Türkiye’de resmi rakamlara göre 3 milyon 618 bin 624 Suriyeli bulunuyor. Hemen hemen her gün de Suriyelilerle ilgili sosyal medyada, televizyonlarda ve gazetelerde asılsız haberler çıkıyor. Özellikle sosyal medyada çıkan haberlerin büyük bir bölümü doğruluktan uzak ve ırkçı bir dile sahip. Savaştan kaçıp ülkemize sığınan bu insanlara bir rakam ya da bir yük gözüyle bakmadan, empati kurmaya çalışmak ve onları dinlemek en sağlıklı iletişim biçimi. Birçoğumuzun köklerine baktığında bir göç öyküsü bulacaktır. Şimdilerde kimi komşumuz, kimi iş, kimi okul arkadaşımız olan Suriyelilere yakından bakmalıyız. Bunun için biz de Suriyeli bir ailenin evine konuk olduk. Onların hayallerini, umutlarını ve eski bayramlarını dinledik.
Halepli Alowyd ailesinin hikayesi de binlerce Suriyeli’ninki gibi vatanından kopuş ve yeni bir hayat kurmanın sancılarını taşıyor. Ailenin tek erkeği Cihad Alowyd, 2011 yılında annesi, karısı, oğlu ve kızkardeşlerini Halep’te bırakıp Türkiye’ye iş aramaya gelmiş. Cihad, o süreçleri şöyle anlatıyor: “Ben Halep Üniversitesi Coğrafya bölümünde eğitmendim. Savaş başlayınca işimi kaybettim. Aileme bakmak zorundaydım ve onları ardımda bırakıp, ülkeden ayrıldım.” Savaştan önce üniversitede Türk ve Suriye kültürünün kaynaşması ile ilgili faaliyetler düzenlendiğini belirten Cihad, birçok Halepli gibi Türk dili ve kültürüne hakim olduğuna söylüyor. İstanbul’da Türkçeyi iyi konuşmasının avantajını yaşasa da yeni bir hayat kurmak onun için kolay olmamış. Hem eğitimine devam edip, hem de Arap okullarında öğrencilere dersler vermiş. Ardından da yabancı öğencilere danışmanlık hizmeti veren bir şirket kurmaya karar veren Cihad, neden bu işi seçtiğini şöyle anlatıyor: “ Eskiden Mısır ve Suriye, Arap gençlerin üniversite eğitimi almak için seçtikleri ülkelerdi. Ancak her iki ülkede de sorunlar çıkınca gençler Türkiye’ye yöneldiler. En çok tıp ve mühendislik eğitimi almak için geliyorlar. Ben hem Türkiye’deki eğitim sistemini hem de onların ne istediklerini iyi bildiğim için bu şirketi kurdum ve kısa sürede büyük başarı elde ettim.”
Konusu açılmışken biz de Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’in üniversiteye sınavsız girdiği konusundaki iddiaları soruyoruz. Cihad, böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Suriyeli göçmenler de diğer yabancı uyruklu öğrenciler gibi belirlenen şartlar kapsamında yatay geçiş yaparak ya da yabancı uyruklu öğrencilere uygulanan sınavlara girerek Türkiye’de eğitim alabiliyor. Benim şirketime gelen öğrenciler de özel okullarda eğitim almak için başvuruyor.”
2013 yılında Halep’te çatışmalar şiddetlenince de tüm ailesini İstanbul’a getiriyor. Annesi, eşi, oğlu ve iki kızkardeşi için yeni bir hayat da böyle başlıyor. Eşini yıllar önce kaybeden Cihad’ın annesi için köyünü, komşularını ve akrabalarını terk etmek epey zor olmuş. Burada güvende ve hayatta oldukları için Allah’a şükreden yaşlı kadın, bayram yaklaştıkça içinin daha buruk olduğunu söylüyor ve gözleri doluyor. Bir apartman dairesinde bütün sevdiklerinden uzakta olmanın acısını çektiğini dile getiriyor. Onlar için artık bayramlar buruk geçiyor. Tüm akrabaları dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Türk ve Suriyelilerin bayram geleneklerinin aynı olmasının ise büyük avantaj olduğunu da özellikle belirtiyorlar. Cihad söze giriyor ve bayramlarını şöyle anlatıyor: “ Bayram akrabalarla güzeldir. 2011 yılından beri Türkiye’deyim, her bayram akrabalarımızla gittiğim sabah namazlarını, yıkılan evimizde yaptığımız bayram kahvaltılarını hatırlarım.İnsanın köklerinden kopması kolay değil. Balkona çıkıp Türk komşularımızın memleketlerine gittiğini görünce ister istemez içimiz burkuluyor. Hayatta ve güvendeyiz. Ancak kendi köyümüzde dayı, amca, teyze ve tüm tanıdıklarla geçirdiğimiz bayramları gerçekten çok özlüyorum.”
Cihad’ın iki oğlu var. Büyük oğlu Abdurrahman 12 yaşında ve beşinci sınıfa geçmiş. Okulda ve mahallede Türk arkadaşları olduğunu söyleyen Abdurrrahman,“ Ana dilim Türkçe, sadece evde Arapça konuşulduğu zaman duyuyorum. Ancak Arapça yazmayı henüz öğrenemedim. İstanbul’a alıştım. İlerde ailem Suriye’ye dönse bile ben burada yaşayacağım.” diyor. Hasan ise beş yaşında abisiyle Türkçe konuşuyor. O da Abdurrahman gibi Türk okullarına gidecek. Abdurahman ve Hasan’ın annesi Sefa ise Halep’te bir güzellik merkezinde çalışıyormuş. Bu alanda eğitimler almış ve Türkiye’de bu tecrübesiyle ailesine katkı sağlamak istiyor. Sefa, Suriye’deki günlerini ve İstanbul’a gelişlerini şöyle anlatıyor: “Oğlum Abdurrahman henüz bebekti. Eşim Türkiye’ye çalışmaya gitmişti. O süreç hepimiz için çok zordu. İstanbul’a geldikten sonra ikinci oğlumuz Hasan dünyaya geldi. Onlarla ilgilendiğim için çalışmıyorum. Evden dışarı fazla çıkmadığım için çok iyi Türkçe konuşamıyorum. İlk hedefim Türkçe’yi öğrenmek. Bu konuda en büyük yardımı ise çocuklarımdan alıyorum.” İstanbul’da yeni bir hayat kuran Alowyd ailesi, Türkiye’de olmaktan ve bu ülkeye hizmet etmekten mutlu olduklarını söylüyorlar. Ailenin büyükleri Suriye’ye istikrar geldiğinde ülkeye geri dönmeyi düşünse de genç nesil Türkiye’de yaşamlarını sürdürmekte kararlı. Çalışıp üreten ve iyi bir eğitim alıp Türkiye’de oldukları sürece ülkeye katkı sağlamak isteyen aile fertleri, geleceğe ümitle bakıyor.