk albümü ‘Hotel İstanbul’dan dokuz yıl sonra gelen ikinci albümü ‘Hotel İstanbul Vol. 2’ ile doğu ile batı, dün ile bugün arasında köprüler kurmaya devam ediyor.
BİR MÜZİK GEZGİNİNİN HİKAYESİ
Kemençenin yanı sıra ud, kanun, tanbur, ney gibi başlıca doğu enstrümanlarıyla çello, viyola, piyano gibi batı çalgılarını ve hatta balalykayı da başarılı bir şekilde harmanlayan “Hotel İstanbul VOL. 2”de solist olarak Elif Güreşçi, Atakan Akdaş ve Emrah Günaydın yer alıyor. Halili, Hotel İstanbul’un konseptini şöyle anlatıyor: “Hotel İstanbul aslında başka bir ülkeden İstanbul’a gelen bir müzik gezgininin hikayesi. Haliç Köprüsü’ne yakın bir yerdeki küçük bir otelde kalıp ve sabahın erken saatlerinde yola çıkarak Galata, İstiklal Caddesi derken İstanbul’un birçok özel yerinin kokusunu, müzikleri ile birlikte yaşayarak dolaşan bir gezginden bahsediyorum. Tabii günümüzün teknolojisinden ve müzikal anlayışından yola çıkarak oluşan, modernleşen bir Hotel İstanbul bu. Bazı bildiğimiz eserlerin ve İstanbul hayali ile yazılan eserlerin, yine İstanbul kokusu ile harmanlanarak (bu koku kemençem) ve biraz da modernlik kattığımız hali diyebilirim. Son yıllarda bildiğim kadarı ile ilk olarak neyzen Kudsi Erguner’in bir kitabında okuduğum İstanbul Kemençesi tabiri, benim çaldığım enstrüman için büyük ölçüde benimsenip kabul görmüştür. Sayın Erguner’in bu ifadesi bence çok doğru bir tespit. Türk Müziği’nde İstanbul Müziği diye bir gerçek var. Bu müziğin de en önemli ve karakteristik sazlarından biri İstanbul Kemençesi. İstanbul’suz bir Türk Müziği, kemençesiz bir İstanbul müziği düşünmek imkansız. Zaten ben de İstanbul’u dolu dolu yaşayan biri olarak İstanbul’un modern tarafını da kemençem ile hissettirmeye gayret ettim.”
ÇEŞİTLİLİĞİ SEVERİM
Hotel İstanbul’da geleneksel bir Türk çalgısı olan kemençeyi Batı müziği tınılarıyla harmanlayarak kendine has bir üslup yakalayan Halili, bu müzikal yaklaşımını “Geleneksel sanatları icra edenler, geleneksel teriminden de anlaşılacağı üzere, bu işin köklerinden bolca faydalanmalıdır. Bu icracılar, geleneksel dokuya ciddiyetle eğilerek ilerleyen zamanlarda kendi dokunuşlarını eklemelidir. Bu dokunuşların karakterleri kimilerinde klasik yapı içerisinde oluyor, kimilerinde modern, kimilerinde ise biraz daha sofistike olabiliyor. Zaten sanatın sürekli parıldayarak yükselişi, bu dokunuşlardan meydana gelen çeşitliliktir. Ben bu çeşitliliğin içinde, modern icralar yapmayı tercih ediyorum. Bu modern yapının altında sürekli var olan geleneksel olguyu, çeşitli müzikal hareketlerle çokça hissettirmemin, benim icra karakterimi oluşturduğunu düşünüyorum” sözleriyle anlatıyor. Bir kemençe icracısı olarak yazdığı müzikleri duyurmanın çok anlamlı olduğunu kaydeden Halili, “Kemençe için yazılan bir bestecinin eserini ilk defa icra etmek, birçok müziğin alışıldığı düzlükten çıkarak yeni bir ifadeye büründüğünü görmek, geliştirebilmek benim için en kıymetli. Bütün bunların yanında işin müzikal tarafını da yönettiğim projede, bestesi bana ait olan veya olmayan çeşitli müzik türlerini, kendi tarzım ile yazıp duyurmak her müzikçinin gönlünden geçen bir his” diyor.
Sazlarımız birbirine yakışıyor
Sercan Halili’nin ağabeyi Mesut Serkan Halili de müzisyen, kanun çalıyor. Kardeşiyle de projeler geliştiren Halili “Aynı okullarda okuyup meslektaş olup ve hatta ikili olarak birbirine çok yakışan iki farklı enstrümanın icracıları olduk. Birçok konser ve stüdyo çalışmasında Serkan ile yan yana çalıyoruz. Bu çalışmalar sonunda, “Halili Bros.” ismini verdiğimiz ilk albümümüzü yapmaya karar verdik. Beraber çalarken zevk aldığımız eserleri kolayca belirleyip, büyük bir özenle kayıtlarımızı da bitirdik. Eserleri herkesin duymaya alıştığı gibi değil, Halili kardeşlerin kendi tarzlarında olan bir icra ile kaydettik. Türkçesi muhabbet-sevgi-güneş manasına gelen “Mihr” ismini verdiğimiz ilk Halili Bros. albümünde geleneksel müziğimizden seçtiğimiz eserler, dünya müziklerinden örnekler ve çok çok özel sürprizler olacak” diyor. Albüm iki ay içinde Almanya’daki bir yapım firmasından yayınlanacak.